Sıcak bölgedeki kaynaklarımdan son bir haftada edindiğim bilgi ve analizlere göre; Türkiye’nin Suriye Devrimi’ne yönelik akıllara durgunluk verecek hamlelerini adım adım sıralayalım:

Rafizî/Nusayrî Esed evvela bölgede eli güçlü olan iki aktör ile bir anlaşmaya vardı. Her iki aktör de ortaya şartlarını koydu.

Amerika Esed’e;

Şam Lazkiye ve Tartus bölgelerinin Esed kontrolünde olmasını vadetti aynı zamanda Kuzey Suriye’de de PKK varlığına devam edilmesini istedi.

Öbür tarafta İsrail;

Kuneytire ve Dera’da varlığının daimiyetini garantiledi ve Esed’e içerideki Hizbullah’ı püskürtme emrini verdi. Esed masaya konan bu şartları kabul ederek ABD ve İsrail ile büyük bir mutabakat sağladı.

Bu sağlanan mutabakat hiç şüphesiz Türkiye için felaketin de felaketi olacaktı.

Bu kirli planı gören Türkiye;

Rusya ve İran ile diplomatik görüşmeler başlattı. Türkiye, Rusya ve İran’a Amerika ve İsrail’in Suriye üzerindeki hegomanyasını ve Esed Baas Rejimi’ni engellemek adına harekete geçip geçmeyeceklerinin bilgisini aldı. Ama ne Rusya ne de İran Suriye’deki bu durumun önüne geçemeyeceklerini söylediler.

Türkiye; Amerika, İsrail ve katil Esed’in karşısına kendini konumlandırdı. Rusya ve İran her ne kadar Suriye’ye yönelik bir operasyonun önüne geçemeyeceklerini söyleseler de Türkiye Suriye’de faaliyet yürüten 30’un üzerinde grubu tek çatı altında birleştirdi.

Muhaliflerin Suriye operasyonu öncesinde Esed’in Amerika’dan ya tehdit aldığı ya da anlaştığı söylenebilir.

Bunun delili olarak da; Esed’in Suriye’deki Hizbullah gruplarını bölgeden çıkarma çabası gösterilebilir. Hatta İsrail’e Hizbullah’ın konum bilgilerini vererek Hizbullah’ı yok ettirme azmi de bunun en bariz göstergesidir.

Muhaliflerin Suriye’de başlattığı harekât karşısında Türkiye tuzağa düşürülmedi. Bilakis büyük bir tuzağı bozdu diyebiliriz.

Nasıl mı? Şöyle:

Küresel güçlerin Suriye’deki hegemonyasını dağıttı.

12 günde 62 yıllık Baas Rejimi’nin sonunu getirdi.

ABD, İran ve İsrail’in bölgedeki istihbarat ve gayri meşru faaliyet yürüten gruplarla bağını kopardı.

Türkiye Suriye'de yaptığı operasyonla Amerika, İsrail, İran ve Suriye arasındaki istihbarat bağını kopardı.

Nitekim Esed Rejimi düştükten sonra İsrail, Suriye’deki arşiv binalarını hedef aldı. Bunun en önemli sebebi de Esed ve İsrail ilişkisini ortaya çıkmasını engellemekti.

Yine önceki gün Esed'e destek vermek için Mahmut Abbas tarafından Suriye'ye gönderilen grupların olduğu (teyide muhtaç) bilgisine ulaştık. Yine (teyide muhtaç) tarafımıza ulaşan bilgiye göre Suriye'deki mevcut hükümet bu örgütlerin silahlarını aldı, birçoğunu da sınır dışı etti. Amerika, İsrail, Beşşar Esed, İran ve Mahmut Abbas arasındaki bu bağ böylece koparılmış oldu.

12 Aralık’ta başlayan Suriye harekâtı aslında altı ay öncesinden planlanmış, öncesi ve sonrasına yönelik her ayrıntısı büyük bir titizlikle olgunlaştırılmış bir operasyondu.

HTŞ lideri Ahmed El Şara (Colani) bu operasyonun 6 ay önce başlayacağını ama bazı sebeplerden dolayı ertelendiğini söylemişti.

Bu sebepler; Suriye’de faaliyet yürüten silahlı grupların bölgedeki diğer silahlı gruplarla birleştirilme ve uyum süreciydi...

Beşşar Esed’in Suriye’de ABD ve İsrail ile yaptığı anlaşmaya destek çıkan bir diğer tarafta şüphesiz Fransa’ydı. Fransa ve ABD birleşerek Suriye’ye gözlemci bir ekip gönderdi. Bu ekip Suriye’ye yapılacak olan operasyonu planlayacak ve bölgede keşifler yapacaktı. Muhaliflerin Esed Rejimine yönelik ilk hamlesi de bu ekibin Suriye’de bulunduğu anda gerçekleşti.

Türkiye birçok bölgede içerdeki dinamikleri organize etme kabiliyetine ve istediği bölgede hedeflerine ulaşma potansiyeline sahip olduğunu Suriye pratiğinde göstermiş oldu.

Önceki gün ilk defa Gazze’den İsrail’i hedef alan bir drone saldırısı oldu.

Yine aynı şekilde Tel Aviv ve Kudüs’te büyük yangın ve yıkımlar görüldü.

Bu dronlara nasıl ulaşıldı, nereden temin edildi, bu müthiş ve amansız taarruz gücünü nereden alıyor?

Cevabı zor değil elbette!

Bu vesileyle Türkiye kendi varlığını tüm dünyada tahakküm ettirdi. Hinterlandının 782.000 km²’den daha büyük olduğunun ilanıydı bu tahakküm. Görünen o ki; Türkiye, şerefli Türk Ordusu’nun yanı sıra 150 binin üzerinde destek kuvvete sahip bir ülke...

Türkiye’nin, Suriyeli birliklerle koordineli bir yönetim sergilemesi kapasitesinin büyüklüğünü ortaya koydu. Yarın öbür gün başka bölgelerde de bu koordineyi sahada gösterme kabiliyetine sahip olacağını tüm dünya devletlerince anlaşılmış oldu.

Netice itibariyle; Suriye’de vardık, varız ve var olmaya devam edeceğiz. Suriye Devrimi ile Türkiye küresel güçlerin oyununu bozdu ve tuzağa düşmedi bilakis bu devrim ile Türkiye, bekasını kurtardı.

Yazar Ayşegül Yahşi

Muhabir: Ayşegül Yahşi