​YERLİ YERSİZ

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
Şu günlerde gündemimizde iki "yerli" konusu ile oldukça meşgulüz.

Şu günlerde gündemimizde iki “yerli” konusu ile oldukça meşgulüz. Bir tanesi Türk müteşebbisleri ve TÜBİTAK tarafından geliştirilecek olan “yerli” seri üretim binek otomobil projesi ile Süper Lig’de oynayan “yerli” oyunculara uygulanacak kota meselesi bu konular. Takım kadrolarında o kadar çok yabancı menşeli oyuncu yer almaya başladı ki geldiğimiz noktada yerli orijinli oyuncular için kota talep eder hale geldik ne yazık ki.

Önünü arkasını düşünmeden uygulamaya soktuğumuz Sınırsız Yabancı kuralının geldiği noktada; takımlarımız sahaya ilk onbir içinde dokuz, on yabancı, bir veya iki yerli orijinli oyuncu ile çıkar oldular. Hiç birimiz, eskiden olduğu gibi 5+3+1 gibi komik uygulamaları veya 5+1/ 6+1 gibi çağ dışı uygulamaları istiyor değiliz. Yerli futbolcuların yabancılarla rekabet ederek kendilerini geliştirebilecekleri ama yerli olmanın kalitesiz de olsa bir avantaj olmayacağı bir sistemi arzuluyoruz. 

Çok önemli milli maçlar arifesinde bulunduğumuz şu günlerde Milli Takım Hocası Mircea LUCESCU hemen hemen tüm maçlara giderek gözlemlerde bulunuyor. Bir bakıyorsunuz İzmir’de, bir bakıyorsunuz Seyrantepe’de bir bakıyorsunuz Kadıköy’de Şeref Tribününde notlar alıyor, meraklı medya mensuplarının sorularını cevaplıyor. Bilinen ve tanınan oyuncular dışında yerli milli futbolcu aday havuzunu büyütmeye, genişletmeye çalışıyor ama sahaya çıkan takımlarda bol miktarda yabancı, az sayıda yerli oyuncu olunca bu işi nasıl yapacak bilemiyoruz.

Altyapı/özkaynak düzeninin gelişip serpilmesi ve takımlarımızı bol sıfırlı milyon €uro transfer külfetinden kurtaracak bir can simidi olabilmesi için genç yerli oyuncuların pozitif ayrımcılığa tabi tutulması gerekiyor,  çünkü burası Türkiye ve o forma Türk Milli Takımının forması.

TFF bu sene nasıl olduysa –durmuş bir saatin bile günde iki defa doğru zamanı gösterdiği gibi- Ziraat Türkiye Kupası maçlarını tek maçlı eliminasyon esasına çevirerek çok doğru bir şey yaptı. Aynı doğru şeylerden bir başkasını (ligler devam ettiği için bu sene uygulama şansı olmasa da) giderayak altyapı-üstyapı geçişi için Alman Modeli’ni referans almasıyla bekliyoruz. 2018-2019 sezonundan itibaren on yıllık bir planlama ile belli mecburiyetleri tanımlayarak ve belli tercihleri ödüllendirerek bu sürenin sonunda sürdürülebilir bir altyapı/özkaynak düzenini tüm Süper Lig takımları için uygulanabilir kılmalıdır.

Hepimizin dilinde ve gönlünde olan Altınordu Modeli de kendimize ait ama evrensel doğrularla kurulmuş bir modeldir. Akademi Modellemesine baz olarak alınabilir. Diğer taraftan; eğiticilerin eğitilmesi için gerekirse yurt dışındaki know-how’dan yararlanmak mümkündür. İthalat-ihracat ne gerekiyorsa yaparak sağlıklı ve çağdaş altyapı eğitmenleri kadrosunu genişletmek ve Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulları müfredatında düzenlemeler yaparak bu konuda Spor Bakanlığı ve YÖK ile fikir birliği sağlanmalıdır.

Kulüpler Birliği Vakfı ve TFF imzalayacakları bir protokol ile ortak çalışma grubu kurarak Futbol Şurası’nı 2018 Yılında sadece altyapı gündemi ile toplamalı ve 10-20 yıllık planlar işlerliğe konulmalıdır.

“Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.”

İyi bayramlar ve mutlu tatiller dilerim.