Bundan yüz yıl kadar önce dünyada kadınların oy kullanma hakkı yoktu. Dünyanın büyük kısmı için bu geçerliydi.
Şimdi baktığımızda tuhaf gelecek bu durum öncü birçok ismin fedakarlıklarıyla aşıldı. Kadınlar dünya tarihini dipten gelen bir dalgayla değiştirmeye talip oldular. Dünyanın ilk üniversitesini kuran Fatma El-Fihri bugün hala açık olan üniversiteyi kurarken Endülüs’ün temellerini de atıyordu. Çok daha sonrasında kadınlar yaygın şekilde eğitim haklarını elde ettiler ve bilim dünyasına adım attılar. Eğitim düzeyi arttıktan sonra yazarlar, gazeteciler, bilim kadınları büyük bir insanlık yürüyüşüne başladılar. Eğitimli her kadın büyük bir yol açıyor ve dünya farklılaşıyordu. Amerika’nın ara seçimlerinde iki Müslüman kadın Kongre’ye girdiler. Biri Filistin asıllı diğeri ise Somalili. Rashida Tlaib ve Ilhan Omar… Fransa’daki benzerlerinden farklı olarak kültürel entegrasyon içinde kendilerinden vazgeçmiş olanlardan değil hem de. Kimlikleriyle kapıları zorluyorlar ve içeri giriyorlar. Trump’ın İslam’a ve Müslümanlara savaş açtığı dönemde dünyanın verebileceği en muhteşem cevaplardan birisi bu iki kadının eliyle gerçekleşiyor. Amerikan Kongresi’ne giren diğer bir isim de 20’li yaşlarındaki Meksika kökenli bir politikacı. O da kadın ve yeni nesli temsil ediyor. Belçika Parlamentosunda görev alan Mahinur Özdemir gibi isimleri de anmadan geçmemek gerekiyor. Hasılı büyük bir yürüyüş gerçekleşiyor. Sessiz ve büyük… Sadece kadınlar için değil tüm dünya için, kimliklerini görünür kılan kadınlar dünyayı değiştiriyor.
28 Şubat döneminde mağdur edildikten sonra siyasi bilinçle toplumu dönüştüren kadınlar dünyanın tüm 28 Şubatlarından sonra aynı tepkiyi veriyorlar. Yemen’de Tevekkül Kerman oluyor ismi, başka coğrafyada bir başkası devralıyor bayrağı. Elde edilen her mevzi sadece kadınlar için değil tüm dünya için iyilik ve güzellik getiriyor. Merhametsiz dünyanın yüreğine bir endişe düşüyor: Ya her şey değişirse?
Bu sessiz ve büyük mücadele bazen Rosa Parks eliyle ırkçı yönetime atılan şamar, bazen Rachel Corrie ile işgalci siyonist rejime verilen bir cevap oluyor. Cüzdanımızı açtığımızda Osmanlı kadınlarının mücadelesi bizi selamlıyor. Evet, Fatma Aliye Hanım, nur içinde yatsın.
Dünyanın başka türlü dönmesini, çözümsüz görünenlerin çözülmesini bir parça da kadınların büyük yürüyüşüne borçluyuz. Politika bu yürüyüşün önemli duraklarından biri ve Amerika’dan gelen sevindirici temsil haberleri, ırkçılığa, İslam ve göçmen düşmanlığına verilen üst perdeden bir cevaptır.
Önümüzde başka seçimler var ve bu seçimlerde de belirleyici olan yine kadınların büyük yürüyüşü olacak. Nereye doğru ilerleyeceğini bilmediğim bu yürüyüşün sadece geri doğru gitmeyeceğini biliyorum. Daima ilham verici ufuklarla ileri.
Görmezden gelinse de istismar edilse de yürüyüş devam ediyor. Bize düşen bu büyük yürüyüşe katılan ilham verici hikayeleri ortaya çıkarmak. Ya da onları ortaya çıkaracak başka kahramanlara kulak vermek. Uzakta da değiller ya kızımız ya eşimiz ya kardeşimiz ya da annemiz. Hepsi bizden ziyade bizleri düşünen can parelerimiz.