Yaşananlara bakıldığında da sadece Gazze değil, insanlık bir dram yaşıyor.
Pulitzer ödüllü ABD’li gazeteci Seymour Hersh, İsrail’in Gazze’de nükleer silaha başvurmadan Hiroşama’dakine benzer bir şey gerçekleştirmek istediğini ifade eden bir açıklamada bulundu.
Yaşananlara bakıldığında da sadece Gazze değil, insanlık bir dram yaşıyor. Bu bir savaş dahi değil. Savaşın bile bir hukuku vardır. Savaş denk güçler arasında olur. Burada bir işgalden söz ediyoruz.
Hatta onun ötesinde İsrail devletinin gözü dönmüşçesine Gazze’ye yaşattığı bir katliam, bir terör, bir soykırım… Hastane vurmak kadar insanlıktan çıkmayı açıklayacak bir kelime dahi bulamıyoruz, bulsak bile bu yaşananlara o kelime yeterli mi değil mi diye hafızamızı zorluyoruz.
Netanyahu’nun bu son saldırısı savaş suçunu dahi çok aşan bir vahşetten ibaret. Her ne kadar Biden yönetimi bu saldırının gerçekleştiği günün ertesinde Netanyahu’ya sarılıp İsrail’i aklamaya çalışsa da yaşananlar tüm dünyanın gözü önünde cereyan ediyor.
Ve ne yazık ki dünya sessiz, suskun…
Bu savaş suçunu dahi aşan vahşetin uluslararası hukuk önünde hesabı sorulmadan hiçbir küresel sivil toplum kuruluşu hak, hukuk ve insanlık adına ağzını açmasın mümkünse. Her konuda ahkâm kesmeyi başaranlar bu vahşeti kınarken dahi İsrail öznesini kullanmadan açıklama yapıyorlar.
Buradan bakıldığında dahi katliama uğrayan bir insanlık var. Ve gezegenin bu suskunluğu içerisinde sesini çıkaran bir Türkiye var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi:
“Vahşeti durdurmak için insanlık harekete geçmeli.”
Dikkat edin… Ne Birleşmiş Milletler, ne de ülke yönetimleri… İnsanlık!
Çünkü artık bu yaşadıklarımız diplomasiyi, uluslararası görüşmeleri aşmış durumda.
İnsanlık harekete geçmeli…
Ve evet içinizden yükselen o ses doğru…
Bu dünyanın değil, insanlığın sınavı.
Her insanlık hareketi desteklenmeli
İsrail’in Gazze’ye gerçekleştirdiği hastane saldırısından sonra hepimizin öfkesi anlaşılabilir. Her kimle konuşuyorsam Gazze’deki sivillerle empati kurmaya çalışıyor, onları anlamaya çalışıyor.
Anlamanın yeterli olduğu günlerde miyiz bilmiyorum zira o dramı anlamamızda mümkün değil. Gazze’den gelen görüntülere bakıp kahrolup öfkelenmemiz son on gündür yaşadığımız rutinlerden biri oldu.
Fakat dediğim gibi bu insanlığın bir sınavıysa atılacak her insanlık adımının da büyük değeri var.
Maneviyatlılar Derneği, çeşitli nedenlerle Mescidi Aksa’ya gidemeyen kadın, çocuk ve yaşlı Filistinli kardeşleri için her cuma, salat-ı ikame edebilmelerine imkân sağlamak maksadıyla, Kudüs’ün civar mahallelerinden sabah saatlerinde otobüsler kaldırıyor.
Maneviyatlılar Derneği başkanı Hülya Kavuzlu, ‘’Kudüs tüm insanlığın kalbidir. Bugün Kudüs’te olanlar hepimizi derinden yaralıyor. Burada bulunan Filistinli kardeşlerimize hep birlikte destek olmalı ve onların bu fedakar varoluşlarında yanlarında olarak en azından omuz vermeliyiz. El birliğiyle destekleri devam ettirmeli ve daha da fazlasını sevgi, barış ve kardeşlik adına yine hep birlikte yapmalıyız.’’ açıklamasında bulunuyor.
Atılan her somut adım İbrahim’in ateşine su taşıyan karınca işlevi görüyor. Her insanlık adımının bir değeri var işin nihayetinde.
Hülya Kavuzlu daha önce dünya din liderlerine gönderdiği “İslamiyet’e Çağrı Mektubu” ile benim dikkatimi çekmişti. Yazmış olduğu kitapları da inceleme fırsatım oldu.
Elini taşın altına koyan bu insani yardımından dolayı da kendisini kutluyorum.
Nuri Bilge Ceylan’dan müthiş film
Sonunda izledim. Nuri Bilge Ceylan’ın Kuru Otlar Üstüne adlı 3 saati aşan filmi tek kelimeyle harika ve çok çarpıcı.
Elbette insanı derinden sarsan ve rahatsız edici ögeleri insanın yüzüne vuran bir senaryosu olduğunu söylemeliyim. Fakat diğer filmlerine göre sinematografik görüntüleri hikâyeyle harmanlayan ve daha fazla diyaloğa yer veren bir film olduğunu da belirtmem gerekiyor.
Öte taraftan oyunculukların hepsini çok başarılı buldum. Rolünün hakkını verememiş bir oyuncuya 180 dakikayı aşan bir filmde denk gelmedim. Sıradan sayılabilecek bir hikâyeyi bu kadar ustalıkla sıkmadan anlatmak gerçekten Türkiye’nin gelmiş geçmiş en başarılı yönetmenine yakışırdı.
Nuri Bilge Ceylan gibi bir ustayla aynı dönemde yaşadığım ve onun filmlerini izlediğim için de kendimi şanslı sayıyorum.
Güney Birtek’in X’te yazdığı başarılı ve rasyonellikten kopmayan film analizini de meraklıları okuyabilir.