İnsanın, insanla ve insanca fıtratını bozmadan, bozdurmadan fıtri olana ulaştırma diye de bakılabilir.
Siyaset, eğitmek, terbiye etmek, tımar etmek, uygun hale dönüştürmek, istenilen alana çekmek, uyumlu hale getirmek, uyumsuzlukların bertaraf edilmesi gibi birçok anlamda kullanılabilir. "Seyislik" kökünden at terbiyeciliği anlamı verilse de daha çok insan yönetme sanatı diye ele alınıyor. Siyasetin bizdeki anlamı; Medine Site Devleti’ndeki uygulamalarla, Dört Halife ile sonraki dönemlerdeki yol haritasına işaret eder.
İnsanın, insanla ve insanca fıtratını bozmadan, bozdurmadan fıtri olana ulaştırma diye de bakılabilir. Devlet işlerini düzenleme, yerine oturtma anlamında politik davranışlar içerisine girme temel anlayışımız ve tefekkürümüz itibariyle siyaset kelimesinin bize daha çok yakıştığını da ifade edelim. Politika kelimesinin Fransızca politique "siyaset" sözcüğünden türetilmiştir. Eski Yunanca’da "devlet yönetme sanatı" deyimi olarak kullanılmıştır. Komşu dillerden gelen her kelime, kendi kökleriyle, anlamlarıyla, düşünce ve ahlakıyla toplumun değişimine sebep olmuştur. Bu nedenle diller arası kelime alışverişinde, kelimenin geldiği ülkeden ziyade gittiği ülkenin fonetiğine, ağız yapısına, kendi ahlak ve inançlarına, kültürel kodlarına uygun hale dönüştürülerek alınmasında yarar görmekteyiz.
Yabancı dillerden gelen her kelime, kendi inancıyla, ahlakıyla, anlayışıyla geldiğinden politika kelimesinde olduğu gibi; toplumu-cemiyeti bireyci, çıkarcı, tekelci olma yollarını açtığını, fıtratı bozduğunu, yalanla-dolanla bireyden topluma, toplumdan cemiyete ve devlete doğru bu yanlış anlayışın sinsice sirayet ettirildiğini de ifade edebiliriz. Siyaset yapmaya evet, politikacı olmaya hayır demek bize en yakışanıdır. "Kendin için istediğini kardeşin için de istemektir" siyaset. Dili tatlı, huyu tatlı, nezaket ve güzel ahlak sahibi olmalıdır siyasetçi. Toplum önüne çıkmanın bir emaneti taşımak olduğu hassasiyetini asla unutmamak icap eder. Her yaptığının mutlak sorulacağını aklından çıkarmamalı, yüzü ak, gönlü ak, vicdanı pak olmalıdır. Kendisi için, nefsi için, nesli için neleri istiyorsa ve nelerden onları esirgiyorsa böylesi bir anlayışla siyaset meydanında olunmalıdır.
Siyaset, fıtrata uygun anlayışın, yaşayışın ve tefekkürün yerleştirilme yöntemlerini kapsar. İnsanı idare etme sanatı; ferdi evirip çevirme, onu tamamen değiştirme, ahlakını, gönlünü bozma sanatı değildir. Ruhun, fıtrat dini olan İslam'a uygun hale getirilmesi, bireyden topluma ve devleti şekillendiren idareyi oluşturup, kul olma ve kulluk bilincini kaybettirmemektir.
Ruh eğitilirse beden eğitilmiş olur.
Ahlak, ruhun süsü ve elbisesidir ve bedende zuhur eder.
Medeniyetler inşa etmiş tarihimizin mirasından faydalanma yerine, batının rüzgârı aklımızı, düşüncemizi, kültür ve sanatımızı da bertaraf etmiştir. Bu zehirli rüzgârın büyülü etkisi; zorunlu, zorlaştırıcı, baskıcı zulmü artık sınırsız coğrafyamızdaki zehrini kaybetmeye başladığını ifade edebiliriz. Toplumu yeniden derleyip toparlama, idare etme-yönetme-, devletin kurum ve kuruluşlarını asli hüviyetine oturtarak, ceza ve mükâfat usulüyle yollar açmak, erdemli, ülkülü ve tarihin emanetini zerre zerre hisseden aşkın bir anlayışla yeniden kıyam ederek derin köklerine ve göklerdeki dallarına kavuşmaya azmetmelidir. Siyaseti bu aşkın anlayış içinde yeniden tanımlamalı, yeniden kendi kimlik, kişilik ve şahsiyetine tarihin bıraktığı emanet üzerinden inşa etmenin yolunu bulmalıdır.
Siyaset, ölüş ve diriliş sırrını yeniden kavrama sanatıdır.
Türk siyasi hayatını yeniden okumak, yeniden tanımlamak yeni yüzyılın anlayışına uygun fıtri değerlendirmeler yaparak yeni elbiseler giydirme mecburiyetimiz vardır. Eski usulü -halin-, davranışın, kirlenmenin, yozlaşmanın geride bırakılması gerektiğini ifade etmeye çalışıyorum. Kirli siyaset; kısa yoldan köşe dönme anlayışları, hakkı olmayana el uzatma anlayışları terk edilerek, aşkın bir ruh ve gönül anlayışının oturtulması gerekiyor. Bu nedenle siyaseti tanımlarken siyasetçinin de bu tanımlara uygun olarak hazırlanması, yetiştirilmesi gerekir. Adil, adaletten milim sapmayan, hakkı üstün tutan, insan haklarını kendi hakkı olarak gören ve kendi haklarının bütün insanlığın hakları olduğunu bilen, bir kulun hakkının bütün bireyler için engel teşkil edeceğini, dolayısıyla kul hakkının diğer insanları da yaralayacağını bilen bir şuura erişmek ve eriştirmek icap ediyor. Helal kazanmak ve ömrü helal yolda tamamlamaktır meselemiz.
Kulun yeme hakkın
Yerler senin hakkın
Siyaset, toplumu eğitme sanatıdır. Haklı ve hayrı tercih etme sanatıdır. Kendi nefsinden önce kardeşini düşünme, ehliyet ve liyakatli olanı arayıp bulma, tercih etme, kayırmacılığı, taraflılığı, bölgeciliği bırakma sanatıdır. Dolayısıyla siyaset sahnesine çıkan her ferdin kendisini gözden geçirme mecburiyeti vardır. Toplum önüne çıkmakla neye cesaret ettiğini, nasıl bir göreve talip olduğunu, toplumun hakkını korumanın Allah'ın insanlara vermiş olduğu hakkı korumak ve müdafaa etmek anlamlarına geldiğini bilmelidir. Yoksulun, yetimin, fakirin hakkını görme gözetme, adaletle hükmetme sanatıdır. Bu nedenle kefen giymek kadar asil, sorumluluk isteyen, hassas davranılması gereken, şehadeti göze almış insanların ameliyesinin olduğunu bilmek gerekiyor. Siyaset yapmak, toplumu yeniden inşa etmektir. Böylesi bir anlayışla siyasetteki hasbilik, yani hesabi olmayan gayret ve çaba, milletin, ülkenin âlî menfaatleri doğrultusunda yeryüzü mazlumlarının derdini üstlenmektir. Yükünün ağır olduğunu, gece gündüz rahatından, uykusundan vazgeçmeyi bilme sanatıdır siyaset. Müslim ve Buhari'de zikredilen bir hadisi şerifte Efendimiz (as); "İnsanların en hayırlısı insanlara hizmet edendir" buyurdular. Yine Buhari, Tirmizi ve Müslim'de geçen bir hadisi şerifte şöyle ifade ediliyor: "Kardeşine tebessümün bir sadakadır. İyiliği emrin ve kötülüğü engellemen sadakadır. Kaybedene yolu gösterivermen sadakadır. Görmeyene yardımın sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik vb. kaldırman sadakadır. Kovandan, kardeşine su vermen sadakadır. Bir Müslüman, bir ağaç diker veya bir tohum eker de bunların ürün ve meyvesinden bir kuş, insan veya hayvan yerse, bu onun için bir sadaka olur." Bu anlayışla siyasetçinin insana, yaratılışa, mevcudata, cemiyete, topluma ve devlete bakması icap ediyor.
Merhum Mehmet Akif'in ifadesiyle:
"Evet, hilâfeti yüklenmeyeydi vaktiyle
Kenarı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu,
Gelir de adli İlâhî sorar Ömer’den onu!
Bir ihtiyar karı bîkes kalır, Ömer mesul!
Yetimi, girye-i hüsran alır, Ömer mesul!
Bir aşiyan-ı sefalet bakılmayıp göçse:
Ömer kalır yine altında, hiç değil kimse!"
Adalet ve devlet adamlığının hassas yükümlülüklerini hatırlatan bu şiir, salt bir şiir değil şuura dönüşmüş, insan bedenini tir tir titretmeye yeter. Devlet yönetmek; hakkı üstün tutmaktır. Hakkın razı olması için kılı kırk parçaya bölerek ince bir sırattan geçtiğini idrak etmektir. Anadolu, Trakya, Balkanlar, Türkistan, Kudüs, Kerkük, Musul, Afrika, Kırım, Kıbrıs, Mazlum dünya; Hz. Ömer’in Adaletini bekliyor. Siyaset, insanla yapılıyor. İnsanı ruhen, aklen ve düşünce bakımından düzeltmedikçe ahlak düzelmez. Ahlak düzelmeyince devleti yönetenler adil olmaz. Adaletin olmadığı yerde her şey iflas eder. Toplum, düşünce, siyaset her şey çöker. Oysa siyaset, ortak kararlar alarak, istişareye önem vererek, ehliyet ve liyakati önde tutarak yapılabilir. Siyasetin amacı; fertten devlete, yönetimde hakkı üstün tutma, adaletten ayrılmama, bütün insanlık için hak ve hukuk eşitliğinin sağlanmasıyla güzel ahlak sahibi olma öne çıkar. Siyaset, elbette iktidarın yolunu açar. Siyaset ve devlet erki, kul hakkını her şeyin üstünde tutarak insana ve topluma yaklaşmalıdır. Bireyin çıkarı değil toplumun çıkarı önde tutulmalıdır.
*22. Dönem Ankara Milletvekili, Haliç Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkan Prof. Dr. Eyüp Sanay Üstadımızın ricası üzerine bu yazı kaleme alınmıştır. Kendilerine şükran borçluyum.