Duyguda sıfır noktası: Boşluk duygusu

Esra TANRIVERDİ 22 Nis 2024

Esra TANRIVERDİ
Tüm Yazıları
Sevgili okuyucum, Kendini leyla gibi hissettiğin oldu mu hiç? Yani duyguda sıfır noktasına vardığın?

Yirminci yüzyılın sonlarında insanların en büyük sorununun boşluk duygusu olduğunu düşünüyorum. Bu duygu insanların yaygın olarak deneyimlediği bir ruh sağlığı sorunu ve bazı psikolojik rahatsızlıkların da tanı kriterleri arasında. Fakat genellikle göz ardı edilen bir durum. Çünkü bu yüzyıl insanlığın pek çok açıdan büyük değişimlere tanıklık ettiği bir dönem. Yirminci yüzyılın sonlarında, insanların en büyük sorunlarından biri olarak beliren boşluk duygusu, bu dönemin önemli bir konusu haline geldi.

Boşluk duygusunu kısaca tanımlayacak olursam, bireyin içinde bir tür eksiklik, yalnızlık veya anlam kaybı hissettiği bir ruh hali. Kişinin bu ruh halinde olması hayatına veya içinde yaşadığı dünyaya ilişkin önemli ve etkili bir şey yapmaktan aciz olmasını hissetmesinden kaynaklanıyor. O, kendini tıpkı bir boşlukta gibi hisseder, iç dünyasında bir tür boşluk olduğunu düşünür. Bu duygu, yaşamın anlamını sorgulama, yetersizlik hissi ve umutsuzluk gibi çeşitli duygularla ilişkilendirilebilir.

Boşluk dolmadığında endişeye yol açar, endişe ise öfkeye, tatminsizliğe ve mutsuzluğa… Eğer kişide yaşama amacı yoksa pahalı ev ve araba, sevgili, şöhret, itibar bile endişe çağının insanın içinde debelenip durduğu boşluk hissini doldurmaya yetmez. Kişide bu boşluk duygusunun nedeni değerli bir yaşam amacının olmadığıdır.

Herkes ne istediğini biliyor ama ne hissettiğinden emin değil. Görüyoruz ki insan kendi kendine yabancılaşmış. İnsanın kendine yabancılaşması demek bireyin kendi iç dünyasıyla kopuk bir şekilde yaşaması anlamına geliyor. Bu durum, bireyin kendi duygularını, düşüncelerini ve değerlerini tanıyamaması veya bunlara yabancılaşmasıyla ortaya çıktı. Modern toplumun getirdiği baskılar, sosyal medya gibi rekabetçi ortamların ve sürekli değişen beklentiler, insanı kendi öz kimliğinden uzaklaştırdı. Bireyler, yaşamlarını sürdürmek için dış etkenlere uyum sağlamak zorunda kaldıkça, kendi iç dünyalarını ihmal etme eğiliminde kaldılar.

Boşluk duygusu kişiyi çaresiz ve güçsüz hissettirir. Kişi kendinde ve hayatında zevki yakalayamadığından dolayı alkol, sigara ve uyuşturucu gibi zarar verici dış etmenlerde çözüm arar. Birey, çevresi, aile bireyleri veya partneri tarafından anlaşılamadığını düşünür ve asla anlaşılamayacağını hisseder. Derin bir yalnızlık duygusuna kapılıp dış çevreden soyutlar kendini.

Kişiler boşluk duygusu ile karşılaştıklarında ilk olarak bunu kabul etmesi gerek. Bu duygunun geçmesi için sorunun temeline inmeli. Boşluk hissine sebep olan durumu bulmak ve bu sorunu çözmek önemli. Ayrıca sorunu çözmek için istekli olmak gerek. Kişiler bu süreçte kendilerine farklı uğraşlar bulur ve bu sayede boşluk hissini daha az hissetmeye başlar. Unutmayın ki, herkesin duygusal zorluklarla karşılaşabileceği ve bu durumların geçici olduğu önemlidir.

Kalbinin sesine kulak ver. İçinizden bir ses sana “Durma ve yılma” diyecektir. O sesi ve ışığı kaybetme.

Engellere takılma. Hayatta her şey her zaman düzgün gitmeyebilir. Ancak seni farklı kılacak şey, kriz anlarını önceden sezerek, takılıp kalmamak. Çevresinden kolayca dolaş.

Bahanelere sığınma.

Sorumluluk almaktan kaçınma. Hedefine büyük ya da küçük adımlarla yürümekten çok “ilerlemen” önemli.