Asırlar öncesinden 21. yüzyıl günümüz çağına kadar dünyanın farklı farklı coğrafyalarında genellikle Müslüman halklar, mazlum ve mağdur edildiler.
Tüm insani hakları ellerinden alındı. Müslümanlar, kendi öz vatanlarına yabancılaştırıldı. Akıl almaz işkence, şiddet, acı ve gözyaşı ile daha bebek ve çocuk yaşta tanışanlar hiç şüphesiz Müslümanlardı ve Müslümanlar her geçen gün biraz daha yok ediliyor.
Müslümanlar, küreselcilerin güç ve enerji uğruna çaldıkları hayatların, sapkın ideolojilerin, kana doymayan lanetli kavimlerin kendilerini seçtikleri adeta bir kurban...
Kendileri ile ilgili mevzularda haktan, adaletten, hukuktan bahseden ama söz konusu Müslümanlar olduğunda onları hayvandan daha aşağı seviyede tutarak öldürmekten zevk alan ve bu uğurda uluslararası tüm hukuk kurallarını hiçe sayan; kan emici İsrail terör örgütü gibi nice soysuz ve beraberinde bizden gibi görünen nice katiller, bugün Müslüman ve mazlum coğrafyalarda maalesef hüküm sürmekteler.
Son model teknoloji silahlarla ve bombalarla yok edilen Müslümanların ellerinde belki sadece bir taş var. Yahut öyle çaresiz bırakılmışlar ki; duadan başka sığınacak ne bir kapıları ne de Allah'tan başka bir dostları var.
İşte en yakın örneği Ebu Gureyb Hapishanesi... İşte en yakın örneği Sednaya Hapishanesi... İşte en yakın örneği Gazze... Eski Suriye... Toplu mezarlar, açık hava hapishaneleri ve insan mezbahaları...
Müslüman emin kişi demektir. Bu sıfatın hakkını veren er kişiler "bizden zarar gelmez" diyerek hatta beyaz bayrak çekerek işgal altında komşusundan bir yudum su almaya dahi gidemedi, gidenler vuruldu... Gazze'de bir yudum su için vurulanlar içinde çocuklar da var. Kardeşinin gözleri önünde can veren bir ağabey de... Yalnızca su...
Yine Suriye devriminden örnek verelim; Esed Baas Rejimi tarafından 2 milyon 600 küsur bin insan katledildi. Aklın hayalin durduğu, yüreklerin burkulduğu işkencelerle öldürüldü Müslümanlar. Yalnız Suriye esaret zincirlerini kırdığında kısasa kısas bir tavır sergilemediler. Bilakis yıllardır hasret bırakıldıkları; hak, hukuk, adalet, saygı ve insan onuruna yakışır bir hayat vadettiler yeni Suriye'de...
Almanya'da Saksonya-Anhalt eyaletinin Magdeburg kentinde 20 Aralık'ta Noel pazarına araçla yapılan saldırıda 5 kişi yaşamını yitirdi, 200'den fazla kişi yaralandı.
Yirmi yıldır Almanya'da yaşayan Taleb Abdu'l Muhsin 'İslamcı terörist' diye servis edildi.
Saldırının ardından gözaltına alınan Suudi Arabistan doğumlu doktor Talib Abdu'l Muhsin'in İslam karşıtı, aşırı sağ ve Siyonizm destekçisi olduğu anlaşıldı.
Saldırganın Almanya'nın aşırı sağcı Almanya için Alternatif partisine sempati duyan psikiyatri ve psikoterapi uzmanı Suudlu ve Şii kökenli bir Ateist olduğu da çok geçmeden anlaşıldı.
Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, gazetecilere yaptığı açıklamada, şüphelinin "İslamofobik" görüşlere sahip olduğunun "açıkça görüldüğünü" söyledi.
Medyanın "İslamcı terörizm" diye ifade ettiği ve her katili, her soysuzu, Müslüman kisvesiyle servis ettiği bir çağın içindeyiz. Çileyi, işkenceyi, tacizi, tecavüzü, ölümü defaaetle yaşayan Müslümanlara bu zulümleri yapanlar "savaşçı" olarak nitelendirilirken; terörle hiç alakası olmayanlar terör etiketi ile damgalandı. Medya, Müslümanların mazlum duruma düşürülmesinden zevk alırken aynı zamanda onları mağdur eden ve yok edilmesi gereken bir unsur gibi hedefe koydu.
Ama artık günümüz dünyasında bu algı kar etmiyor. Gerçekleşen vakalarda; terörizmin kaynağı, kütüğü, illiyet bağları teknoloji ile kolay erişilebilir halde... İftira algısı ile Müslüman kimliğini zedelemek isteyenlerin emellerine ulaşması artık çok güç...
Netice itibariyle; hukuk güçlerin hukuku olmaktan çıktığında dünyada medya adaleti de gerçekten sağlanmış olacak. Bugün, yalanın bini bir para olsa dahi bir hukukçu olarak ben inanıyorum ki; Müslümanlara yapılan zulme şahit olan ve adaleti arayan bizler gibi; toprak, hava, su, tüm kainat bir gün hakkı ve hakikate haykıracak...