Ramazan ayı bitiyor ve İstanbul boşalıyor. Herkes çoluk çocuk bir yerlere gidiyor. Aslını arıyor herkes. Büyük çoğunluk memleketlerine gidiyor. Sila-i rahim yapacak.
Bir kısım da tatil yerlerine. Bayram hepimizi ait olduğumuz yerlere gönderiyor. Aslımıza dönmeye çalışıyoruz. Bayramın ruhu, ruhumuzu sükunete kavuşturması. Başka türlü huzur bulmamız zor. Türlü telaşenin ardından hepimiz aslında kim olduğumuzu, nereden gelip nereye gittiğimizi bir defa daha düşünme imkanı bulacağız. Bu, sadece coğrafi bir düşünme biçimi olmasa da “coğrafya kaderdir” pek çok anlamda. Tüm Müslümanlar inançlarının geldiği yerin neresi olduğunu bilerek Kutsal Topraklarda özünü aramak ister. Malcolm X’in kendisini bulduğu yer de Aliya İzzetbegoviç’in düşüncelerine enerji topladığı yer de düşüncelerin sıla-i rahimi olan topraklardı. Kabe’yi gören her ırktan ve yaştan insan farklı yollardan da olsa aynı öze kavuşmanın birleştirici etkisiyle tevhide ulaşır. Bu huzur insanları sonraki günleri için insana anlam katar. Yola çıkan insanlar yoldan dönen insan aynı değildir. Hepimiz kendimiz olmaya çıktığımız yolculuğun kahramanlarıyız.
Sıla-i rahimin siyaset diline tercümesi sine-i millet, ana kucağı ve baba ocağını arayan insanlar gibi siyaset de millete dönmeyi arzu eder. Gelecek günlere karar vermek için milletin yanına gider, kim olduğunu hatırlar. Seçimler bu anlamda hem bayram hem de bayram ziyaretidir. Tekrarlanacak İstanbul seçim kampanyalarında Binali Yıldırım’ın kullandığı ifadelerden biri Topal Dursun’un oğlu Binali oldu. Nereden geldiğini, babasının kim olduğunu açıkça ifade ederek yerini belli etti. Samimiyet en güçlü iletişim dilidir. Sine-i millet, sıla-i rahim gibi hem kendisi yolculuktur hem de sonraki yolculuklara güç katar.
Sonra?
Dünya yolculuğumuz sona erince gideceğimiz gerçek yurt ruhlar alemindeki gerçek yurdumuzdur. Dünya misafirliğinin bir gün biteceğini biliriz ve bunun yüksek şuurunu kazanmış kişiler için hayata gözleri yummak bayram günüdür. Hayattan kurtulmak gibi algılanmasın, nasıl ki Ramazan ayında oruçların bittiği için değil de bayrama kavuşabildiğimiz için seviniyorsak Hazreti Mevlana da hayat nimetini veren Rabbimizin muvakkit imtihanını bitirmenin ve asli yurduna gitmenin heyecanını yaşıyordu.
Özümüzü arıyoruz. Tüm öfkemiz bu yüzden, hırçınlığımız. Ruhumuzu götürdüğümüz yerlerden çoğu ait oduğu, huzur bulacağı sıla-i rahim değil. Bu yüzden içimizdeki eksiklik. Bu yüzden İstanbul’dan Anadolu ve Rumeli’ye giderken duyduğumuz heyecan, bu yüzden bayramlarda yaşadığımız coşku. Bu yüzden camileri doldururken içimizi kaplayan huzur. Bu yüzden arefe günlerinde kabristanları doldurmamız. Gerçek yurdumuzu arıyoruz.
Bayram, tüm hatalarımıza rağmen özümüzün bozulmadığının göstergesi olacak. Kocaman bir ümmetin parçası olduğumuzu ve kimlerle birlikte sevindiğimizi ve sıla-i rahime varırken kimlerle karşılaştığımızı gösterecek. Yola çıkıyoruz ve gittiğimiz yerden, tıpkı bir noter işlemi gibi şu yazıyı almaya talibiz: Aslı gibidir.
Yola çıkacağız ve trafik yoğunlaşacak. Sıla-i rahime varırken yollar açılacak ve hepimiz tek başımıza menzilimize varacağız. Aslımız gibi olmak temennisiyle.