Üsküp kadim bir Türk şehri.
Üsküp kadim bir Türk şehri. Balkan Savaşlarının ardından anavatandan ayrı düştü. Ancak Üsküp’te yaşayan Türkler anavatanla bağlarını her daim taze tutuyorlar. Türkiye, güçlenen kurumlarıyla Üsküp’teki Türklerin yanında olmaya devam ediyor. Bu sene 29 Ekim’de Yunus Emre Enstitüsü kültürel diplomasi alanında farklı bir girişimde bulundu. 29 Ekim kutlamalarını Mustafa Kemal Atatürk’ü Makedonya topraklarında yeşermiş bir kültür elçisi olarak tanımlayarak bambaşka bir pencere açtı. Akademisyenler müzisyenler ve gastronomi alanında farklı etkinliklerle desteklenen 29 Ekim programı tam anlamıyla Türkiye’nin kültürel diplomasisinin bileşenlerini Üsküp’te bir araya getirdi.
29 Ekim günü Üsküp’te hava biraz serince ama güneşliydi. Ağaçlar yapraklarını döküyordu ancak hala bir kısmı dallardaydı. Ağaç vatan yapraklar hasret diyebiliriz. Vardar Nehri de şehrin ortasında olanca güzelliğiyle bilindik bir türkü gibi akmaya devam ediyordu. Kültürel sürekliliğe vurgu yapan program 29 Ekim’in Üsküp’te nasıl kutlanması gerektiğine dair de bir örneklik teşkil etti. 29 Ekim etkinlik maratonu Üsküp’teki en köklü Türk okulu olan Tefeyyüz’de başladı. 1884 yılında kurulan Tefeyyüz Okulu bugün hala 1000’in üzerinde öğrenci ile eğitim vermeye devam ediyor. Okul aynı zamanda Makedonya’daki Türklerin kültürel varlığının bir garantisi olarak görülüyor. Okuldan yetişen isimler aldıkları eğitimlerle toplumda iyi noktalara geliyor ve siyaset, iletişim ve kültür-sanat alanlarında belirleyici isimler olmaya devam ediyorlar. Sadece Üsküp’te değil İstanbul’da da birçok Makedonya doğumlu Türk’ün eğitim gördüğü bir okul Hem Türkiye’ye duyulan özlemin hem de onunla kurulan köprünün bir sembolü niteliğinde. Tefeyyüz okulundaki 29 Ekim kutlamalarında çocuklar müzik ve dans gösterileri ile Türkiye’den gelen misafirlere selam verdiler. Okulun eğitimi ve gösterdiği başarılar Makedonya içinde ve özellikle Türk toplumu içinde önemli bir yere sahip. Özellikle spor alanındaki başarıları Tefeyyüz okullarını öne çıkarıyor. Okul müdürü de zaten bir beden eğitimi öğretmeni. Kendisiyle yaptığımız sohbette Fenerbahçe’de futbol oynayan Elif Elmas’ın Tefeyyüz mezunu olduğunu gururla söylüyor şu anda Fenerbahçe’de olmasa da hala Tefeyyüz okulları için Elif bir gurur vesilesi..
Tefeyyüz okulundaki programda dikkatimizi en çok her yerde, belirgin şekilde kullanılan bayraklar çekiyor, Türk bayrakları. İstiklal Marşımız gür bir sesle söyleniyor ve ardından program başlıyor. Öğrenciler söyledikleri şiirlerde gür bir şekilde Makedonyalı Türk olduklarını ve anavatan sevgisini dile getiriyorlar. Tefeyyüz Okulu Türkiye ve Makedonya arasında güçlü bir kültürel köprü olmaya devam edeceğe benziyor. Tefeyyüz Okulunun duvarlarında farklı yıllarda okulda hizmet vermiş öğretmenlerin fotoğrafları yer alıyor. Okul sadece öğrenciler için değil öğretmenler için de korunaklı bir kültürel mekan. Okul mezunları Makedonya’daki Türk sivil toplumunun da önemli isimleri arasında yer alıyor. Üsküp’te faaliyet gösteren edebiyat dergisi Köprü ve çocuk dergisi Kardelen bunlar arasında. Aynı zamanda dijital ortamda habercilik faaliyetlerini sürdüren TimeBalkan toplumun sesi olmaya, Üsküp ve Türkiye arasında dijital köprü kurmaya devam ediyor.
Tefeyyüz Okulundaki programdan sonra cuma namazını kılmak üzere Mustafa Paşa Camii’ne geçiyoruz. Şehrin protokol camisi sayılan Mustafa Paşa cami Türk Büyükelçiliği’ne yakın bir mesafede aynı zamanda Makedonya’daki Türk sivil toplum kuruluşlarının çatı kuruluşu olan MATUSİTEB de çok yakın. Çarşının hemen üzerinde yer alan bu cami Türkleri ve Arnavutları Üsküp’te bir araya getiren, her hafta onları yan yana toplayan bir hüviyete sahip. Namaz çıkışında tanıdık birkaç sima ile selamlaşıyoruz. Daha sonraki programlarda kendileriyle bir araya geleceğimiz bu isimler farklı yönleriyle Türkiye ve Makedonya arasındaki bağların sürmesi için çalışıyorlar.
Cuma namazından sonra Türk çarşısında bir gezinti ve Üsküp’te bize ait olan lezzetlerle yeniden buluşma zamanı. Çarşıda hareketlilik var. Pandemi yaşanmasına rağmen turistik hareketlilik yoğun ve mekanlar dolu. Yemek sonrası uğradığımız tatlıcıda trileçenin Balkanlar’da paylaşılamama konusunu tebessümle hatırlıyoruz. Her toplum trileçeyi en iyi kendisinin yaptığını söylüyor. Ancak hikayesi çok uzaklara Meksika’ya kadar dayanıyor. Program yoğun ama Üsküp’te her yer yürüme mesafesi. Adımlayarak Makedonya Milli Müzesi’ne geçiyoruz. Yine Vardar Nehrinin kenarında bir bina. Taşköprü olanca haşmetiyle az ileride kendisini gösteriyor. Milli Müze’ye gelme sebebimiz Türkiye’nin 98 yıl önce kurduğu cumhuriyetin hangi merhalelerden geçtiğini bir defa daha hatırlamak, Mustafa Kemal Atatürk’ün öğrencilik günlerinin geçtiği ve baba ocağının bulunduğu bu topraklarda onun düşünce dünyasını farklı bir pencereden anlamaya çalışmak. Salonda sadece akademisyenler yok. Tefeyyüz Okulunun futbol takımı da formalarıyla arzı endam ediyor. Milli Müze’nin girişinde bir fotoğraf sergisi ve içerideki seminer Osmanlı ile özdeşleşmiş bu topraklarda cumhuriyetin hikayesini de bir bütün olarak anlattı. Dikkatimi programın yapıldığı salonun girişindeki devasa bir tablo çekti. Bu tablo 1909 yılında Osmanlı Mebusanı Meclisi ne Üsküp vilayetinden gönderilen mebusların konuşmalarını resmediyor. Tarihi sürekliliğin herkes için gerekli olduğunu gösteren önemli bir ayrıntı.
Toplantı sonrasında Taşköprü gören meydanda biraz soluklanıyoruz. Sonraki durak Makedonya Flarmoni binası. Burada müzik ve yemek bir araya gelecek. Ev sahibi Üsküp Büyükelçiliğimiz ve Üsküp Yunus Emre Enstitüsü. Makedon şarkıcı Elena Hristova Baklava grubuyla birlikte birlikte Rumeli türkülerinden oluşan bir konser icra edecek. Konser başladığında filarmoni salonunda Makedonya cumhurbaşkanı ve yabancı büyükelçiler dahil olmak üzere üst düzey protokol yerlerini almıştı. Farklı askeri misyonların da yoğun ilgi gösterdiği konserde Türkçe ve Makedonca Rumeli türküleri seslendirildi. Dinleyiciler zaman zaman tempo tuttu türküler kültürel diplomasinin ne kadar önemli olduğunu ve kapalı sanılan kapıları açmak da nedenle etkili olduğunu bir defa daha gösterdi.. Konser esnasında izleyiciler muhteşem atmosferi sık sık cep telefonlarıyla kaydettiler. Konser çıkışındaki resepsiyonda Türk yemekleri ziyaretçilere ikram edildi. Resepsiyon esnasında konuşulan konulardan birisi yakın zaman önce yapılan nüfus sayımının neticeleri üzerineydi. Makedonya Türkleri ülke nüfusundaki oranlarının artmasını sabır ve azimle bekliyor. Bu aynı zamanda farklı toplum kesimlerinde daha fazla temsil edilmelerine imkan sağlayacak. Makedonya Türkleri ve anavatandan gelen misafirleri 29 Ekim vesilesiyle hem geçmişe hem de geleceğe bakma imkanı buldular. Yunus Emre ismini taşıyan kültürel kurumumuzun buna öncülük etmesi ayrıca güzeldi. Yunus Emre’nin veciz ifadesiyle dediği gibi “hepsinden iyice bir gönüle girmektir”. Üsküp’teki 29 Ekim programı kültürel diplomasi ile gönüllere girmenin önemli bir vesilesi oldu. Tarihin nöbetini bekleyen Taşköprü altından akan Vardar’a 29 Ekim’de yaşadıklarını ve mutluluğunu fısıldıyordu.