SURİYE'DE BARIŞ UMUTLARININ SONU MU?

Vehbi BAYSAN 24 Haz 2016

Vehbi BAYSAN
Tüm Yazıları
Katıldığım televizyon programlarından birinde "Eğer kendi sorunlarınızı kendiniz 'iki taraf' olarak çözmezseniz, o sorunu sizin için halletmek üzere(!) pek çok gurup sahaya iner.." demiştim. Hala bu konuda haklı olduğumu düşünüyorum.

Katıldığım televizyon programlarından birinde “Eğer kendi sorunlarınızı kendiniz ‘iki taraf’ olarak çözmezseniz, o sorunu sizin için halletmek üzere(!) pek çok gurup sahaya iner..” demiştim. Hala bu konuda haklı olduğumu düşünüyorum. Suriye buna güzel bir örnek. Ürdün sınırı yakınlarındaki Der’a şehrinde o gençler ‘ertesi günkü cuma namazı sonrası gösterilere katılacaklardı’ bahanesiyle öldürülmeseydi, halkın haklı taleplerine yanıt verilmek üzere harekete geçilseydi, Suriye’de durum belki de çok farklı olabilirdi.

Olmadı, olamadı...

Ülkede beş yıldır fiili olarak son derece vahşi bir iç savaş sürüyor.. Adını daha önce asla duymadığımız düzinelerce farklı örgüt dini, mezhepsel, ideolojik nedenlerle farklı cephelerde birbirlerine karşı ve/veya rejime karşı savaşıyor. 1990’lara damgasını vuran ve 11 Eylül saldırılarını organize etmekle övünen El Kaide, artık ‘marka değerini’ yitirdi, esamesi okunmaz oldu. Eymen el-Zevahiri ElKaide’nin lideri olarak biliniyor ama neredeyse iki yıldır ortada yok. Eş-Şebab, Boko Haram gibi Afrika kökenli örgütler dahi artık DAİŞ’e biat ettiklerini ilan ediyorlar. Cebhetu’n-Nusra’nın da adı Suriye iç savaşından önce duyulmamıştı, şimdi en güçlü muhalif örgütlerden biri. Ahraru’ş-Şam, Ceyşu’l-İslam gibi örgütler zaten doğrudan Suriye iç savaşının ‘ürettiği’ guruplar...

Bir de ‘dış güçler’ sorunu var. İran’ın rejime verdiği destek biliniyor ve Sünni dünya tarafından hoş karşılanmıyordu. Lübnan Hizbullahı’nın sahaya inmesiyle sahada dengeler tümüyle değişti. Rejim ordusu, gerilla guruplarıyla baş etmekte ciddi şekilde zorlanırken, bu guruplar gibi hareket yeteneğine sahip Hizbullah, rejime ‘taze soluk’ getirdi. 2015 yaz aylarında, Suriye’de rejimin işi bitti, bu savaşı kaybetti analizleri yapılırken, Rusya’nın ilk kez fiili olarak savaşa dahil olmasıyla dengeler bir kez daha değişti ve dört ay içinde rejimin kontrol ettiği bölgeler yüzde 40’lardan yüzde 70’lere ulaştı.

Son zamanlarda ise beceriksiz bölge politikalarıyla eleştirilen Amerika Birleşik Devletleri meseleye el atmış durumda. ABD özel kuvvetleri kendi ifadeleriyle ‘yerel güçleri’ DAİŞ ile mücadele edebilsinler diye eğitip silahlandırıyor. Bir de yanında şimdilerde Fransız özel kuvvetleri mensupları belirdi, Alman ve İtalyanların da orada olduğunun duyulması an meselesi olmalı! Tüm bunlar yaşanırken, son derece acımasız koşullarda cereyan eden iç savaş esnasında taraflar korkunç insan hakları ihlallerine imza attılar. Daha yakınlarda Rusya’nın fosfor bombası da dahil her türlü silah kullanıldığı iddia edildi.

Rejimin önceliği Rus yardımıyla geniş kazanımlar elde ettiği Suriye’de kuzey bölgesine, yani Halep ve civarına sıkışmış muhalifleri olabildiğince zayıflatmak ve uluslararası güçlerin arabuluculuğunda gerçekleşen barış görüşmelerine ‘kolu kanadı kırılmış’ muhaliflerle oturmak. Aylardır hava bombardımanlarıyla devam eden bu saldırılara karşı ülkenin kuzey-batısına sıkışmış muhaliflerin ne savunma ne de saldırı kapasitesi var. Onlarınki ‘hayatta kalma’ mücadelesi.. Oysa son bir aydır, ülkenin özellikle kuzey-doğusunda dengeler değişiyor. ABD ‘yerel güçlere’ teknoloji harikası ağır silahlar temin ediyor, bunlar arasında karadan havaya vuruş gücünü arttırıcı silahların da var olduğu söyleniyor.

Bu kadar çok farklı gurubun çıkarları için çarpıştığı ve bu kadar çok gurubun elinde bölgenin neredeyse tamamını havaya uçuracak kadar çok ağır silahın olması ve bunların nasıl kullanılacağının eğitiminin veriliyor olması, 840 km sınırı olan bir ülkenin vatandaşları olarak öncelikle bizleri endişelendirir. İkinci olarak da, bu kadar çok silahın yığıldığı ve kontrolünün hiç bir şekilde sağlanamayacağı ortamda, istenilse de barışın tesisi yakın bir gelecekte mümkün olmayacak. Fransa’nın uluslararası camiaya haber vermeksizin devrimcilere Libya’da sağladığı silahlar, ülkede iç savaşı şiddetlendirdi, ülkeyi de facto olarak üçe böldürdü, silahlar toplanamıyor, şiddet olaylarında her gün onlarca insan ölüyor. Peki bu silahları sağlayanlar ne yapıyor? Mutlu bir şekilde ‘başarılarını’ kutluyor! Libya’da aylardır ölen insanlar, gazetelerde haber dahi olmuyor. Peki aynı durumun Suriye ve Irak ekseninde tekerrür etmeyeceğinin garantisi var mı? Elbette yok! Bu olasılığı önlemeye dair planları olduğunu düşünüyor musunuz?..