ABD VE BÖLGE STRATEJİLERİ NE KADAR BAŞARILI?

Vehbi BAYSAN 11 Haz 2016

Vehbi BAYSAN
Tüm Yazıları
Bir önceki yazımızda ABD Özel Kuvvetleri'nden 250 askerin Suriye'deki varlığı bu askerlerin kollarında görüntülenen armaya Türkiye'nin tepkisinden hareketle, Amerika Birleşik Devletleri'nin Suriye konusunda oluşturmaya çalıştığı stratejilerden söz ederek düştüğü yanlışları anlatmaya başlamıştık.

Bir önceki yazımızda ABD Özel Kuvvetleri’nden 250 askerin Suriye’deki varlığı bu askerlerin kollarında görüntülenen armaya Türkiye’nin tepkisinden hareketle, Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye konusunda oluşturmaya çalıştığı stratejilerden söz ederek düştüğü yanlışları anlatmaya başlamıştık.

Yazının sonunda da Başkan Obama’nın ‘Suriye’de kullanılacak kimyasal silah (müdahale için) kırmızı çizgimizdir..’ açıklamasının ardından Şam yakınlarında gerçekleşen ve yüzlerce insanın ölümüyle sonuçlanan sarin gazı saldırısı sonucunda kendi kamuoyu ve uluslararası arenada düştüğü zor durumu anlatmış ve yardımın hiç umulmayan bir yerden geldiğini söylemiştik.

Olan bitenleri anlatmaya devam edelim. Sarin gazı saldırısıyla Obama hükümeti önceden doğru dürüst hesap edemediği sonuçlarla karşılaştı. Özellikle bölgede ABD müdahalesinin gecikmesinin daha doğrusu kararsızlığının yıkıcı etkileri konuşulmaya başlandı ve eleştirilerin dozu gün geçtikçe artmaya başladı. Obama içine düştüğü bu durumdan kendilerini kurtaracak işe yarar bir ‘çıkış stratejisi’ geliştiremedi.

Bu son derece zor durumda ‘kadim dostları!’ Ruslar imdada yetişti. On iki yıldır Rusya’nın Dışişleri Bakanı olan Sergey Lavrov yaptığı bir basın toplantısında uluslararası gazetecilere Suriye’de rejimin kendi silah depolarını doğru dürüst koruyamadığını ve kimyasal silahlar da dahil pek çok ağır silahın aşırı gurupların eline geçtiğini ilan etti. Bu açıklama Eylül 2013’te mevkidaşı Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim ile yaptığı görüşmelerden sonra geldi ve uluslararası çevrelerce “Suriye’ye yönelik olası bir askeri müdahale öncesinde diplomasiye zaman tanımaya yönelik” olarak değerlendirildi. BM Güvenlik Konseyi’nin de desteğini alan plan, başında Ahmet Üzümcü’nün bulunduğu Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) tarafından Kasım 2013’te onaylandı ve Suriye’nin daha önceden yaptığı bildirimde belirttiği 700 ton kimyasal silah ve 500 ton kimyasal silah yapımında kullanılan maddeleri 2014 yılı Haziran ayının sonuna kadar imhası kararlaştırıldı. Bu anlaşmaya Suriye’nin kimyasal üretim ve dolum tesislerinin imhası da dahil edildi.

Aslında, normal şartlar altında verilen tarihler, savaş halinde bulunan ve 186 bin kilometre kare yüz ölçüme sahip Teksas büyüklüğünde bir ülkede kimyasalların imhası için son derece kısıtlı bir süreyi ifade ediyordu. Buna rağmen ABD, bu ‘kendilerini kurtarma projesinin’ bir skandala dönüşmesi endişesiyle Suriye üzerindeki baskılarını arttırmaya devam etti. Örneğin, ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel Ocak 2014’te, yaptığı açıklamalarda ‘yaşanan gecikmelerden endişe duyduklarını’ dile getirdi. Haziran 2014’te kimyasalların taşınması bitti ve Ağustos’ta tüm zehirli maddelerin imha edildiği onaylandı. 2015 yılında İngiliz gazeteleri, Suriye’de kullanılan ve yüzlerce masum insanın ölümüne sebep olan kimyasalların incelendiğini ve bulguların rejimin elindeki kimyasallarla uyuşmadığına hükmettiklerini yazdı. İngiliz istihbaratı MI6’in raporuna dayandırılan haberlere göre rejim bu saldırıyı yapmamış olabilir dendi. Sonuç olarak, ABD’nin bu yüzden Suriye’ye askeri harekatı geciktirdiği ve müdahale etmeme kararı aldığı yorumları yapıldı.

Tüm bunları anlatmamızın nedeni, yakın tarihte neler olduğunu tekrar hatırlatmak ve bir not düşmek. Ama en çok da ABD’nin Ortadoğu’da bir ‘oyun kurucu’ olduğunu düşünenlerin ne kadar da yanıldığını ifade etmek istedim. ABD yıllardır bölgedeki olaylara bir şekilde müdahil oluyor, ancak bölgeyi iyi tanımadığından dolayı hata üstüne hata yapıyor ve faturayı maalesef bölge halkı ödemeye devam ediyor. Zira, ABD’nin en büyük handikabı bölgeyi iyi tanıyan fazla sayıda uzmanının olmaması. Obama idaresinin elinde mebzul miktarda ‘stratejist uzmanlar’ var. Ancak, bu insanlar çok iyi strateji raporları hazırlayabilme yetilerine rağmen, bölgedeki hassas dengeler konusunda hiç bir fikirleri yok ve dolayısıyla bu raporları sahada pek bir işe yaramıyor.