Bir Berlin ziyareti ve merak edilenler...
Altını çize çize söylemek istiyorum; İstanbul Ekrem İmamoğlu’nun yokluğundan et-ki-len-mez! Sosyal medyada öne çıkan, dönen sorunsalları gayet tabii buluyorum. Varlığı ne işe yarıyor ki; yokluğu ile bir şey değişsin! İstanbul, yıllardır “mağdur” diyelim ve gelin şimdi Berlin’e gidelim;
▪️Ekrem İmamoğlu’nun Helmut Schmidt Vakfı’nda ne işi vardı?
▪️ İmamoğlu Neden İngilizce konuştu?
▪️ Neden Türkiye’yi şikayet etti?
▪️ ve Neden şimdi?
Tüm bu soruların cevabını ortaya koyup çarptığınızda her şey netleşecek.
Neden Helmut Schmidt Vakfı?
Helmut Schmidt ‘Hitler gençliği’ organizasyonunda Grup liderliği yapmış:
“AB içinde Türkiye’nin yeri yok”
“70 milyon Türk’ü Avrupa’da dolaştıramayız”
“Türkiye’nin bölünmemiş olması bir hatadır” diyen, gençliğini Nazi eğitimi altında geçirmiş ama hiç oralı olmadığı iddia edilmiş, belki esaslı bir ajan; belki de salt Türk düşmanı, Yahudi kökenli bir Alman... Ekrem İmamoğlu’nun katıldığı Helmut Schmidt Vakfı ise; bu şahsın politikasını savunan ve düşüncelerini gençliğe aşılayan bir anlayışa sahip; Türk düşmanı, Nazi soylu eğitim veren bir vakıf... İstanbul Belediye Başkanı işte bu vakıfta konuşturuldu.
Bir diğer husus; Türkçenin suyu mu çıktı da İmamoğlu o vakıfta İngilizce konuştu?
Bukalemun gibi her girdiği kabın şeklini almayı medeniyet zanneden zihniyet; kendi dilinden soyutlanarak evrensel kabul edilen İngilizce ile övünüyor ve kendi dilini ezikliyor. Türkiye’ye gelen yabancı isimler yahut özellikle bir Almanı baz alalım Türkçe mi konuşuyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarla Türkçeyi her yerde ve her alanda öne çıkarışını, şimdi daha iyi anlıyorum. Kendi diliniz, öz benliğiniz ve kendi şuurunuzla konuştuğunuz vakit konuşturulmuş olmuyorsunuz.
Türkiye’yi şikayet etmek Neden?
Bu şikayet bir ilk değil! CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Türkiye’yi defalarca hem ABD’ye hem İngiltere’ye hem de Almanya’ya şikayet etmişti. Avrupa basını Kılıçdaroğlu’nun söylemlerine çokça yer vererek;
“Erdoğan gitmeli...”
“AB ne derse yapacağız!”
“Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala için özgürlük...” manşetleri attı.
Almanya’da iktidarda olan Sosyal Demokrat Parti (SPD) CHP ve HDP (DEM) ile görüşerek kardeş parti dayanışması kurdu. CHP ve SPD arasında siyasi bir iş birliği mutabakatı imzalandı.
İlk adresler hep aynı...
Almanya’dan Türkiye’ye gelen bir otorite ilk ziyaretini CHP’ye gerçekleştirirken; CHP’de, ne zaman sıkışsa soluğu Almanya'da aldı! Anlayacağınız cinsi cinsini çekiyor! Medet hep dışarıdan umuluyor!
I. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın saldırgan tutumunu gören Atatürk II. Dünya Savaşı’nda Almanya’ya karşı cephe alacağını ifade eden söylemlerde bulunmuştu. Haksız da değildi!
Almanya;
▪️Türkiye’yi bölmeye çalışan,
▪️ PKK’ya karşı açık ve gizliden destek sağlayan,
▪️Kobani sürecinde peşmergeleri silahlandıran,
▪️TSK’nın PKK’ya yaptığı operasyonları “saldırı” olarak nitelendiren,
▪️Gurbetçi Türkleri ve Müslümanları hala ırkçı ve ayrımcı tavırlar sergileyerek ötekileştiren bir ülke...
Kara kutusu açıldığında içinde Türkiye’ye dair bir tane olumlu yaklaşım bulamayacağınız Almanya’ya Türkiye’nin şikayet edilmesi bir yana; bu şikayetin, İstanbul gibi kadim bir şehrin başkanı tarafından yapılması bir hayli yıpratıcı bir o kadar da nankörce geliyor bana...
Neden şimdi?
Geçtiğimiz aylarda Almanya başbakanı Olaf Scholz ile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında somut gelişmeler yaşandı ve müzakereler konuşuldu. Eurofighter savaş uçağı konusunda Almanya tavrını yumuşattı ve Türkiye Alman hükümetleri arasında çıkarlar doğrultusunda olumlu görüşmeler yaşandı. İşte tam da bu noktada İmamoğlu’nun, Nazi mahsulü bir vakıfta Türkiye'yi anti demokratik ilan eden talihsiz söylemleri kirli bir plan dahilinde uygulanmış itibar suikastından başka ne olabilir ki?
CHP’nin hem ulusal hem de uluslararası alanda yürüttüğü politikayı tabir etmesi kolay ama tasvip etmesi imkansız... Bu yanlış gidişat Atatürk'ün Partisi olma şerefine sürülmüş koca bir lekedir. Kurucu lider ve onun partisi sözde savunmalar yapılarak korunmaz. Esas olan liyakatle ve dik duruşla değerlerini temsil etme kabiliyetidir ki; kendi değerlerini dahi savunmaktan aciz bir ana muhalefetin neden yıllardır iktidar olamadığı gerçeği de bu çıkmazda saklı değil midir?
Netice itibariyle; batının dehlizlerinde “Can Suyu” arayan CHP, kendi kanarken Türkiye’yi kandırabileceğini sanıyor. Bir lokma su için ne bedeller ödeteceğini bile bile batıdan medet umuyor.
Yazık! Bu düpedüz zavallılık.