Twitter isimli mikroblog sitesi dünyanın iletişim standartlarından biri haline geldi. Kişiler ve kurumlar bu platformda sözlerini hem ifade ediyor hem de yayıyorlar.
Ne güzel değil mi? İşin diğer tarafına bakalım. Tarafsız bir ortam değil Twitter. Algoritmalar tarafından yönetiliyor. Algoritma dediğimiz de insanın eline bakıyor nihayetinde. Amerikan şirketi, hisselerinden bir kısmını zamanında Suudiler almıştı. Şimdi ne halde bilmiyorum. Sonsuz demokrasi denizi gibi görünen bu şirketin bazı küçük (!) kusurları da var. Mesela basın özgürlüğüne darbe vurmak. TRT World, Türkiye’nin dünyaya açılan pencerelerinden biri ve sosyal mecraları da başarıyla kullanıyor. Gün geçtikçe daha dinamik bir yayıncılık sergiliyor. Önceleri hesaba katılmayan bu oyuncu, şimdilerde bir dizi tahfif ve ardından gelen sansür girişimiyle boğuşuyor. Amerikan ordusuna eklemlenerek Irak’tan bildiren bir gazetecimiz TRT World’ün işlerini yetersiz buluyor. Gazetecilik anlayışını eleştiriyor. Hakkıdır ama gerçekleri de teslim etmek de hepimizin boynunun borcudur. TRT World dünyadaki benzerleriyle kıyaslandığında genç bir kurum ve bunun getirdiği bazı avantajlar olduğu gibi dezavantajlar da var. Öncelikle kendi insan kaynağını kendisi yetiştirdi ve bunu kısa sayılabilecek bir sürede yaptı. Araştırmacı gazetecilik alanında da başarılı örnekler verdi. Zaten tüm bu başarılı çalışmaları nedeniyle Twitter, TRT World videolarına kısıtlama uygulamaya başladı. Kendi çalıp kendi oynasaydı, kredibilitesi olmasaydı kim neden uğraşsın ki TRT World’le. Gülüp geçerlerdi. Ama öyle değil, TRT World yüksek kalitede prodüksiyonları izleyicilerine ulaştırıyor. Bu işin yayın kısmı, dağıtım kısmında ise alınacak mesafe var. Farklı mecralarda kendini var etmesi ve daha fazla talep edilen bir marka olması için sadece kalite yetmiyor, zamana ihtiyaç var. Trollerle beslenen Rus sosyal medya ağları veya Arap Emirlikleri sermayeli İngiliz medyasının seviyesizliğini beklemek yapılan işe haksızlık olur. Twitter’ı bir yayın platformu olmaktan çıkarıp Türkiye düşmanı zemin haline getirmek istiyorlarsa da kendi bilecekleri iş.
Çok fazla yazınca tekrara düşme riski var. Tarih tekrarlarla dolu olunca bu bir nebze hoş görülüyordur sanırım. Ağustos ayında bu sütunda Anadolu Ajansı’nın ilk çalışanı olan Abdurrahman Peşaveri’nin hikayesini paylaşmıştım. İstiklal Harbinde dünya ile iletişimimizi sağlayan tek kişilik haber merkezi gibi çalışmıştı Pakistanlı bu yiğit insan. Son nefesini bu topraklarda bir suikast kurşunuyla vermiş, edebi istirahatine bu topraklarda, İstanbul’da çekilmiş bir vatan aşığı.
TRT World, yüzyıl sonra aynı ruhla aynı göreve talip oluyor ve elbette eksikleri olsa da bu bayrağı taşımaya devam ediyor. Amerikan ordusuna eklemlenmiş gazeteci olmamak bir eksiklikse bunu da negatif haneye yazabilirsiniz. Ezbere konuşup ahkam kesmek yerine milletin yanında durmak size ABD’de oturum kazandırmaz ama milletin gönlünde geniş bir yeriniz olur. Bu da hiç fena bir makam değil.