Bir taraftan seçim sonrasına aktarılan sorunların çözümü hükümet tarafından ele alınırken muhalefetin topyekûn içler acısı hali ise Türkiye'nin bir başka yüzü. Abdüllatif Şener'in "Kılıçdaroğlu'na oy vermedim" açıklamasıyla başlayan süreç bildiğiniz üzere durumu daha da ilginçleştirdi.
Siyasal iktidarın gündeminde seçim öncesi seçmene verdikleri vaatleri gerçekleştirmek için yapılan çalışmalar var. Asgari ücret zammının görüşmeleri sürerken, en düşük memur maaşının 22 bin TL’ye çıkartılması için de meclise gelecek düzenleme bekleniyor.
Bir taraftan seçim sonrasına aktarılan sorunların çözümü hükümet tarafından ele alınırken muhalefetin topyekûn içler acısı hali ise Türkiye’nin bir başka yüzü. Abdüllatif Şener’in “Kılıçdaroğlu’na oy vermedim” açıklamasıyla başlayan süreç bildiğiniz üzere durumu daha da ilginçleştirdi.
Normal bir ülkede “loser” bir siyasetçinin kime oy verdiği gündemi bu kadar meşgul etmez ama CHP için bu yaşananlar artık hayatın olağan bir parçası. Dikkat ediyor musunuz, muhalefeti “AK Parti’den gelen her şeye hayır deriz” açıklamasıyla tanımlayan bir parti siyasal iktidarın yeni anayasa sürecine karşı çıkacak bir halde bile değil.
CHP’nin her şeye karşı çıkan sığlığını defalarca yaşadık ama gündemden kopuşunu bu derece yaşadığımız bir zamanı hatırlamıyorum. Fenerbahçe’nin ne yazık ki Yüksek Divan Kurulu Başkanlığı’nı yapan, seçim öncesi Kemal Bey’in azılı destekçilerinden olan şahıs bile öğrendikleri iki üç ezber cümleden biri olan “Mustafa Kemal’in askeriyiz” cümlesini bir spor kulübünün mali genel kurulunda ne alakaysa sarf edebiliyor. Bu şekilde eleştirilere dokunulmazlık zırhı yakalayacaklarını düşünüyorlar.
Sonra da kendisinin Yüksek Divan Kurulu Başkanlığı’na devam edip etmemesi için genel kurula oylama yaptırıyor. E Kemal Bey’in en büyük basın destekçisi böyle bir profile sahipse, Kemal Bey ne yapsın… O da haklı.
En azından Uğur Dündar kendi başkanlığı için oylama yaptıracak “demokrasi kültürüne” sahip. Çünkü daha önce hayatımda hiç “değişim” diyerek istifa etmeden partiyi kurultaya taşıyacak ama kurultayda da muhtemelen aday olacak birini görmemiştim. Herhalde kendi seçtiği delegelerin oyuyla Kemal Bey güven tazeleyecek.
Onur Akın’ın dediği gibi “kılıçlar çekildi bu bir düello” diyeceğim ama “düello” yapabilecek birisi de çıkmıyor karşısına. “Genel Başkan da değişebilir” diyen Ekrem İmamoğlu’nun “değişimi”, taban tarafından istifası istenen Kemal Bey’le konuşması da ayrı bir ilginçlik.
Yerine geleceğiniz kişiyle defalarca neyin görüşmesini yapıyorsunuz, “ben yapılacak olan ilk kurultayda adayım” demek bu kadar mı zor?
Muhalif tabanının umutsuzluğunu hiç saymıyorum bile. Muhalefet öyle bir hale geldi ki, eskiden “bu AK Parti’ye oy verenler kim” diye söylenirlerdi, AK Parti’ye oy verdiğini niyeyse açık yüreklilikle söyleyemeyenlerde vardı…
Şimdi muhalefeti görünce toplum o içler acısı halin bir parçası olmamak için gururla Erdoğan’a oy verdiğini söylüyor.
CHP bunu da başardı!
Nils Frahm büyüledi
Etkinliğe gitmeden önce bu kadar hayran kalacağımı beklemiyordum. Cuma akşamı Zorlu PSM’de önemli organizasyonlara imza atan Beatgate’in sunumuyla Nils Frahm’ın müzik şölenindeydim. Performans boyunca bedenim salonda ama ruhum bambaşka yerlerdeydi.
Müziğinde deneysel sesleri büyük bir cesaretle kullanan Frahm besteleri arasında geçiş yaparken salondaki herkesi dikkatle büyülemeyi başarıyordu. Neo-klasik ve elektronika evrenleri arasındaki o kuvvetli sekansları bu satırları yazarken dahi unutamıyorum.
Merak edeniniz varsa Youtube’da Montrö Caz Festivali’ndeki performansını mutlaka dinlesinler ve bir daha bu şehre Frahm indiğinde de kaçırmasınlar. Sanırım en son dört yıl önce gelmişti, umarım tekrar o kadar beklemeyiz.
Ayrıca Beatgate bu yaz mevsiminde de İstanbul’u kasıp kavuracak gibi duruyor. 29 Temmuz’da yine Zorlu PSM’de gerçekleşecek olan ZHU etkinliğini kaçırmayın derim.