Küreselci ve millici siyaset üzerinde yazacaktım. Ancak Âl-İ Osman ülkesinde rüzgârlar sürekli değişmektedir. Bu yüzden geçen yazıda Esad Rejiminin çöküşünün sebeplerini yazdım.

 Bu yazıda tekrar küreselci ve millici siyasete dönecektim ki, ülkede yeni bir tartışma başladı: Bir grup üniversite öğrencisi kendi üniversite kampüslerinde bir çam ağacını yılbaşı eğlencesi olarak süslemişler. Bunu gören bazı mütedeyyin olduklarını iddia eden gençler de bunları protesto ederek ağacın önünde namaz kılmışlar. Öğrenciler müteddeyinlik iddiasındaki gençlere “gerici, mürteci, Atatürk düşmanı” diye saldırırken, kendilerini mütedeyyin zanneden gençler de öğrencilere “kâfir, Allahsız, Batı taklitçisi” demekteler. Bu durum aslında Küreselleşmenin gündelik hayatımıza yansıyan etkilerinden biridir.

Bu yazıda ilk önce Noel Ağacı’na karşı kendilerini mütedeyyin olarak tanımlayan gençlerin söylemlerinin İslami dayanağı olan Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerifi vereceğim. Sonra bunun tarihi sebeplerini ele alacağım. Daha sonra bugün Müslüman toplumların gerçekten Ehl-i Kitab’a mı benzediği, yoksa tarihteki bir başka gruba mı benzediğini ele alacağım. Bu yazıyı yazdığım Cuma gününün hürmetine Allah-ü Teala bize doğruyu ve eğriyi ayırmayı nasip etsin. Amin.

EHL-İ KİTABA BENZEMEYİN DİYEN AYET VE HADİSLER

“Ey îmân edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdır. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidâyete erdirmez.” (el-Mâide, 51)

Mâide sûresi 120 âyettir. Medine’de inmiştir. Bu sûre Hudeybiye anlaşmasından sonra, Hicret’in 6. senesinde veya 7. senesinin başlarında vahyolunmuştur. Mushaf tertîbine göre 5, nüzûl sırasına göre 110. sûredir.

51-52. âyetlerin iniş sebebiyle alâkalı şöyle bir rivayet nakledilir:

Hâris oğullarından Ubâde b. Sâmit (r.a.) Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’e gelip: “Ey Allah’ın Rasûlü, benim Yahudilerden birçok dostum var. Onların dar zamanımda bana yardım edeceklerinden de eminim. Ama ben, o Yahudi dostlarımın dostluğunu terk edip Allah ve Rasûlü’ün dostluğuna dönüyorum; Allah’a ve Rasûlü’ne dostluk besliyorum” dedi. Orada bulunan Abdullah b. Übeyy ise: “Ben, zamanın ilerde başımıza getirebileceği felâketlerden korkan bir adamım. Onun için önceki dostlarımın dostluğundan ayrılacak değilim” dedi. Peygamberimiz ona: “Ey Ebu’l-Hubâb, Yahudilerin dostluğunu Ubâde  b. Sâmit’inkine tercih ediyorsan buyur öyle yap!” buyurdu. Abdullah b. Übeyy de: “Evet öyle yaptım” deyince bu (51 ve 52.) âyetler indi. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, VI, 372; Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 200-201)

Yani bu ayet yeni İslam toplumunun oluşma aşamasında Medine havalisindeki Yahudi kabileleriyle savaş halinde bulunulduğu dönemde Müslüman toplumuna bir kimlik kazandırmak ve onları bir araya getirmek amacıyla o günün şartlarına yönelik olarak inmiştir. Çam ağacıyla veya Noel’le bir alakası yoktur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyururlar:

“Bizden başkasına benzemeye çalışanlar bizden değildir. Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyin! Yahudilerin selamlaşması parmak işaretiyledir, Hristiyanların selamlaşması ise el ile işaret etmekten ibarettir.” (Tirmizî, İsti’zân, 7/2695)

Kütüb-ü Sitte’den bu hadis yukarıdaki ayetle benzer bir durumu işaret ediyor. Yani İslam toplumu daha kimliğini oluşturan yeni bir toplumdur ve onlara savaş halinde bulundukları toplumlardan farklı bir kimliğe sahip olmaları öğütleniyor.

MÜSLÜMANLAR BATILILARA MI BENZİYOR?

Bugün İslam Dünyasının içinde bulunduğu kahredici ve utanç verici duruma bakarsak bir üniversite kampüsündeki Yılbaşı Ağacı en son derdimiz olsa gerektir. Haddizatında Müslüman toplumlarının Batı toplumlarına ne kadar benzediği de tartışmalıdır. Geçen senelerde yapılan bir çalışmada İslâm’ın temel prensiplerine uygun toplumların ilk 20’sinin Müslüman olmayan toplumlar olduğu belirtilmişti. Hele bir Kilise’ye bile mensup olmayan insanların çoğunlukta olduğu İskandinav ülkeleri bu listede başı çekmekteydi.

Batı toplumlarında eksikleri ve noksanlarıyla halkın iradesine dayanan demokrasiler, hukukun üstünlüğü, kanunlara saygı, insan hakları ilkelerine riayet ve sosyal devlet ilkeleri hâkimdir. Genel olarak İslam ülkelerinde ise despot rejimler ve tiranlıklar, gelir ve servet dağılımında adaletsizlik, hukukun değil güç sahiplerinin üstünlüğü, kanunlara ve insan haklarına göre kurumsal idare yerine keyfi idareler, azınlık oligarşisi hâkimdir. Bu açılardan hiç de Batı toplumlarına benzedikleri söylenemez.

İslâm toplumları mezhep ve kabileler arası savaşlarla perişan olur ve birbirlerini boğazlarken, her bir grup farklı bir Batılı emperyalist gücün himayesindedir. Örneğin Suriye’de HTŞ ABD’nin, PYD İsrail’in Esad rejimi de Rusya’nın temsilcisi konumunda idi. Boğazlananlar Müslüman, boğazlayanlar da Müslümandır. Somali’de, Afganistan’da, Yemen’de, Irak’ta ve Libya’da durum birebir böyledir. Bir tek Gazze’de İsrail Müslümanları katletmekte, buna da hiçbir Müslüman Devletin sesi çıkmamaktadır. Bilim, sanat ve kültür alanında üretim yoktur. Ne kadar da Batıya benziyor, değil mi?

İslam Dünyası’nın içine düştüğü durum Batı’ya benzemekten değil, Batı’ya benzememekten kaynaklanır. Pekiyi İslam Toplumları kime benziyor?

İSLAM TOPLUMLARI KİME BENZİYOR?

Kur’an’da Allah lanetlenmiş kimse ve kavimlerden bahseder. Bu örneklerin hepsi müşrikleri içerir. Müşrikler Allah’a inanmakla birlikte, onun yanında ve onunla beraber başka Tanrılar, başka otoriteler de kabul ederler.

Örneğin Âd kavmi… Büyük saraylar, gökdelenler, yol ve barajlar sahibi bu kavme Hz. Hud Peygamber olarak gönderildiğinde dediler ki: “Biz Allah’a inanırız. O halde bizim gibi zengin ve itibarlı kimseler varken Allah niye senin gibi bir fakiri Peygamber seçti?” Şehirleriyle ve zenginlikleriyle kibirlendiler ve Allah’ın gazabına uğradılar.

Medyen ve Eyke Kavmi… Ticarette her türlü hile ve entrikayı uygulayan bu kavimde herkes birbirini kazıklayıp haksız kazanç peşindeydi. Peygamberleri Hz. Şuayb’a hakaret edip kovdular. Hileci ticaretlerine devam ettiler ve Allah’ın gazabına uğradılar.

Nuh Kavmi… Belki de meşhur Atlantis uygarlığıdır… Büyük şehirleri, geniş servetleri ve yüksek refahları vardı. Ama müşriktiler ve bu idarelerini zulüm ve sömürüyle elde etmişlerdi. Kibirliydiler ve Allah’ın gazabına uğradılar.

Lût Kavmi… Homoseksüellik gibi bir günahı işlemenin yanında, kendileri gibi olmayan herkesi de kendileri gibi yaşamaya zorluyorlardı. Öyle ki, Lût Peygamber’e misafir gelen Meleklere bile tasallut ettiler… Müşriklerdi ve Allah’ın gazabına uğradılar.

Firavun ve Nemrut. Tek adam saltanatıyla kibirlendiler, “Küçük dağları ben yarattım!” dediler, Allah’ın laneti ve gazabıyla karşılaştılar.

Karun zenginliğiyle kibirlendi, etrafına zulmetti ve insanları sömürdü… Sonuçta Allah’ın gazabına uğradı…

Bugün İslam Toplumlarına baktığımızda Batı toplumlarından çok Allah’ın lanetlediği ve gazap verdiği müşrik toplumlara benziyorlar. Hemen hemen hepsi tek adam rejimi ile yönetiliyor, büyük saraylar yapıyorlar, her toplumda bir avuç zengin, Karun gibi, emek sömürüsüyle semiriyor… Ticarette her türlü üç kâğıt, hile ve desise söz konusu… Hukuk ve standartlar Hak getire… Her şeyden öte İslam Toplumları’nda her grup, tıpkı Lût Kavmi gibi, kendi yaşam tarzını zorla diğerlerine dayatmak istiyor.

Pekiyi Allah adil değil mi? Niye bu toplumlara gazap etmiyor? Allah gazabı iç savaş, fakirlik, düşman işgali, açlık ve rezil olmak yoluyla etmiştir. Bundan daha büyük gazap olur mu?

NE YAPALIM, NOEL’İ Mİ KUTLAYALIM?

Arasında benim de dostlarım olan Hristiyan Kardeşlerimizin Noel Bayramını tabii ki kutlayalım. Ama ne Noel Bayramı bizim bayramımızdır ne de Noel Baba bizim kahramanımızdır. Pekiyi bize ait benzer bir kahraman var mı? Var… Noel Baba ve Noel Kutlamaları yerine Geyikli Baba ve bizim öz kahramanlarımız olan diğer Anadolu Erenlerini çocuklarımıza anlatalım. 30 Aralık 2019 tarihinde bu köşede yazdığım bir yazıda Geyikli Babayı anlatmıştım. Oradan bir alıntıyla bitirelim. Yazıyı okumak isteyenler için aşağıda linki bulunmaktadır:

“Aşıkpaşazade tarihinde anlatılan Anadolu erenlerinden biridir Geyikli Baba. Aslen Horasanlı olduğu bilinen Geyikli Baba, Aşıkpaşazade’de geçen kendi ifadesiyle “Baba İlyas-ı Horasanî halifesidir, Seyyid Ebu’l Vefa tarikindendir.” Geyikli Baba dağlarda geyiklerle yaşayan, geyik postundan giysiler giyip geyik sütünden kımız yapıp içen bir Rum Abdalıdır. Bütün o dönemin Türkmen şeyhlerinde olduğu gibi Kalenderi Hayderi gelenekten gelip Vefâî’liğe bağlanmış olmalıdır. Ertuğrul Gazi’nin alpı, Osman Gazi’nin yoldaşı ve Orhan Gazi’nin akıl hocası olan Turgut Alp’in de şeyhidir. Bursa’nın fethine abdallarıyla birlikte katılıp bugün Uludağ’ın yamaçlarında olan Kırk Kilise mevkiini fethetmesi ile ünlüdür. Bu yüzden Orhan Gazi kendisine mal ve mülk verecek olmuş, o ise reddetmiş ve sadece dervişleri için bir zaviye yapacak yer talep etmiştir. Orhan Gazi de, Geyikli Baba’ya Bursa’nın İnegöl ve Kestel ilçeleri arasında kalan Uludağ’ın doğu yamaçları üzerinde bugün Baba Sultan köyü olarak bilinen mevkii vakıf olarak vermiştir. Bugün Baba Sultan köyüne giderseniz Geyikli Baba’nın türbesini, dergâhını ve mescidini ziyaret edebilirsiniz. Bütün bir ovaya hâkim manzaradan 800 yıllık dev çınarın altında “vatanın fatihi cetlerimizle” beraber yaşarsınız.”

https://www.gazetebirlik.com/noel-baba-ekonomisi-aya-nikola-ve-geyikli-baba