Hikayeci Mustafa Kutlu, geçen akşam (Çarşamba) Mavera Vakfı'nda "Anadolu'da Elli Yıl" başlıklı bir sohbette sevenleriyle bir araya geldi. Türkçe'nin duru kalemlerinden Mustafa Kutlu'yu dinlemek kitaplarını okumak gibiydi.
Tıpkı kitaplarının kendisiyle konuşmaya benzemesi gibi. Zaten konuşmada yazısının sırrını samimiyet olarak belirtti. Bir de küçük yaşlarda kahve masalarında yaptığı gözlemler. Kutlu, yazı lezzetinin ötesinde kıymetli bir kültür aktarıcısı. Kuşları ve ağaçları seven bir gönül insanı. Sahte tevazu maskesini takmayacak kadar akıllı, gündelik hayattan kopmayacak kadar derviş meşrep ve hayatta demini almış bilge bir kişilik. Yunus Emre veya Shakespeare gibi bilgeliğin içinden süzülen kelimeler hakikatin parçaları. Kendisinin zaman zaman söylediği gibi “lafı uzatmayalım”…
Mustafa Kutlu hikayesinin tahlilini yapmak işin erbabına kalsın. Aynı havayı solumanın verdiği lezzetten parçalar sunmaya devam edeyim. Kutlu, sohbetin ortasında yer yer durup türkü dinleyelim dedi. Kendi belirlediği repertuardan türküler çalınmaya başladı. Ama bazı türküleri bazı kişilerden dinlemeyi özellikle sevdiğini ve bunu belirtmeyi unuttuğunu sözlerinden anladık. Evvel refik sonra tarik türküler için de geçerli anlaşılan.
İzleyicileri sohbete dahil etmek ve moderatör görevini üstlenenlere “modere” etmek de kendisine düştü. Tüm bunları o kadar tatlılıkla yaptı ki kimse alınmadı, aksine abi kardeş hukuku içinde bir iltifat olarak kabul etti. Yazmak, söylemek işin kolay kısmı. Gönül diliyle konuşmak da öyle. Zor olanı gönül dilini öğretmek ve ortak bir gönül dili tesis etmek. Dinleyiciler arasında heyecanla ne diyeceğini merak eden edebiyat profesörü de babasıyla yer tutmuş genç bir çocuk da vardı ve hepimiz Mavera akşamında Mustafa Kutlu okumaktan bir Mustafa kutlu hikayesinin ortasına düşmüş gibiydik.
Birlikte dinlediğimiz hanımının kulağına eğilip Mustafa Kutlu dinleyelim diye geldik ama bir Mustafa Kutlu hikayesinin tam ortasına düştük dedim fısıldayarak. İsmini de koydum: Buradan Hikaye Çıkmaz.
Hınca hınç dolan salonu gören Kutlu, Nurettin Topçu ile küçük Hareket dergisi ofisindeki günlerini hatırladı ve “Kıymetini bilin” dedi. Mekanların, imkanların.
“Bize” dedi “Hükumet değil fikir lazım.” Bunu söylerken Türkiye’nin aradığı fikrin etrafını çizdi ve Cumhurbaşkanının dik duruşuna gönderme yaptı. Partisiz bir kişi olarak onu sevdiğini söyledi. Dik durması ve Fenerbahçeli olması diyerek şakayla karışık izahını da getirdi.
İyimserim dedi. Gençlere güvendiğinin altını çizdi. İnsanımızı sevmeden vatan sevilmiyor, ağacı, kuşu sevmeden de insan sevilmiyor. Konuşma akıp gitti ve bir yerde moderatörlerden Faruk Aksoy’a şöyle dedi: Nereden geldik biz buraya? İşte o an yazılmakta olan hikayenin adı değişti.
Bu yazının da ilk adı “Kutlu Bir Akşam”dı. Sonra “Buradan Hikaye Çıkmaz” oldu. Ondan sonra da “Nereden Geldik Biz Buraya?” oldu.
Söz konusu olan Mustafa Kutlu ise okumak da dinlemek de güzel.