"Osmanlılar aslında tarım ekonomisi şartlarında bir nevi sosyalist ekonomi düzeni kurmuşlardı!
Maliye Bakanı Sayın Nebati’nin kur korumalı mevduata ek olarak enflasyon korumalı tasarruf araçları çıkaracağını söylemesi akabinde kulislerde 20 küsur mala fiyat tavanı getirileceği konuşulmaya başlandığını Cumartesi günkü yazımda vurgulamıştım. O yazıda İslâm fıkhında narhın ne anlama geldiğini anlatmış ve Osmanlı’daki uygulamayı tanıtmıştım. Yazıyı şu cümlelerle bitirmiştim:
“Osmanlılar aslında tarım ekonomisi şartlarında bir nevi sosyalist ekonomi düzeni kurmuşlardı! Ecdadımız içinde bulundukları şartlara uygun olarak ve Hanefi fıkhının sağladığı kolaylıkları da kullanarak hemen hemen bütün tarım ürünlerinin fiyatlarını Kadılar marifetiyle belirlemekteydiler. Bunun için esnafla ve üreticiyle istişare edilirdi. … Bu durum aslında piyasa oluşumuna devlet tarafından çok kuvvetli bir şekilde müdahale olarak tanımlanabilir. … O dönemde standart bir veri havuzunun olmaması, düzenli istatistikler tutulmaması, iletişimin bugünküne göre çok yavaş olması sebebiyle bu konulan fiyatların kimi piyasalarda arz fazlasına kimi piyasalarda da talep fazlasına yol açması kaçınılmazdır. … Bugünkü ekonomik şartlar ve sahip olduğumuz piyasa ekonomisi kurallarında Osmanlı’daki gibi geniş ölçekli fiyat sabitlemesi makul değildir. Ancak çok özel şartlarda ve geçici olarak uygulanması tavsiye edilir.” (Dündar Murat Demiröz, “Osmanlı’da Narh Nasıl Uygulanırdı?”, 16 Nisan 2022, YeniBirlik)
Modern sanayi ekonomilerinde fiyatlara tavan uygulanması pek revaç gören bir uygulama değildir. Çünkü kurulu düzenin temeli fiyatların piyasa mekanizması ile kendiliğinden belirlenmesine dayanır. Yine de bazı özel durumlarda fiyat kontrolleri uygulanabilmektedir: Birincisi bütün milli ekonomi için stratejik öneme sahip mal ve hizmetlerde, ikincisi kamu mal ve hizmetlerinde ve üçüncüsü bazı özel durumlarda heterodoks istikrar programlarında (geçici olarak) fiyat kontrolleri devreye sokulur. İlk iki durumda, tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi, toplumsal refah maksimizasyonu amaçlanırken, üçüncü durumda ise enflasyon beklentilerinin kırılması amaçlanır.
Sayın Nebati’nin önerdiği enflasyon korumalı tasarruf araçlarının ve kulislerde konuşulan temel gıda mamullerine konulacak narh bedellerinin enflasyonla mücadele amacıyla uygulamaya konulacağı söylenmektedir. Bugün bu konuyu ele alacağım. İlk önce enflasyonu oluşturan sebepleri sıralayacağım. Sonra, bu nevi fiyat kontrollerinin nasıl ve ne amaçla istikrar politikalarında yer bulduğunu anlatacağım. Son olarak, mevcut programda bu fiyat kontrollerinin neden başarısız olacağını belirteceğim.
ENFLASYONUN SEBEPLERİ NELERDİR?
Ders kitabını açtığınızda, enflasyonun sebepleri en kaba taslak haliyle şöyle anlatılır: Para arzının büyüme hızı ve beklenen enflasyon oranı. Ancak bu ilgili denklemlerde yapılan sadeleştirmeler yoluyla elde edilen bir bilgidir ve enflasyonun temel belirleyicileri arasında bu iki değişken önceliklidir. Ancak enflasyon modelini hiç sadeleştirme yapmadan ele alırsak, bu takdirde, bu iki değişkene ek olarak kamu harcamalarının artış hızı, yatırımların artış hızı, dış dünya gelirlerinin artış hızı, kurların artış hızı ve beklenen enflasyon oranındaki değişimi de dahil ederiz. Bu değişkenlerin hepsi enflasyonla doğru orantılı bir ilişki içindedirler. Enflasyonun kalıcı olarak bir sorun haline gelmesi için bu değişkenlerin yüksek düzeyde olması gerekir. Maliyet şokları tek dönemlik olmak şartıyla enflasyonu arttırırken, vergi indirimleri ise, yine tek dönemlik olmak şartıyla, enflasyonu düşürür. Yani, özetleyecek olursak, ekonomide toplam talebi arttıran etkenlerin artış hızları enflasyonu belirler. Enflasyonu kontrol altına almak için hükümetlerin talebi arttıran etkenlerin artış hızlarını kontrol altına almaları gerekir. Yatırımların artış hızını hükümet kredi ve teşvik politikaları vasıtasıyla çok dolaylı yoldan belirleyebilse bile, yatırımların artış hızı esas olarak yatırımcıların beklentilerine bağlıdır. Dış dünya gelirlerinin artış hızını hükümetler kontrol edemezler. Bu yüzden hükümetlerin elinde temelde kamu harcamalarının artış hızını kontrol etmek için maliye politikası kalmakta, para arzının artış hızını da Merkez Bankası para politikası vasıtasıyla kontrol etmektedir. Enflasyonu düşürmek için, bu yüzden temel strateji, sıkı para ve sıkı maliye politikalarından müteşekkildir. Dünyada uygulanan istikrar politikalarının çoğunun amacı enflasyonu düşürmektir ve fiyatlara hiç müdahale etmeden sadece sıkı para ve maliye politikalarının uygulandığı istikrar politikalarına Ortodoks adı verilir.
FİYAT KONTROLLERİ VE HETERODOKS İSTİKRAR POLİTİKALARI
Politika otoriteleri Ortodoks istikrar politikası ile para arzının ve kamu harcamalarının artış hızını düşürürler. Öte yandan bu politikalar beklentilere nasıl bir etki yapacaktır? Bu nokta belirsizlik içerir. Toplumda enflasyon beklentileri yüksekse, sadece Ortodoks politikalar yeterli etkinlikte olmayabilir. İşte fiyat kontrolleri, geçici bir süreliğine, bu enflasyon beklentisini kırmak için uygulanır. Genelde Ortodoks istikrar programına ilave olarak fiyatlar ve gelirler politikası da uygulanırsa, bu Heterodoks istikrar programı adını alır. Fiyatlar ve gelirler politikası döviz kurları, temel hammadde fiyatları gibi stratejik fiyatlar ile ücret ve kira gibi faktör gelirlerinin devlet tarafından belirlenmesi anlamına gelir. Uygulamada Heterodoks istikrar programlarında sıkı para ve sıkı maliye politikasının yanında, geçici ve önceden deklare edilmiş bir süre için (örneğin 6 ay gibi bir süre) fiyat kontrolleri uygulanır. Amaç enflasyon beklentisini düşürmektir.
BUGÜN FİYAT KONTROLLERİ NEDEN UYGULANAMAZ?
Sayın Nebati daha önce bir gazeteye verdiği söyleşide, artık Ortodoks istikrar politikalarının bittiğini ve Hükümetin o andan itibaren Heterodoks istikrar politikalarına yöneleceğini söylemişti. Kur korumalı mevduat, sonrasında önerilen enflasyon korumalı mevduat ve nihayet temel gıda mallarında narh uygulanması fiyatlar ve gelirler politikasıdır. Buna şüphe yok. Ancak soru şudur? Hükümetin 2021 Eylül ayından beri uyguladığı politika, acaba Heterodoks istikrar politikası olarak kabul edilebilir mi? Hayır. Yukarıda da bahsettiğim gibi Heterodoks istikrar politikasında temel unsur yine sıkı para ve sıkı maliye politikasıdır. Yani, bugün herkesin anlayacağı şekilde ifade edersek, Merkez Bankası yüksek politika faizi belirlemeli, borç verme limitlerini düşürmeli ve zorunlu karşılık oranlarını da arttırmalıdır. Bu sıkı para politikasıdır. Öte yandan ilk önce Hükümet büyük ölçekli altyapı yatırımlarını ertelemeli, vergi gelirlerini arttıracak tedbirler oluşturmalı, Hükümet ve Cumhurbaşkanlığının idari harcamaları azaltılmalı ve bir müddet kamuya personel alımları durdurulmalıdır. Bunların yanında ve bunlarla beraber fiyat kontrolü uygulanırsa, işte o zaman, bu politika Heterodoks olarak adlandırılır.
Mevcut durumda, ne sıkı para politikası vardır ne de sıkı maliye politikası. Çünkü, her ne kadar kendileri açıkça itiraf etmese de, hükümet enflasyonu düşürmek gibi bir hedefe sahip değildir. Pekiyi ne hedeflemektedir? Büyümeyi ve istihdamı arttırıp, işsizliği düşürmek. Doğal olarak hedef bu yönde olunca, politikaların maliyeti de yüksek enflasyon olmaktadır. İşte tam bu noktada kur korumalı ve enflasyon korumalı mevduat hesapları devreye girmektedir: Yüksek enflasyonun etkilerinin bir müddet hissedilmemesi ve seçmen kitlesinde büyük tepkilerin oluşmasının önlenmesi için bu politikalar hayata geçirilmektedir. Aslında durum, hastaya ilaç yerine ağrı kesici veren doktorun durumuna benzemektedir. Hastalık (yani enflasyon) tedavi edilmemektedir ama bir süreliğine ağrı kesici (yani kur korumalı ve enflasyon korumalı mevduat ile fiyat kontrolü politikaları) verildiği için hasta geçici bir rahatlamaya girecektir. Ağrı kesicinin gerçek anlamını ifade edebilmesi için, ilacın da içilmesi gerekir. Bu da sıkı para ve sıkı maliye politikasıdır.