İktidar medyası seçimden bu yana konu bulamadığında CHP'yi eleştirme konformizmi üzerinden konu üretiyor ama en başta bu gündemin CHP'lileri bile ilgilendirmediğini söyleyebilirim.
Sizi ne kadar ilgilendiriyor bilmiyorum ama CHP’de yaşanacak olan (o da yaşanırsa!) “değişimle” zerre kadar ilgilenmiyorum. Hatta bu konu her fırsatta televizyon gündemlerini işgal ettiğinde aklıma Baskın Oran’ın sözü geliyor:
“CHP değişmez, değişirse CHP olmaz…”
İktidar medyası seçimden bu yana konu bulamadığında CHP’yi eleştirme konformizmi üzerinden konu üretiyor ama en başta bu gündemin CHP’lileri bile ilgilendirmediğini söyleyebilirim. Evet, CHP tabanı boş yere Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığıyla umutlandı, sonu da 12. kez aldığı yenilgiyle hüsran olarak tamamlandı.
Ki aksine ben Kılıçdaroğlu’na bile fazla yüklenildiğini düşünenlerdenim. İstatistiklere baktığınızda 12. kez yenilmesi bir kenarda dursun tüm suç Kemal Bey’in mi?
Ekrem İmamoğlu mesela bu seçimi kaybetmedi mi Mansur Yavaş’la birlikte? Meral Akşener’in masaya tekrardan dönüşüyle onun da bu yenilginin bir parçası olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Her şeyi geçiyorum, CHP kuruluş itibariyle bir devlet dairesini andıran bürokratik-oligarşik bir yapı. Velhasıl genel başkan adının değişmesiyle bahsedilen o “değişim” mümkün değil. Temel felsefenin kökten değişmesi gerekiyor. Bu kuruluş refleksini sil baştan bir reformla değiştirecek bir kişi var mı derseniz o da hali hazırda yok.
Ekrem İmamoğlu’nun genel başkan olmasıyla mesela CHP’de değişecek olan ana felsefe nedir? Bunun da ikna edici bir cevabını hiçbir muhaliften duymuş değilim. Hangi başarı öyküsünü iktidara gelmek için seçmenlere anlatacak örneğin, düşünüyorum ve bulamıyorum.
Türkiye’de yaşanan demokrasi krizinin en büyük sebebi etkili bir muhalefetinin olmaması. Bu muhalefet anlayışı CHP’de genel başkan değişimiyle yaşanacak bir süreç değil. Türkiye’nin yakın siyasi tarihine baktığınızda da merkez-sağ dediğimiz kitlesel partilerin başarı grafikleri ortaya çıkıyor. Bülent Ecevit dahi “sol” ile olmadığını anlayınca “ortanın solu” diye bir kavram uydurmuştu da öyle başarı sağlamıştı. Kemal Bey, CHP’yi mevcut dinamizminden ayrıştırmaya çalıştı ama devşirmelerle de merkez-sağ siyaset bloğu oluşmuyor ne yazık ki.
Günümüzde AK Parti’nin en büyük rakibi bence AK Parti’nin kendisi. Türkiye muhalefeti AK Parti açısından da bir rehavet oluşturuyor çünkü. Can yakıcı sorunların zamana yayılarak çözümü gerçekleştiriliyor, oysa bunların ivedilikli olması için iyi bir muhalefet ihtiyacı söz konusu.
O nedenle ekranda CHP’yi eleştirmenin kolaycılığı Türkiye’nin gündeminde yer alan can yakıcı sorunların konuşulmasını da öteliyor. Bu sorunların çözümü için alternatifler üretmek en başta AK Parti’ye kazanç sağlar.
Hiç bu zeminden olaya bakan bir yorumcu var mı?
Kokoreç yine gündemde
Türkiye’nin ne zaman AB’ye üyeliği gündeme gelirse kokoreçin yasaklanıp yasaklanmayacağı tartışılmaya başlanıyor. Yine öyle bir dönemin arifesindeyiz…
Yunanistan’da kokoretsi adıyla satışa sunulan kokoreç bir süre önce yine gündemdeydi. Şimdi de kokoreç satıcıları “adını değiştiririz yine satarız” noktasında ağız birliği yapıyor.
Yıllardır kapısında beklediğimiz ama Batı’nın çifte standartlığıyla AB’ye alınmayışımızın öyküsünde elbette kokoreç işin magazin tarafı.
Yine de AB’nin bu haline bakarak kokoreç sevdamızdan vazgeçecek değiliz.
Bu sefer taksiciler memnun olur mu?
Taksiciler yine zam talebiyle gündemde. Taksiciler odasının taksimetre ücret tarifelerine yüzde 100 zam istemesiyle tartışmalar alevlendi.
Uzun zamandır söylediğim gibi ne zaman bize yüklenildiği belli olmayan ama taksicileri sürekli memnun etme hedefini taşıdığımız bir “vatandaşlık görevimiz” var. Ne yaparsak yapalım memnun olmuyorlar, çoğu zamanda kendileriyle ilgili şikâyetleri kabullenmiyorlar.
Bir meslek grubunun şartları elbette hayatlarını geçindirecek şekilde düzenlensin ama en basitinden taksi bulamama gibi bir sorunu da biz İstanbullular olarak yaşamayalım.
Kemal Bey rekor hedefe koşuyor
“2024 için iddialıyız. Çok daha fazla belediye başkanlığını alacağız.”
Emekli maaşları revize edilmeli
Bu yazı yazıldığı sıralarda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP lideri Devlet Bahçeli’nin görüşmesi sürüyordu. Bildiğiniz üzere Devlet Bahçeli, emekli maaşlarına ekstra zam yapılması gerektiğini geçtiğimiz grup toplantısında ifade etmişti.
Hangi emekliyle konuşsam yüzde 25 zamdan yakınıyorlar, bilhassa maaşları seçim öncesi 7500 TL’ye yükseltilen emeklilere zam verilmeyecek iddiası yoğun eleştirilere maruz kaldı.
Umarım en düşük emekli maaşının en azından asgari ücret seviyesine çekildiği bir müjde kamuoyuna verilir.
Çeşme’de orantısız pahalılık
Yazlarımın büyük kısmını İzmir’de geçiriyorum ve çoğunlukla Çeşme gibi tatil bölgelerine de sıkça gidiyorum. Bu sene de birkaç kez Çeşme’ye uğradım ve tatilcilerin serzenişlerine tanık oldum.
Antalya ve Bodrum gibi tatil yerlerinde durum nasıl bilmiyorum ama Çeşme’deki fiyatlar gerçekten cep yakıyor. Ve pandemi de dahil olmak üzere bayram dışında Çeşme’yi hiç bu kadar tenha görmemiştim. Fiyatların etkisi sanırım hissediliyor.
Enflasyon canavarı elbette otel ve beach işletmecilerini de derinden etkiledi ama bunun karşılığı herkese zorunlu olarak girişlerde sunulan harcama limiti tutarı mı derseniz bundan emin değilim.
Bu konuda ne yapılabilir bilmiyorum ama tatil yapmanın bedeli bu kadar fazla olmamalı diyebilirim en azından.