YUNAN TURİZMİNE TÜRK TURİST DESTEĞİ

Musa ALİOĞLU 21 Nis 2024

Musa ALİOĞLU
Tüm Yazıları
Yunanistan, Osmanlı İmparatorluğu toprakları üzerinde bağımsızlığına kavuşmuş, resmi adı Helen (Hellas) Cumhuriyeti olan komşu bir ülke.

Yaklaşık 132 bin kilometrekarelik bir yüzölçümüne sahip olan komşumuzun nüfusu 10 milyon 816 bin kişi. Ülkenin. en önemli gelir kaynaklarından biri de turizm. 2023 yılında Yunanistan’a giden turist sayısı 2022 yılına göre yüzde 17,6 artışla, 32 milyon 735 bin kişi olmuş. Aynı yıl Yunanistan’ın turizm gelirleri ise 2022 yılına göre yüzde 15,7 artışla 20 milyar 459 milyon Euro’ya ulaşmış. Bu sayıda ve gelirde Türk vatandaşlarının sayısı da azımsanmayacak kadar yüksek. 

Resmi rakamlara göre Yunanistan'a 2023 yılında 890 bin 442 Türk vatandaşı seyahat gerçekleştirmiş. 

2023 yılında Yunanistan’dan Türkiye’ye gelen turist sayısı da yüzde 20,48 artışla 686 bin kişiye çıkmış. Bu sayı sizi yanıltmasın. Bunun önemli bir kısmını Türk asıllı Yunan vatandaşları. 

Geçen yıl Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina’ya yaptığı ziyaret sonrasında  

Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Türk vatandaşlarına sözde bir ‘iyilik” veya “jest” yaparak bazı Yunan adalar için “Kapıda vize başlatacağız” demişti. 

Midilli, Sakız, Samos, İstanköy ve Rodos adalarına 2023’te toplam 5 bin 969 vatandaşımız giderken, bu yıl bu sayı 20 bin 693’e yükseldi. Uygulama Yunan adalarında diğer turistlere göre iki kat fazla para harcayan “bonkör” ve “ada sever” Türklerden yoğun talep geldiği için Patmos, Simmi, Meis, Kalimnos ve Leros adalarında da bu ‘kolaylığın’ uygulanması bekleniyor. 

“Kapı vizesi” diye tanımlanan bu geçiş izninin çok basit bir şey olmadığını da söyleyelim. 65 Euro’luk vize ücretinin yanı sıra, acenteler de 15-20 Euro’luk hizmet bedeli ve seyahat sigortasıyla birlikte 90 Euro kadar para alıyorlar. 

Bu vizeyle yalnız bir adaya gidiliyor, başka bir adaya geçiş yapılamıyor.

Girdiğin kapıdan geri dönmeyi de şart koşan kapı vizesi 6 gece 7 gün geçerli. Şayet, geçmişte Schengen vizeniz reddedilmişse vize alamıyorsunuz. Gelmişken şöyle bir ada seyahati yapayım demek mümkün değil, bir hafta önceden başvuru yapmalısınız. 

“Kapı vizesi”nin birkaç evrak hariç normal vizeden daha basit ve kolay olmadığı da tartışmasız bir gerçek.

Çünkü, burada da pasaportunuzun fotoğraflı sayfasının fotokopisi, üç adet biyometrik fotoğraf, vize başvuru formu, otel rezervasyonu, gidiş-dönüş gemi bileti, seyahat sigortası, son üç aylık banka hesabı elinizde olmalı. 

Bankada da kişi başı en az 450 Euro veya bu miktara denk Türk Lirası para bulunması gerekiyor. Diyelim ki tüm bu evrakları hazırlayıp, başvurunuzu da yaptınız, vizenizi de aldınız ve hayalini kurduğunuz tatil için adaya indiniz.

Belgeleriniz polis tarafından birkaç saat süren incelemeye tabi tutuluyor. 

Polis noktasına geldiğinizde sorulan sorulara verdiğiniz cevaplar şayet beğenilmezse sizi geri çeviriyorlar. 

Bir de, pasaportunuzda KKTC’ye ve Kuzey Makedonya’ya giriş damgası varsa yine girişinize izin verilmiyor.

Tüm bu zahmetlere katlanmanızın nedeni bir Yunan adasında birkaç gün tatil yapmak, ada esnafına Euro cinsi para birimiyle ödeme yapmak için değil mi?  Hem para kazandıracaksın hem de kapılarda sıkıntı çekeceksin. 

(Ben Yunanistan’a ilk ve son defa, 38 yıl önce karayoluyla İpsala’dan gittim. Selanik, Halkidiki ve Pire Limanı’ndan feribotla henüz ünlü olmayan Mikonos ve Samos’ gidip, Kuşadası’ndan geri dönmüştüm. Gazeteci olduğum için vizemi geç vermişlerdi ama seyahatim çok güzel geçmişti. İktidarda PASOK ve Başbakanlıkta Papandreu vardı.) 

Türkiye’den çok da ucuz olmayan bu adalara gitmek için neden bu heves. Ekonomik olarak zor durumda olan bu fakir komşuya destek olmak için mi?

Komşuyu ihya ve abad etmek için mi? 

Yunan Devleti, sözde keyif bağışlıyor ve de doğrusu bizimle dalga geçiyor. Biz onlara para kazandırmak için bu kadar zahmete katlanırken, onlarsa bize ikinci sınıf muamele yapıyorlar. Komşuluk bunu mu gerektirir? Biz size böyle mi davranıyoruz komşumuz?

Mutlu yarınlar Türkiye’m.

 

Yeni Rehberlik Yasası TBMM’den geçti

Bakanlık, Türkçe rehberlik ihdas eyledi

 

Türkiye turizminin iki öncü gücü olan seyahat acenteleri ve tur rehberlerini ilgilendiren yasa değişikliği tasarısı 31 Mart yerel seçimleri öncesi gündeme getirilmişti. 

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan ve AK Parti TBMM Gurup Başkanlığı’nca Genel Kurul’a sunulan bu önerilere karşı özellikle rehberlerin ve bir kısım seyahat acentalarının gösterdiği yoğun tepki üzerine, parti oy kaybeder düşüncesiyle teklif geri çekilerek görüşmeler ötelenmişti. 

Hafta içinde TBMM Genel Kurulu’nda 2012 yılında yürürlüğe giren 6326 Sayılı Turist Rehberliği Meslek Kanunu ele alındı ve bazı değişiklikler yapıldı. 

Değişiklikleri yorumlayan Bakanlık, bu düzenlemelerin uygulamada ortaya çıkan sorunların çözümüne yönelik olduğunu ve zamanla değişen koşullar nedeniyle hizmet kalitesinin artırılması amacıyla yapıldığını ısrarla savunarak 

“Mesleğe giriş yapacak turist rehber adayları için uzman kamu kurum ve kuruluşlarınca (ÖSYM) yapılacak olan Mesleğe Giriş Sınavı’nda başarılı olma şartı getirilmektedir. Hanutçulukla (komisyonculuk) ilgili olarak rehberlik ruhsatını iptaline kadar varan ve para cezaları içeren yeni bazı yaptırımlar getirildi.” şeklinde görüşler öne sürdü.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy da görüşlerini dile getirerek “Yasa (teklifi) birkaç önemi değişiklik içeriyordu. En önemli değişiklik, aslında rehberlikle ilgili bazı kararların, uygulamadaki kararların Bakanlık yetkisine tekrar geri verilmesidir” dedi. 

Meclis’ten geçen ve yabancı dil şartını sağlayamayan rehber adayları için 100 saatlik bir eğitimle Türkçe dilinde rehberlik düzenlemesi getiren bu yasa tasarısı TBMM’de görüşülürken CHP’li ve DEVA Partili bazı milletvekilleri ve sektördeki rehber (meslek) odalarının yöneticilerince sert şekilde eleştirdi. 

Öte yandan “Paket tur ve tur kapsamında, ülkedeki müzelerde, ören yerlerinde ve tescilli kültür varlıklarında sunulacak tanıtım hizmetinin bu alanlarda turist rehberleriyle verilmesine" yönelik düzenlemeyi içeren 11’inci madde, tekliften çıkarıldı.

Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğum İstanbul Rehberler Odası (İRO) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Özgür Özaltun şunları söyledi; 

“Teklif ilk görüşülmeye başlandığında bildiğiniz gibi otobüs ve daha küçük tur araçlarında rehber bulundurma zorunluluğunun kaldırılması söz konusuydu, ancak bu husustaki gelişmeler lehimize oldu ve zorunluluk devam etmektedir.

Tersinin olduğunu var sayarsak hem yabancı dil bilmeyenlerin sahaya inip hem de iş alanımızın kısıtlanması söz konusu olacaktı. Ancak şu haliyle özellikle yurt içi turlarda ciddi sayıda bir rehber emeği arzı beklemekteyiz. Bu da zaten resmî olarak ödenmeyen ücretlerin iyice düşmesine sebep olacaktır. İş ve maddi kaybımız kadar bizler meslek örgütü temsilcileri olarak mesleğimize giriş koşulları arasından:

-En az bir yabancı dil bilme şartının kaldırılmasına karşı çıkmak durumundayız.

-Başka meslek erbaplarının mesleğimize giriş yaparlarken 100 saatlik programlarla meslektaşlarımız olmaları kabul edilebilir bir durum değildir.

Arkeologlar, sanat tarihçileri bu ülkenin yetiştirdiği güzide bilim insanlarıdır, lakin PROFESYONEL TURİST REHBERLİĞİ bir boş zaman aktivitesi değil

7 Haziran 2012 tarihinde TBMM tarafından kabul edilmiş aynı zamanda ANAYASA’nın 135. maddesi hükümlerine tabi, adlı adınca başlı başınca 14 bin kişinin evini geçindirdiği kadim bir meslektir.”

Tüm rehber odalarını bünyesinde barındıran Türkiye Rehberler Birliği’ne (TÜREB) kayıtlı toplam 13 bin 609 rehber bulunuyor. 

TBMM, 1618 Sayılı Seyahat Acenteleri Kanunu’nu görüşmeye devam ediyor.