'Belli ki bu savaşı sadece NATO ve Rusya arasındaki çekişme olarak yorumlamak eksik kalır, dünyada yoksulluğu ve "kıtlığa" giden yolu derinleştirdiği de parametreler arasında.'
NATO’su, AB’si, Putin’i, ABD’si bir tarafa Ukrayna-Rusya savaşının ardında yatan gerçeklerden biri CGD’nin raporunda saklı.
Rapora göre, savaş nedeniyle gıda, petrol ve doğalgaz fiyatlarında yaşanan küresel çaptaki artışın toplamda 40 milyondan fazla kişiyi aşırı yoksulluğa sürükleyebileceği iddia ediliyor.
Temelde sağlık kriziyle başlayan ama ardından “yeni dünya düzeni”kavramının tedavüle sokulmasıyla yepyeni bir “anlam” kazanan Covid-19’le beraber dünyada yaşanan finansal bunalımlar malumunuz.
Öyle ya, dünyanın en gelişmiş ülkelerinde yaşanan son yarım asrın enflasyon patlamalarıyla, Türkiye’nin de ciddi oranda etkilendiği hayat pahalılığının zirveye ulaşması “eski dünya düzeninin” sürdürülemeyeceğine dair toplumları ikna seanslarıyla ilişkili.
ABD Başkanı Joe Biden’ın geçtiğimiz günlerde Ukrayna ve Rusya’dan gelen buğday tedariklerinin küresel buğday ticaretinin yüzde 30’unu oluşturduğunu vurgulayarak “gl obal kıtlıkla” ilgili yaptığı açıklamalar da adeta bu durumu doğrular nitelikte:
“G7’de hem dünyanın en büyük üçüncü buğday üreticisi olan ABD hem de büyük bir üretici olan Kanada’nın gıdayı nasıl daha hızlı çoğaltıp yaygınlaştırabileceğini konuştuk. Buna ek olarak, tüm Avrupa ülkelerini ve diğer ülkeleri, gıda gönderme konusundaki ticari kısıtlamaları kaldırmaya çağırdık.”
“Yeni dünya düzenine” geçiş için kartlar açık dağıtılırken, pandemi başından bu yana bu gerçekleri dile getirenlerin “komplo teorisyeni” olarak etiketlenmesi de geride kaldı.
Artık açık açık ABD Başkanı’nın ağzından bu cümleler dökülüyor.
Dünyanın varoluşundan bu yana sayısız salgınlar yaşanırken, en sonuncusu yüzyıl önce tüm yerküreyi esir almışken, Covid-19’dan sonra “patojenlerle savaşmak için”, “yeni bir mücadele düzeninin” olması şart koşuluyor.
Bunun yanına “kıtlıkla mücadele” de eklenmiş durumda. Ve elbette Covid-19’un “günah keçisi” Çin’di, şimdi ise Rusya.
The Financial Times’ın 22 Mart’ta yayınlanan başyazısının başlığı manidardı: “Putin durdurulmazsa açlık başlar”
Bahse konu olan yazıda, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın zengin ülkelerde enflasyon, yoksul ülkelerdeyse gıda krizine yol açabileceği uyarısında bulunuldu. Ve son cümle: “Putin durdurulmazsa büyük açlık gelecek”
Ayrıca Ukrayna’nın buğday ihracatı Rus gemileri tarafından bloke edildiği başyazıda ifade edilirken, tahıl fiyatlarının savaşın başladığı zamana göre üçte bir, bir yıl öncesine göre de üçte iki daha yüksek olduğunun altı çiziliyor.
Dünyanın uzun vadede Rus gıda ve gübresine olan bağımlılığını azaltması gerektiği de The Financial Times’ın çözüm önerileri arasında.
Belli ki bu savaşı sadece NATO ve Rusya arasındaki çekişme olarak yorumlamak eksik kalır, dünyada yoksulluğu ve “kıtlığa” giden yolu derinleştirdiği de parametreler arasında.
Hiç şüphesiz pandemiden bu yana dünya orta sınıfları adım adım erirkenfakir ile zengin arasındaki uçurum giderek arttı, ülkeler kısıtlamaların bedelini ağır öderken, buna ilave olarak gezegenin dört bir yanında toplamda 1 milyardan fazla insanın temsil edildiği 2 bin 12 farklı yönetim birimi de İklim Acil Durumu ilan etmiş durumda.
Alınması istenen tedbirler arasında Pazar günleri otomobilsiz şehirlerden tutun da, her ne olduğunu anlayamadığım nakliye kamyonları ve mal teslimatı için sürüş teşvikleri de bulunuyor.
“İklim Değişikliği” organizasyonuyla tedarik zincirinde yaşanan kopuşlar da “kıtlığı” artıracak unsurlar arasında yerini alacak.
Türkiye’nin bu durumla başa çıkmasının reçetesini tarım politikalarındagörüyorum.
Çiçeği burnunda Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’nin önünde zorlu bir süreç olduğu da kesin.