BAYRAMIMIZ BAYRAM OLSUN

Recep GARİP 05 Nis 2024

Recep GARİP
Tüm Yazıları
Her şey bize bağlı. Bizim niyetimize, amellerimize, eylemlerimize, usullerimize, tavırlarımıza, duruşlarımıza bağlı. Halin durumu, ahvalin durumuna işaret eder. Günümüzü nasıl yaşamışsak bizi öylesi bir sonuç bekler. Yıl boyu bekleyip durduğumuz, sohbetlerimizde sıklıkla Oruç ayından, Ramazandan bahsettiğimiz olur. Geçen yılki Ramazan ayında böyle böyle yapmıştık dediğimiz olur. Bunlar bugüne dair işaretlerdir. Bugün geçen yıldan daha güzelini gerçekleştireceğimize azmimiz var demektir. Daha bir idrak ederek namazı, duayı, zikri, fikri (tefekkürü) ve Orucu geçireceğimize dair tavrımızı belirginleştirmiş oluruz.

 

Bu sene ki Ramazan ayımız, Gazze’nin terörist İsrail tarafından işgali altında geçti. Çin devletinin 65 yıldır sürdürdüğü Doğu Türkistanlı kardeşlerimize yapılan zulümleri asla unutmadık, unutmayacağız. Rusya ile Ukrayna savaşının amansızca devam ettiği bir döneme şahitlik ediyoruz. Geçen onbeş yirmi yıl içinde Bosna, Çeçenistan, Afganistan, Irak, Suriye, Yemen savaşlarına tanıklık etmiştik. Hemen hemen her yıl Kudüs, Kırım, Kerkük, Yemen, Eritre, Somali gibi Müslüman kardeşlerimizin işgal edildiğini, savaşların çıkarıldığını, zulmün, acının, vahşetin devam ettirildiğini görüyoruz. Daha güçlü olmaya, daha dirençli ve birlik içinde olmaya mecburuz. Büyük Cihan Devleti Türkiye’nin yeni Yüzyılında Ümmetin Vahdetine, Türk Dünyasının ittifakına muhtacız. İnsanlık buna muhtaçtır. Türk Devletleri Teşkilatının daha aktif rol alması gerekiyor. İslam ülkelerinin kollektif bir anlayışla tevhid olmaya mecburiyeti var. Bunu sağlamak Büyük Türkiye’nin boynunun borcudur.

 

Gün gün Oruç, bizi kendisine yaklaştırdığı gibi kendisi de bize yaklaşmıştır. İlk teravihle, ilk sahurla, ilk iftarla birlikte evlerimize, şehrimize bir bakıma şenlik gibi gelen Oruç, bizleri sarıp sarmalayınca bedenimizde ki uyanışı idrak ettik. Uykunun bir anlamı kalmadı. Yemenin ve içmenin bir anlamı kalmadı. Dünya telaşının, koşuşturmasının bir anlamı kalmadı. Ezanları daha farklı duymaya başladık. Abdestsiz kalmamaya özen gösterdik. Her günümüzün, her anımızın son anımız ve günümüz olduğunu idrak ederek yaşamanın anlamını kavradık. Cemaate kavuşmak için camilerin yolunu tutmaya, günde beş vakit namazı aksatmamak gerektiğini de bizlere oruç öğretti. Oruç, bizi tazelemeye, yenilemeye, dirilişi gerçekleştirmeye gelmişti onu öğrendik, onu anladık. Oruç ayında inmiş olan vahyin-ayetlerin bize bizden daha yakın olduğunu, okuduğumuz her surenin, ayetin manasını da bilmemiz gerektiğini döne döne bize anlattı Oruç.

 

Evlerimiz, Oruçla tazelenip temizlendi. Silinip süpürüldü. Bir bakıma yeniden temizlenip boyandı. Yalnızca evlerimiz değil, sokaklarımız, caddelerimiz, şehirlerimiz ve ülkelerimiz de silinip süpürüldü. Temizlenip paklandı. Neden böyle yapıldı peki? Çünkü yıl boyu ehemmiyet göstermediğimiz hayatımızın, evlerimizin, sokaklarımızın, şehirlerimizin, ülkelerimizin çivisi çıkmış, paslanıp kirlenmiş adeta küf kokmuştuk. Yenilenmek icap ediyordu. Buna sebeptir ki Oruç, onbir ayın sonunda bize eriştiğinde geçen yıl bizde bıraktıklarını arayıp bulamayınca bütün gövdemizi, yeniden elektriğe verip sarstı. Zerrelerimizce, hücrelerimizce sarsılarak bir uyanış hamlesi gerçekleştirdi. Aslında oruç bize şunları sordu: Neden geçen yıl benim bıraktığım gibi kalmaya, beş vakit namazını eksiksiz kılmaya, dualarını artırmaya, zikrine ve fikrine ehemmiyet göstermeye, gece sahura kalktığın gibi gece ibadeti için uyanmaya, iftar sofraları gibi yıl boyu sofralar kurmaya, sahur bereketiyle bereketlenmeye özen göstermedin? Neden Razaman ayında verdiğin sadakalarını, zekâtlarını yıl boyu sürdürmedin? Neden konu komşu ile daha şefkatli, merhametli ve mütebessim bir çehre ile selamlaşıp bir tas çorba ikram etmedin? İnsanlara güler yüz göstermedin? Karşılaştığın her insana selam vermedin? Yardıma muhtaç olanların elinden tutmadın? Gençlere, geleceğimiz olan yavrularımıza karşı neden daha şefkatli davranmadın? Neden onlarla birlikte camilere koşmadın? Birlikte Kuran tilavetleri yapmadın? Dualar etmedin, sevinç günleri oluşturmadın? Bu ve benzeri sorguları gerçekleştirirken Oruç, bir yandan da yeniden bizleri tadilata tabi tuttu. Bir bakıma yaratılışa uygun hale dönüştürdü. Fıtratımızı bizlere hatırlattı Oruç. Ramazan geldi toprak değişti. İnsan değişti. Ev, ocak, aş değişti. Kazançlar helalleşti, bereketi fark ettin. Verdikçe sofrandakilerin arttığını gördün. Sadakanın, zekâtın ne kadar mühim ibadetler olduğunu öğretti bizlere Oruç. Verdikçe daha da çoğaldı, ikram ettikçe daha da bereketlendi ömrün, işin ve aşın. Evine huzur, gönlüne sürur geldi. Ellerini açtığında Ümmeti Muhammede dualar etmeyi daha uygun gördün. Kendinden vaz geçerek kardeşlerini önde tutmanın ne güzel bir değer olduğunu fark ettirdi. Oruç ayı ve ibadetine sayısız şükrümüz olmalıdır. Bakınız son on güne girildiğinde: “Biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik. Sen Kadir gecesinin ne olduğunu bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. O gecede melekler ve Ruh, Rablerinin izniyle her türlü iş için yeryüzüne iner de iner. Bütünüyle esenliktir o gece, tâ şafak atıncaya kadar” denilmek suretiyle Kadir Gecesini arattı bizlere. Uyanık kalmamız gerektiğini öğütleyip durdu. Gece sıklıkla uykularımız kaçtı. Gece ibadetlerinden zevk almaya başladık. Bütün bu gayretli çabalar sonucunda vücudumuz yenilendi. Ruhumuz tazelendi. Aklımız ve fikrimiz bütünleşerek parladı. İmanımızın ibadetlerle, zikirlerle, tefekkürlerle artabileceğini öğreten oruç, kutlu bayrama adım adım getirip bize vedalaşmayı öğretti. Öyle bir vedalaşma ki, içinde yeniden umudun, yeniden dirilişin, yeniden muştuların ve yeniden baharların mevcut olduğunu bizlere öğretti ve Bayram armağanıyla bir bakıma sessizce aramızdan sıyrılıp gitti. Bayram, giderken gelecek Ramazanda seni böyle sapasağlam bir imanla, inançla, amellerle, tefekkür ehli olarak bulmak istiyorum dercesine bizi esenliğe, şenliğe bıraktı. Yenilenmiş ruhumuzun neşvesi her şeyi kapladı. Sarıp sarmaladı. Bayram sevinci, bir hak edişti. Söz verişin, ahdin tazelenişiydi. Mümince duruşun, mümince davranışın öğretildiği Ramazan ayı, bizlere Ramazan Bayramı’nı armağan ederek ayrıldı.

 

Şimdi bize düşen, bir aylık öğretileri ihmal etmemektir. Bir ay içinde idrak ettiğimiz, kazandığımız hasletleri azaltmadan artırmaya devam etmektir. Bayramın bayram olabilmesi için emanete sahip çıkmak icap ediyor. Emanet edilen bedenin ve ruhun aydınlık bir zamana ulaştırma gayretini sürdürmektir. Namazdan asla taviz vermemektir. Beş vakit namazı mümkün oldukça cemaatle camilerimizde kılmaya özen göstermektir. Kuran tilavetini yıl boyu sürdürmemiz gerektiğini unutmamaktır. Her okuduğumuz surenin, ayetin anlamını kavramak için meallerden, tefsirlerden okumayı ihmal etmemektir. Kardeşliği, hayrı ve hakkı üstün tutmaktır. Hayrı istemek, şerden, kötülükten, dedikodudan uzak durmaktır. Helal yemek, haramdan kaçmaktır. Faizden ve bizleri kötülüğe sürükleyecek ortamlardan, kişilerden, beraberliklerden kaçınmak ve uzak durmaktır. Haktan ayrılmamak, adaletten sapmamak, asla ve asla yalan söylememek, dosdoğru olmaktır. Ağzımıza, dilimize, gözümüze, kulağımıza ve diğer uzuvlarımıza sahip çıkmaktır. Orucun ve namazın bereketiyle Allah ve Resulünü dost edinmek, onların gösterdiği çizgide istikamet sahibi olmaktır. Hakkı söylemek, haksızlık karşısında susmamaktır. Oruç tutarken orucun bize öğrettiği söz orucunu, dil orucunu, kulak orucunu, beden orucunu hayatımızda hâkim kılmaktır. Sadaka vermekten, sofra kurmaktan ve ikram etmekten vazgeçmemektir.

 

Ramazan Bayramı, Ümmetin birliğine, beraberliğine, Ülkemizin ve Türk Dünyasının tevhidine, ailelerimize ve her birerlerimize esaretten kurtuluşa vesile olsun.