Kendini arama ve bulma sürecinde başarılı olamamış, başarılı olamadığının farkında olmayan ve dolayısıyla etrafındaki her canlı ve eşya ile ülfet oluşturamamış bireylerden yâni üvey insanlardan oluşan bir toplumun kuracağı her seviyedeki kurum gibi devlet de üvey olacaktır.
Konunun psikolojiden sosyolojiye geçen noktasında üvey insanlardan oluşan üvey toplum ile karşılaşıyoruz.
Üveylik her toplumda karşılığı olan bir kavram. Kişinin gerçek anne veya babasından ya da her ikisinden ayrı, başka bir anne ve baba ile yaşaması tercihten çok, bir zorunluluktur.
"Bilmiyorum" demek hem birçok kişi için söylemesi en zor ifâdelerden biridir, hem de millet olarak ne "bilmiyorum" demeyi ne de "bilmiyorum" diyeni seviyoruz.
Saksıda çiçek yetiştirenler bile çok iyi bilir ki, ekilen bitki ne olursa olsun, yanında yöresinde, dallarında altında hatta tam gövdesinin dibinde ayrık otu biter.
Karşısında bir tâne bile dinleyen biri bulan kişi ne intihar eder ne de bağırır.
Avrupalı beyaz adam o kadar "iyi" idi ki, kendi yaşadığı zorlukları dünyanın diğer bölgelerindeki insanlar yaşamasın(!), bu zorluklarla zaman kaybetmesin(!) diye bu yükü, bu sorumluluğu üstlenmişti. Nasıl olsa çizgisel târih anlayışında bütün insanlık kaçınılmaz olarak aynı süreçlerden geçecekti.
Meselemiz hindinin düşünüp düşünmediği veya fiyatının ne kadar olması gerektiği değil.