Faşizmin, mahalle baskısının eğitimle ilgili olduğu düşünülür. Eğitimin bu gibi arızaları ortadan kaldıracağı, bilinçlendirilmiş insanların daha yüksek hümaniter vasıflara sahip olacağı öngörülür.
Bu yanlıştır, yanlış olmanın yanı sıra neredeyse hakikat bunun zıddını gösterir. Hızla endüstri devrimine adapte olan toplumlarda refah fetişizmi ortaya onarılması zor problemler döktü. Dünya savaşları, bölgesel savaşlar, vekalet savaşları ve elbette terör. Araç ne olursa olsun bitmeyen bir savaşın içindeyiz. Doğrudan ya da dolaylı olarak tarafı ya da mağduruyuz. Baskı ise hiç beklenmedik yerlerden geliyor. Mesela?
Sol kesim içinde kendini insancıl olarak tanımlayan kitleler faşizme karşı durduklarını ifade ederler. Oysa iş sokaklara dökülmeye gelince aktörler değişir. İnsancıl maskeler sıyrılır veya gerçekten insancıl olanlar geriye çekilir ve daha hareketli olanlar belirir. Orta çağ savaşlarındaki muharebe düzenlerinden bu yana taktikler konusunda çok az şey değişti.
Algı savaşlarının yaşandığı zamanlarda tuhaf şeylerle karşılaşıyoruz. Artık önce toplumların içi çürütülüyor sonra ölümcül darbe vuruluyor. FETÖ denilen musibet öncelikle en parlak gençlerimizi bize karşı kullanmak üzere bir strateji geliştirdi. Annesi babası dini pratiklerle ilgili olmayan geniş bir zeminde yoğurmaya hazır bir hammadde buldular. Sonrasında olanları anlatmaya gerek yok. Meselenin özünde kibirle karışık tek doğruculuk vardı. Kendileri kurtuluşa ermiş grup (fırkayı naciye) diğerleri ise dünya zevklerine gömülmüş akletmeyi unutmuş güruh. 15 Temmuz’a giden yolu bu sapık düşünce asfaltladı.
15 Temmuz Türkiye’de milletin bilincinin üst seviyeye çıktığı bir eşiği ifade ediyor. Yaşadık gördük. Ağzının suyu akarak Türkiye dışındaki İslami gelişmeleri metheden ve bilinç aşılayan bazı kişiler ucundan kıyısından 15 Temmuz kahramanları üzerinden milleti aşağılamaya başladı. Neymiş Ömer Halisdemir sadece aldığı emri yerine getiren biriymiş. Onda bilinç, şuur mu varmış, hangi vasfı varmış da örnek gösteriliyormuş. Yazık.
FETÖ’nün semptomlarının aynısına sahip ama zemin bulamamış zavallılık. Özgün olmak adına yetiştiği toprağa kinini kusmayı marifet sayan çürümüşlük, üslup bilmezlik.
15 Temmuz’un ne demek olduğunu bilen ve kendi canlarını ortaya koymuş birçok kişiden seslerini yükseltmesini beklerim. Ama olmayacak. Tıpkı Cihangir İslam örneğinde olduğu gibi önce susacaklar, ardından bu kişilere ölçüsüz üslupla cevap verenleri kınamak için kafalarını çıkarmaya başlayacaklar.
Millet umurlarında değil, vatan deseniz zaten muhalif oldukları bir kavram. Umursadıkları tek şey menfaatleri ve onu da vicdan maskesinin ardındaki terazilerinde ölçüp biçiyorlar. Entelektüel maskelerin ardında geçmiş günlerin hatırına katlanılan bir rezillik bu. Laf attıkları Ömer Halisdemir olmasa belki gülüp geçerdim. Aslında bu kişi de değil kızdıran. Onun sözlerini tevile çalışan mahalle faşistleri. Maddi manevi konfor alanlarını muhafazaya çalışan yüce vicdanlı aparatlar.
Sırası geldiğinde bu piyonlar geri çekilecek ve ardındaki diğer oyuncular saldırıya geçecek. Bunu da kestirmek güç değil.
15 Temmuz’da onurumuz için canını feda edenlere dil uzatanlara cevabını veremeyeceksek kurusun kalemler.