Hem sosyal medya hem de bazı medya organları, kin ve nefretin yayılmasına katkı sağlayabilir. Ancak, gazeteciliğin etik ilkeleri, doğru ve dengeli haber yapmayı amaçladığı için, sosyal medya ile aynı seviyeye çekilmemelidir.
Türkiye'deki gazetecilik, son yıllarda pek çok zorlukla karşı karşıya. Ancak, gazeteciliğin bitmesi ya da tamamen yok olması gibi bir durumdan söz etmek çok iddialı olur. Ancak, gazeteciliğin karşılaştığı bazı ciddi tehditler ve dönüşümler var. Bunlar, gazetecilik pratiğini ve basın özgürlüğünü etkileyen önemli faktörlerdir:
-
Basın Özgürlüğü Sorunları:
Türkiye, basın özgürlüğü açısından son yıllarda dünya sıralamalarında gerilemeye devam ediyor. Uluslararası basın özgürlüğü raporlarına göre, Türkiye, gazetecilerin tutuklanması, medya kuruluşlarının kapatılması ve hükümet baskıları gibi nedenlerle kötü bir sıralamaya sahip. Gazetecilerin, özellikle politik ya da sosyal olaylarla ilgili haberler yaparken, baskılara maruz kalması, sansür ve özgürlük kısıtlamaları ile karşılaşması yaygın bir sorun haline gelmiş durumda. -
Ekonomik Zorluklar:
Rekabetin artması, dijital medya ve sosyal medya platformlarının yükselmesi, geleneksel gazetelerin gelirlerini olumsuz etkilemiştir. Reklam gelirleri azaldıkça, birçok gazete ve televizyon kanalı, bağımsız gazetecilikyapabilme kapasitesini kaybetti. Bunun yerine, taraflı içerikler ya da sponsorluk anlaşmaları ile politikalı gazetecilik tercih edilebiliyor. -
Dijitalleşme ve Sosyal Medyanın Yükselmesi:
Dijital medya ve sosyal medya platformları, gazeteciliğin geleneksel işleyişini önemli ölçüde değiştirdi. Gazeteciler ve yazılı basın yerine, hızla yayılan sosyal medya içerikleri, haber kaynağı olarak kullanılmaya başlandı. Ancak, burada ciddi doğrulama sorunları ve dezenformasyon riski bulunmaktadır. -
Gazetecilik ve Yandaşlık:
Bazı medya organları, politik görüşlerine yakın olan hükümetlerle sıkı ilişkiler içinde olabilir. Bu da gazeteciliğin bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesinin zarar görmesine yol açabiliyor. Bu tür durumlar, gazeteciliğin topluma doğru ve tarafsız bilgi sunma rolünü zayıflatıyor.
Sonuç: Türkiye’de gazetecilik yok olmuyor, ancak ciddi baskılar, ekonomik zorluklar ve bağımsızlığın azalmasınedeniyle şekil değiştiriyor. Geleneksel gazetecilik, yandaş medya anlayışının baskısı ve dijitalleşmenin getirdiği değişimlerle birlikte yeni bir yön alıyor.
TCK Md. 216/1 Maddesi Ne Anlama Geliyor?
Türk Ceza Kanunu'nun 216. maddesi, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme veya aşağılama suçunu düzenler. Madde 216/1 ise özellikle aşağılama suçunu ele alır ve şu şekilde düzenlenmiştir:
-
"Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etme ve Aşağılama": Bu madde, özellikle toplumda farklı gruplar arasında nefreti körükleyen, insanları birbiriyle çatışmaya sürükleyen, ya da aşağılayan söylemler ve davranışlar hakkında cezai yaptırım öngörmektedir.
Madde 216/1 şu şekilde ifade edilmektedir:
"Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet gibi farklılıklarına dayalı olarak, kin, nefret ve düşmanlık oluşturacak şekilde halkı aşağılama amacıyla kamuya açık yerlerde yapılan eylemler, suç sayılır."
Yani, bir kişi toplumsal gruplara veya bir toplumun belli kesimlerine yönelik kin, nefret veya aşağılama içeren açık beyanlarda bulunursa, bu kişi hakkında cezai sorumluluk doğar. Suçun işlenmesi kamusal bir alanda olması gerektiği gibi, kişinin niyeti de suçun oluşumunda önemli bir rol oynar.
Özetle: TCK Md. 216/1, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden ve aşağılama amacı güden eylemlerle ilgili cezai yaptırımlar uygular.
Türkiye'de Dezenformasyonun Önüne Geçiliyor mu?
Dezenformasyon, yanlış bilgi yayma ve kamuoyunu yanıltma anlamına gelir. Bu, özellikle sosyal medya ve internet üzerinden yayılan haberlerle daha yaygın hale gelmiştir. Türkiye’de dezenformasyonun önüne geçilmesi için birkaç yasal düzenleme ve adım atılmaya çalışılsa da, bu konuda tam anlamıyla başarılı olunduğu söylenemez:
-
Sosyal Medya Düzenlemeleri:
Türkiye’de, sosyal medyanın etkisi giderek büyüyor. Bu nedenle, hükümet bazı yasalarla dezenformasyonla mücadele etmeye çalışıyor. 2020'de çıkarılan "Sosyal Medya Yasası" ile yurt dışı merkezli sosyal medya şirketlerine, Türkiye’deki yasal düzenlemelere uymalarını sağlamak amacıyla bazı yükümlülükler getirildi. Bu yasa, sosyal medya platformlarının yanıltıcı paylaşımlara karşı daha fazla sorumluluk taşımasını öngörüyor. -
Yalan Haberle Mücadele:
Türkiye'de yalan haberle mücadele amacıyla çeşitli denetim mekanizmaları oluşturulmuş olsa da, dezenformasyonun tamamen önüne geçilmesi oldukça zordur. Hükümet, yanıltıcı haberler ve sosyal medya paylaşımları konusunda yasal düzenlemeler getirse de, bazen baskı ve sansür olarak algılanabiliyor. -
Kamu Denetimi ve Toplum Bilinçlendirme:
Dezenformasyonla mücadelede en önemli unsurlardan biri, toplumun bilinçlendirilmesidir. Medya okuryazarlığı, yanlış bilgilerin fark edilmesi konusunda kritik bir rol oynar. Türkiye'de bu konuda çeşitli eğitim programları ve toplum bilgilendirme kampanyaları yapılsa da, dezenformasyonun hızlı yayılması engellenebilmiş değil.
Türkiye’de dezenformasyonla mücadele için bazı yasal düzenlemeler ve toplumsal bilinçlendirme çalışmaları olsa da, bu konuda tam anlamıyla başarı sağlandığını söylemek zor. Sosyal medya, hızla yayılan dezenformasyon içerikleri nedeniyle büyük bir sorun teşkil ediyor.
Sosyal Medya Yerine Gazeteciler Mi Kin ve Nefrete Sürüklüyor?
Sosyal medya, özellikle son yıllarda kin, nefret ve polarizasyon gibi olguların yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. Ancak, gazetecilik ve medya dünyasının da bu konuda sorumluluğu vardır. Gazetecilerin, özellikle taraflı haberler, kin besleyen dil veya nefret söylemleri kullanarak toplumu bölmeleri de mümkün olabilir. Ancak, burada önemli olan gazeteciliğin etik ilkeleri ile sosyal medyanın kontrolsüz yapısı arasındaki farktır:
-
Gazetecilik ve Nefret Söylemi:
Bazı medya organları, özellikle politika veya ideoloji üzerinden gerginlik yaratmayı amaçlayan içerikler üretebilir. Bu durum, halk arasında nefret söylemi ya da kin besleme gibi duygulara yol açabilir. Gazetecilerin sorumluluğu, objektif ve tarafsız haber sunmak, önyargılarla hareket etmemek ve toplumu birbirine düşürmeden haber yapmaktır. -
Sosyal Medya ve Kin/Neferte Sürükleme:
Sosyal medya platformları ise, bazen çok daha hızlı ve denetimsiz bir şekilde kin ve nefret söylemi üretir. Bireyler, anonim olmanın verdiği cesaretle, daha aşırı ve kışkırtıcı paylaşımlar yapabilir. Gazeteciler de bazen sosyal medya üzerinden manipülatif içerikler üretme yoluna gidebilir. Ancak, gazeteciliğin etik sorumluluğu, bu tür davranışlardan kaçınmayı gerektirir.