Çocukluğumuz Kemalettin Tuğcu kitaplarının arasında geçti. Büyüdüğümüz zamanlarda çocuk yayıncılığı gelişmiş değildi.
Okumayı çok seviyorduk ve kendimizi onun dünyasına bıraktık. Hüzünlü hikayeler içinde geçmesine rağmen sonunda hep mutluluk vardı. Acının içindeki umudu onun kitaplarıyla cisimlendirdik. Mikro dünya oluştururdu kitaplar. Öznesi bizlerdik. Mahallede geçerdi. İyiler vardı, kötüler demeyelim ama iyi olmayanlar vardı ve sonunda iyiler kazanırdı. Onun kitaplarından kocaman bir Yeşilçam çıktı desek yerdir. Sadece Yeşilçam değil, Türkiye’nin hikayesi çıktı. Eğer dünyanın neresinde olursa olsun haksızlık karşısında mazlumun yanında yer alıyorsak, acı çeken insanlığın ıstırabını hissediyorsak hep Kemalettin Tuğcu’nun ektiği çocukluk tarlamızın hasatlarıdır. Ünlü bir yazar değildi, Nobel filan da almadı ama Türkiye’de çocukların ortak bir dili oluştuysa onun payı büyüktür. Sonraları çok sonraları öğrendim küçük bir pencereden dünyaya bakmak zorunda kaldığını. Yazdığı 200’ün üzerinde kitapla dünyaya yeni pencereler açmaya çalıştığını. Umudu diri tutmak için hayalleri süslediğini ve acıya tahammül edilebilsin diye merhem olmaya çalıştığını. Çocuk Vakfı ölüm yıldönümü olan bugün onu anıyor. Tüm çocuklar adına farzı kifaye olan vefayı eksik etmiyor. Hepimizin yerine ona teşekkür ediyor.
Türkiye, eskisi gibi bir ülke değil. Artık eski mahalleler kalmadı. Bekçiler yine döndü hayatımıza ama toplum çok değişti. Artık zenginle fakir aynı sokakta oturmuyor. Semtler arasına kalın duvarlar örüldü. Artık hepimiz fakir değiliz, bazılarımız varlığa kavuştu. Bundandır bazımızın bazılarımıza tepeden bakması. Hikaye başladığındaki gibi değiliz hiçbirimiz. Hikayenin başındaki gibi fakir veya masum da değiliz. Hayat üzerimize tortular bıraktı. Başka hikayelerle kendimizi ve yaşadıklarımızı temize çekmeye çalışıyoruz. Pişmanlıklarımızı iyiliklerle örtmeye çalışıyoruz. Eski günlerimizi hatırlamaya çalışıyor bazılarımız, bazılarımız ise hatırlamak bile istemiyor. Kocaman büyük mahalle coğrafyamız, o coğrafyada yaşandı her şey.
Tüm o geniş coğrafyada nice haksızlıklar ve acılar yaşadık. Şimdi tam da bir Kemalettin Tuğcu kitabında olduğu gibi mutlu bir sona yaklaşıyoruz. Biliyoruz kitap sona erecek ama bu aynı zamanda mutlu bir son da demek. Hepimiz o mutlu sonu arıyoruz. Mahallemizde, hatıralarımızda, ülkemizde ve komşularımızda. Barış Pınarı’nda coğrafyaya mutluluk verme gayesiyle fedakarlık yapıyoruz, elimizden geldiğince destek veriyoruz dualarımızla Mehmetçiğimize. Tüm dünya karşı çıksa da hikayemize inanıyoruz. Kemalettin Tuğcu’nun açtığı pencereden hayata bakmayı sürdürüyoruz.
Yüzyılın başında başlayıp sonunda sona eren bu hayat hikayesi hepimizi içine aldı. Kendi adıma, çocukluğum adına ve sonunda iyilerin kazandığı tüm hikayelerin adına Kemalettin Tuğcu’ya teşekkürlerimi iletiyorum. İsmini yaşatan Çocuk Vakfı’na da elbette. Hepimizin telaşesinin yoğun olduğu bir zamanda bize bizi ve çocukluğumuzu hatırlatan Mustafa Ruhi Şirin’e şükranlarımı arz ediyorum.
Çocukluğumuzun o büyülü dünyasını kitaplarıyla kurmak erişilebilecek en büyük onurlardan biri. Hepimiz Kemalettin Tuğcu’nun kitaplarından çıktık zira ve belki hala da orada yaşıyoruz.