COP29 biliyorsunuz geçen hafta Azerbaycan’da yapıldı. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nın en çok konuşulan konularından biri de İklim finansmanı konusu oldu.

Yaygın olarak "finans COP'u" olarak bilinen COP29, karbon piyasalarıyla ilgili bir fikir birliği ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) tarafından yeni uluslararası karbon piyasası standartlarının sonuçlandırıldığı duyurusuyla açıldı. Bu duyuruda yer alan maddeler, şeffaflığı artırmayı ve dünya çapında gönüllü karbon ticareti sistemlerinin verimliliğini iyileştirmeyi amaçlamaktadır.

Dünyanın önemli firmaları ve insanları iklim finansmanı ve yatırım alanının durumunu görüşmek üzere endüstriler ve sektörlerden gelen birbirinden önemli birçok bildiriyi tartıştı. Ev sahibi Azerbaycan maddi durumu iyi olmayan ülkeler için yapılması gereken harcamanın geçtiğimiz toplantıda belirlenen 100 milyar dolar yerine 2035 yılına kadar 250 milyar dolarlık bir rakam olmasını önerdi.

Bu toplantıda da ortaya çıktı ki, sermaye tahsisi ve fiyatlandırma, hem iklim değişikliğinin azaltılmasını hem de iklime uyum sağlamayı mümkün kılan kritik kaldıraçlar olacak. Ancak, insanların kafasında oluşan bazı soru işaretleri var. ABD seçimleri sonrası çok kısa bir sürede yaşanan durumun bu toplantı sonucunu da etkilediği konuşuluyor. Çünkü, küresel düşünce konusuna pek yanaşmayan yeni başkan Trump, Birleşmiş Milletlere bağlı ama bir ülkeye bağlı olmayan kuruluşların dünya üzerindeki planlar için karar ve ekonomik yetkiye sahip olmalarına karşı. Bu örgütlerin suni problem oluşturdukları düşünülüyor bazen.

Uzmanlar, sermaye mevcudiyetinin başlı başına bir kısıtlama olmadığı konusunda hemfikir; panelistler, aslında bazı piyasalarda yatırım fırsatlarını gözleyen fazla sermayenin kenarda beklediğini ileri sürdüler. İşte yine, “parayı verenin çalacağı düdük” konusu pek önemli. Sermaye gücüne sahip yatırımcılar, varlık sahiplerinin ihtiyaçlarına uygun risk ayarlı getiri ve sürelere sahip fırsatlar arıyor. Yatırımcılar, bu fırsatları ülkelere sunulması konusunda piyasanın olgunlaştığını söylüyorlar. Satış anlaşmalarının, iş modellerinin ve büyüme planlarının daha az köpüklü bir piyasa ortamında daha sağlam ve daha az spekülatif hale geldiğine dair işaretleri alınmaya başladı.

"Türünün ilk örneği" diye de adlandırabileceğimiz yabancıların (FOAK) dediği projeler, özel yatırımcılar için önemli bir zorluk çıkarmaya devam ediyor. Özel yatırımcılar, sermaye yoğun FOAK projelerini finanse edemiyorlar ve uygulama birçok durumda hükümet finansmanı gerektiriyor. Durum böyle olunca da dünyanın ekonomik durumu belli. Hükümetlerin ayıracağı finans problem teşkil ediyor.

Son düzlükte ortaya şu sorular çıkıyor. Karbon piyasası duyuruları yatırım portföyümü ve kriterlerimi nasıl etkiler? Diğer bir soru kuruluşum, hem maliyeti azaltma hem de uyum için yeni sermaye kaynaklarının yani kamu ya da karma finansman kilidini açmaya ve bunlara erişmeye nasıl yardımcı olabilir? Yapılan çalışmaların stratejik planlama, sermaye tahsisi ve operasyonlar dahil ülke ekonomisine nasıl dahil edilebilir?

Tartışılan yeni metinde, gelişmekte olan ülke taraflarına iklim eylemi için tüm kamu ve özel kaynaklardan sağlanan finansmanın 2035 yılına kadar, yılda en az 1,3 trilyon dolara yükseltilmesi gerektiği vurgulanıyordu. Ancak, Azerbaycan’da yapılan COP 29 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansında gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadeleye ayıracağı yıllık finansmanın 300 milyar dolara çıkarılması kararlaştırıldı. Bu yardımın aktarılacağı gelişmekte olan ülkeler, kendileri için ayrılan bu miktarı yetersiz buldu.

Bakalım bundan sonra ne olacak? Tabii ki bazı devletler bu paranın bir şekilde artmasının gerektiğini söyleyecek ama, parayı verenler de dünyayı kendilerine göre yönetecekler.