Z Kuşağılaştırılanlardan mısınız?

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
Soğuk Savaş döneminde Çekoslovakya diye bir devlet vardı. Başkenti, şimdi Çekya'nın başkenti olan Prag idi. Etliye sütlüye karışmayan, Avrupa siyâsetinde etkisi olmayan, ABD-SSCB arasındaki pazarlıkta Sovyet Rusya'nın hegemonyasına bırakılıp "Demir Perde Ülkeleri" arasında anılan bir ülkeydi. Daha sonra bu devlet yıkıldı, daha doğrusu Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ikiye ayrıldı. Batı ve Doğu Almanyalar birleşirken, Çekoslovakya'ya bölünme rolü verilmişti.

İsminin uzunluğu ve Türkçe’nin tek kelimeye eklenen yapım ekleriyle cümle kurma özelliğinin sempatikliği sebebiyle olacak ki, 1980’li yıllarda “Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” diye tekerlemeye benzeyen bir ifâde kullanılırdı. Sonraki yıllarda bu tekerleme de tıpkı Çekoslovakya gibi unutuldu gitti.

Yazıya bu ayrıntıyla girmemin sebebiyle, tam unutuldu derken tekrar popüler olan Z Kuşağı’dır. Yakın bir geçmişe kadar âdeta insanlığın görmüş olduğu en kötü, en bencil, en vurdumduymaz nesli olarak yaftalanıp günah keçisi hâline getirilen Z Kuşağı üyeleri, artık büyüdü. Latin alfabesinde daha sonra gelen bir harf kalmadığı için, Z Kuşağı’ndan sonrakilere, Yunan alfabesinden aparmayla, Alfa Kuşağı (İngilizce meraklıları için: Gen Alpha) denildi.

Neydi bu Z Kuşağı? Z Kuşağı’ndan olanların özellikleri nelerdi? Şöyle bir hafızamızı zorlarsak şu gibi özellikleri hatırlayabiliriz:

• Özgürlüklerine ve bağımsız olmaya oldukça düşkündürler. 

• Her şeyi başarabileceklerinizi düşünürler. (Yâni tam bir kişisel gelişim ürünüdürler.)

• Bireyciliğe önem verirler. 

• Onlar için kuralların, geleneklerin bağlayıcılığı yoktur. 

• Çoğu, âilelerinin izinden gitmek yerine kendi yollarını çizmek ister. 

• Geçimlerini sağlamak için yaptıkları işler onlar için bir can sıkıntısı sebebidir. Bu yüzden iş disiplinleri yoktur. Bu disiplinsizlik okulda da ortaya çıkar. 

• İstedikleri şeye ulaşmak için çaba harcamak, özveride bulunmak gibi bir tavır sergilemezler. Buna rağmen her şeye hatta her şeyin en iyisine lâyık olduklarını zannederler. 

• Teknoloji sâyesinde bilgiye ulaşmalarından hız, yaşam şekillerine de sirâyet etmiştir. Hızlı yaşayıp hemen bir sonraki deneyime geçmek isterler. Bu durum aslında onları çabuk sıkılan, yaptığı işten ve ulaştığı hedeften zevk alamaz hâle getirmiştir.

Elbette eşyânın tabiatına aykırı olan bu özellikler, kısa zamanda tatminsizlik ve yetersizlik hissetmelerine sebep olur. Z Kuşağı çocuğu olan âileler, normalin üzerinde bir oranda âile içi anlaşmazlık, kuşak anlaşmazlığı yaşarlar. Bu anlaşmazlık, Z Kuşağı’nın kendisini yalnız ve dışlanmış hissetmesi sebep olur.  Dolayısıyla gelecek kaygısı, gerginlik, stres ve boş vermişlik diğer kuşaklara kıyasla hat safhadadır.

 

Herkes Z Kuşağı mı oluyor?

Z Kuşağı’nın bu olumsuz özelliklerine rağmen, ağır bir bedel ödememelerinden olacak ki, daha önceki nesiller, neredeyse daha önceki kuşaklar yâni geleneksel kuşak (1925-1945), Bebek Patlaması (baby boomer) (1945-1964), X Kuşağı (1965-1980), Y Kuşağı (1981-1996) da “bizim başımız kel mi?” dercesine, Z Kuşağı gibi davranma belirtileri gösteriyor.

Sorumluluk almadan özgürlük elde etmek isteyen, çalışmadan kazanmak ve başarı elde etmek isteyen, her şeye doğal hakkı gibi bakan ve vefa hissine uzak olan Z Kuşağı, önceki kuşaklara âdeta rehberlik yapıp “boşuna çalışıp didinmeyin” demektedir. Çalışmadan ya da az çalışarak hep daha fazlasını istemek” neredeyse siyâsî bir tavır oldu.

Daha bir yıl önce emekli olmak için oy silahını hükûmete doğrultup istediklerini alan EYT’liler, genç denecek bir yaşta emekli olmalarına rağmen, aldıkları emekli maaşı ile yüksek hayat standardı yaşamak istiyorlar. Bir yıl sonra gelen yerel seçimleri de bu isteklerine zemin yaptılar. “EYT yoksa oy yok” diyenler, “Emekliye zam yoksa oy yok” dediler. Sonuçta belki de Türk siyâset târihinde ilk defa, hiçbir şey yapmadığı için hezimet yaşaması gereken muhalefet, yerel iktidârını katmerli hâle getirdi.

İstediği zam için gerekli bütçenin olmadığını bile bile, babasının alım gücünü dikkate almadan lüks bir ürün isteyen çocuk gibi, hükûmetten zam istedi. İstediğini alamayınca da oy vermedi.

Z Kuşağı’nın hissettiği dışlanmışlık duygusu, Z Kuşağılaşan seçmende, iktidâra yapılan kısmen haklı “üstten bakma” eleştirisi olarak bir ders verme sonucu doğurdu.

Z Kuşağı gibi davrananlar istediklerini alsaydı mutlu olurlar mıydı? Zannetmiyorum. Üç beş bin lira karşılığı verecekleri oy, üç beş sonra şikâyet etmelerine, hayattan zevk alamaz hâle gelmelerine engel olmayacaktı. Onlara verilen bu zam, daha ceplerine girmeden, zincir marketlerin yapacakları zamlarla enflasyon yoluyla yok olacaktı. Bu da onların suçu başkasına atma yolu olacaktı.

Gerçek Z Kuşağı, Z Kuşağı olmanın pek bir hayır getirmediğini bildiği için, siyâsî tavrını başka sebeplere dayanarak gösterdi. Ama daha vicdanlı davranıp “Ben alacağım zamlı maaşa bakarım; isterse ülke batsın” türünde mandacı dâvetçisi bir tavır sergilemedi. Ama “sonradan olma Z Kuşağı” yani “Z Kuşağılaştırılanlar” bu gaflete düştü. Bunun sonuçlarını Allah ömür verirse, yakın bir gelecekte göreceğiz. Allah onlara pişman olma fırsatı ve mühleti verir inşallah.