Geçtiğimiz ay müzik dünyasında çok güzel bir hadise yaşandı.
Genç kuşağın iki önemli- ki ben onlara dev diyorum – iki dev ismi bir araya gelecek bir ortak düet projeye imza attılar. Sinan Akçıl ve Mustafa Ceceli. İkisi de son on yılın en popüler ve en kaliteli işlerine imza atan müzik adamı. Hem popüler kültüre hitap ediyorlar hem de kaliteli işlerle iş bırakıyorlar. Bu buluşma çok heyecan verici oldu. Normalde rakip olan iki kişinin böyle bir araya gelmesi Türk müzik tarihinde az görülmüş bir olaydır. İkisine de helal olsun, kompleks yapmadılar ve bir dostluk şovuna imza attılar. “Anlarsın” adlı şarkıları ile bir kez daha gençlerin kalplerine dokunmayı başardılar. Mustafa Ceceli ve Sinan Akçıl ile bu projelerini konuştuk. Mustafa Ceceli ile başladık, Sinan Akçıl ile bitirdik. Neler neler söylediler….
“CD’ye dokunmanın tadı çok farklı”
Şimdi 7. albümü hazırlıyorum. Arada da single’lar var. 10. yılım bitti şu anda. 130’a yakın veya biraz daha fazla şarkı söylemişim. Benim hayatımda cover yorumlamak çok fazlaca var. Aranjörlük de 10 yıl içinde aktif olarak devam etti. Prodüktörlük de artık hayatımda var. Ekin Uzunlar’ın prodüksiyonlarını yapıyoruz. Artık oyunun kuralları da değişti, mesela CD basalım mı, basmayalım mı şüphedeyiz artık. Yeni nesil otomobillerin hiçbirinde CD çalar yok. Ben de CD’yi kartonet için isterim. İçinde yazanları okumak için isterim. Ben çocukken kasetlerin kartonetlerini açardım ve neyi hangi sayfada bulacağımı bilirdim. Bunun eksikliğini hissediyorum. Albümü heyecanla açıp CD çalara koymanın tadı çok farklı. Bunu sadece biz özleyeceğiz, yeni nesil bilmeyecek bunları.
“Best of yapmak için çok erken”
Benim müzikal idolüm Onno Tunç. Çok büyük bir müzisyen, ben de o ekolü sürdürmeye devam ediyorum. Dünyada sound çok değişti, ama akustik müziğin hiçbir zaman yok olmayacağına inanıyorum ben. Daha önce senfonik tabanlı bir konser yapmıştık keyifli oldu. Ben bunu albümleştirmek isterdim. Evde mesela plak çalarım var, ileride plak basacak olsam öyle bir şeyi basmak isterdim. Belki ileride yapılabilir. Üretiyoruz hala ve üretirken de best of yapmak erken olur.
“Bir Barış Manço coverı yapmak istiyorum”
Bugüne kadar cover şarkıları hep Samsun Demir gönderdi “Bunu bir deneyelim” diye. Deneyip de “Bunu yapmayalım” dediğimiz şu ana kadar hiçbir şarkı olmadı. “Bir Zamanlar Deli Gönlüm” şarkısını da Samsun Demir göndermişti bana. Hep nokta atışı oldu şu ana kadar. Bazı şarkıları da tekrar yorumlamak çok zor. Mesela Yıldız Tilbe albümünde “Sana Değer”i cover’ladın, zaten Yıldız öyle bir seslendirmiş ki, üzerine bir şey katabilmek çok zor. “Sana Değer”i ben başta bayağı yavaş yapmıştım, sonra eşim “Hep o nakarattaki coşkuyu arıyorum, gitmiyor sanki böyle” dedi. Samsun Demir de “Orjinale yakın o flamenko tadı çıksın” dedi. Bazen de alternatif üreteyim diye batabiliyor şarkı. Cover’daki en büyük tehlike kıyaslama yapılması. Ben de şunu diyorum; “Her zaman şarkıların sahipleri öndedir, mukayese edemezsin.” Bu arada Barış Manço cover’ı da yapmayı istiyorum, uzun zamandır zihnimde var.
“Hayranlarla iletişim kurma biçimleri çok değişti”
Evde rahmetli Barış Manço’nun anneme imzaladığı fotoğrafı var. Annem “Biz posta kutularına gönderirdik, onlar da imzalayıp geri gönderirlerdi” dedi. Emeğe bakın. Her zaman iletişim varmış ama şu anda iletişim çok süratlendi. Cep telefonlarımıza artık telefon demek abes kaçıyor. Cep telefonlarıyla hemen hemen her şeyi yapabiliyorsun. Telefondan okuma yapmayı da denemeyi düşünüyorum. Amerika’da bir grup turne esnasında albümlerini yolda kaydetmişler. Hayat çok hızlanıyor. 20 kişiyle fotoğraf çektin, oradan ayrılman gerekti, 21. kişi küsüyor size haberiniz olmadan. Hayranlarımızın en büyük özelliği sadakatleri; seni her halinle kabul ediyor. Onları her gördüğümde minnetle fotoğraf çektiriyorum.
Sinan Akçıl & Mustafa Sandal buluşması bir dostluk şovu oldu
Şov dediğimizde hep olumsuzlukları düşünüyoruz. İki sanatçının bir araya gelip de güzel bir projenin birlikteliği, kavganın gürültünün yanında çok az kalıyor. Bizim bu şarkımızda yüzde 50 Mustafa, yüzde 50 Sinan vardır. Rekabeti olmayan kişileriz, aramızda 80 model assolist kavgaları yok. Sinan Akçıl benim çok eski dostumdur. Müziğin her alanında var olan bir insan ve o da aynı benim gibi müziğe işin mutfağında başlamış. Ben Sinan’ı ilk gördüğümde 1999 ya da 2000 yılıydı. Ankara’da Seymenler Parkı’nda konserler yapılıyordu ve Yaşar gelmişti. Baktım havalı bir çocuk orkestrada keyboard çalıyor, güzel de çalıyor. “Kim çalıyor?” diye sordum. Çalan kişinin Sinan Akçıl olduğunu söylediler. O zamandan beri yakın markaja aldığım birisiydi. Sonra yollarımız kesişti. Merih Ermakastar’ın albümünün aranjörlüğünü yapıyordum ve orada Sinan’la tanıştık. Sonra başka bir dostumuz olan Melih Görgün’ün “14 Bahar” projesinin süpervizörüydü Sinan. O zamandan beri kopmadık. Hatta benim ilk albümde Sinan’ın 3 şarkısı olacaktı ama kısmet olmadı, başkalarına gitti o şarkılar. Kısmet, benim 5. albüme oldu, “Kıymetlim”i söyleyebildim. “Artık neden yorumcu olarak çalışmayalım?” diye düşündük ve “Anlarsın” projesi 15 gün içerisinde ortaya çıktı. Şarkıyı yapmaya karar vermek, stüdyo çalışması, klip de dahil tam 15 gün sürdü.
“Şarkının klibinde hayatı gözlemliyoruz”
“Anlarsın” düetimizin klibinde biz hayatın kendisini gözlemliyoruz. O kafeyi hayatımızdaki durak gibi düşünelim. Biz o mekânda mutlulukları, hüznü, sevinci, iyi haberi ve kötü haberi o ortamın içinde deneyimliyoruz. Bir tanığız aslında, gözlemliyoruz sadece. Orada doğum gününü kutlayan bir kız var, çocuk kıza yazılıyor. Sinan beni dürtüyor “Bak yazılıyor görüyor musun?” diyor. İlk platonik aşkın gerçeğe dönen anını görüyoruz. Diğer tarafta baba olduğunun müjdesini veren adamın eşini görüyoruz. 25. yıl dönümünü kutlayan eşleri görüyoruz. Kısacası hayatın içinde olabilecek her şeyi görüyoruz. Şarkıda dediği gibi sevdanın her halini biz bu klipte anlatıyoruz. Bir uyum var; konuşmadan sessiz anlaşma dediğimiz şey var. O takımları da sözleşmeden giydik. Yönetmen “Bir takım elbise olsun yanınızda” demişti; ben de bunu aldım çıktım, Sinan da onu almış baktık gri almışız ikimizde.
“Projenin konserleri de olacak”
Sahur günüydü, ben şarkıyı bitirdikten sonra Mustafa’ya dinlettim. “Aranje yaparsın” dedim, hoşuna gitti onun da. 2-3 ay geçti beni aradı ve telefonda şarkıyı söylemeye başladı. Unutmamış. “Beraber yapalım bunu” dedi. “Tamam” dedim ve sonra Samsun Demir’e gittik, girer girmez anlaşma imzaladık.
Bu proje kapsamında mutlaka 3-4 konserimiz olacak. Yurt dışında da beraber konser vereceğiz. İnsanlar bizi yan yana sevdi. Mustafa’yla da aynı sahnede olmayı çok isterim. YouTube’da fena değil. Bu kış dönemini Mustafa’yla omuz omuza geçirmekte mutluyum. Çift yumurta ikizi gibi benzetiyorlar bizi.
Sinan Akçıl’dan Feat. eleştirisi
İsimler klibin altında Meksikalı gibi artık. Ortada bir düet yoksa, aranjörlerin kendilerini bu kadar yazdırmaya meraklı olması ve hatta kendi ismini önce yazdırmaya çalışması tuhaf. Düet yoksa sadece şarkıcının adı yazmalı. Düşünsene “Sen Ağlama” şarkısında “Onno Tunç feat Sezen Aksu” yazıyor. Rahmetli “Sen Ağlama” için “Sezen’le çok güzel düetimiz var” der miydi? Popülerite kazanacaklar diye burnumu kaşımamı bile göstersem kardır diye düşünüyorlar. İlk feat albüm yapan isimlerden biriyim ben. İlk 2011 yılında yapmıştım ama şarkı da söylüyordum. Hayatım boyunca aranjede bile adımın yazması umurumda olmadı. Bu olayın artık çok cıvığı çıktı!
Bu ikili yurtdışına yönelik bir proje yapmak ister mi?
Özellikle Ortadoğu’da ciddi bir dinleyici kitlemiz var. “Limon Çiçekleri”ni yaptığımdan beri yol açıldı. “Unutamam” şarkısı da İran’da çok sevilmiş. Hep İranlı hayranlarım yazardı “İran’a niye gelmiyorsunuz?” diye. Ben İran’a dost ziyareti için gittim. Birkaç kişiyle de diyalog kurdum. Yeni yeni etkinlikler yapılıyor orada. Bir sürprizle karşılarına çıkacağız inşallah. Onunla beraber Avrupa’da da etkinlikler yapacağız.
İki Devin Gelecek Projeleri
Sinan Akçıl: Ajda Pekkan’a verdiğim iki şarkım var. Funda Arar’a verdim, İrem Derici’ye verdim. Ebru Gündeş’e verdim o da haftaya yayınlanacak. Hande Ünsal şarkımı söyledi. Mustafa Ceceli’nin de yeni albümünde yayınlanacak 3 şarkım var.
Mustafa Ceceli: 2019 yılının ilk baharında şarkım yayınlanacak. Aranjmanlar da var, mesela Tuğba Yurt söyledi. Sera Tokdemir’in aranjmanını yapmıştım, orada bir şarkı söyledim. Emre Kaya’nın da aranjmanını yaptığım bir şarkısı yayınlanacak. Onun dışında da kendi albümümün şarkılarıyla ilgileniyorum.
----
Sıra dışı bir fotoğraf sergisi
Fotoğraf sanatçısı Aslı NARİN’in “Carpe Noctem” adlı sergisi, İstinye Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Rana ÖZTÜRK küratörlüğünde 28 Kasım-29 Aralık 2018 tarihleri arasında Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde yer alacak.
“Carpe Noctem, gecenin eşiğinin aşılmasıyla yerlerin ve zamanların birbirine geçtiği, karanlık dar sokaklardan, yerleşimin olmadığı geniş boşluklara uzanan bir yolculuğu sunmayı amaçlıyor. Aslı Narin’in 2016 yılından beri Millî Reasürans Sanat Galerisi için hazırladığı “Carpe Noctem” sergisinde yakın dönemde ürettiği fotoğraf serileriyle beraber buluntu fotoğraflardan oluşan bir başka seriyi de görmek mümkün. Sergiye ismini veren Carpe Noctem’de geceyi hakkını vererek yaşama çağrısında bulunan sanatçı, hem gece sokakta yaptığı gezintilerle fotoğrafların kahramanı hem de gecenin hayatı kavramaya dair bir araştırmacısı.
---
Bayan Eros evlendi
“Eros” adlı teklisini yayınlayan O Ses Türkiye yarışmasında adını ilk kez duyuran Nil Karataş evlendi. Nil Karataş, “Esasında bu şarkıyı albüme koyduğumda eşimle henüz sevgili bile değildim, Eros’un oku ilk bizi vurdu ve evlendik.” diyerek şarkısının kendisine uğur getirdiğini söyledi.
---
Senfonik müzik sevenlere müjde
Geçtiğimiz aylarda Eskişehir Belediyesi Senfoni Orkestrası ile özel bir konser veren Alternatif müziğin sevilen seslerinden Lara Di Lara’nın senfonik albümü Sony Müzik tarafından yayınlandı. Albümde sözü ve müziği başarılı sanatçının kendisine ait olan toplam 16 şarkıdan oluşan ‘Hazineler İçindesin’ albümünden şarkıları senfoni orkestrası eşliğinde yaklaşık 80 müzisyenle birlikte seslendirdi. Şef Ender Sakpınar yönetiminde gerçekleştirilen konserde şarkıların her biri Tolga Taviş’in düzenlemeleriyle dinleyiciyle buluştu. Bu kaliteli müzik dinletisinin videolarını tüm dinleyicilerin beğenisine sunacak olan başarılı isim Lara Di Lara, geceden toplam 10 videoyu 10 hafta boyunca tüm müzikseverleriyle buluşturmayı hedefliyor.
---
“Playback yapmak ikiyüzlülüktür”
Müzik dünyasına “Söndür” adlı şarkısı ile merhaba dedikten sonra “Yeter” adlı şarkısı ile kariyerine devam eden yetenekli genç yorumcu Cenk Taşdemir, geçtiğimiz haftada TRT FM’de katıldığı Renkli Saatler programında playback konser veren yorumcuları eleştirdi. Barkley’de 12 yıl müzik eğitimi alan Cenk Taşdemir, Türkiye’de müzik yapan popçuların dünya müziği yapmadığını söyledi. “Biz dünya müziği yapmıyoruz. Aynı şarkıyı beş kez yapıyorlar. Hep aynı türde müziklerin üretildiğini ve bu müziklerin dünyada başarılı olmasının imkânsız olduğunu söyledi. Playback yapan solistlere karşı olduğunu söyleyen Cenk Taşdemir, bunun müziğe saygısızlık olduğunu düşündüğünü söyledi ve "Playback yapmak ikiyüzlülüktür" dedi.