YARATTIĞINIZ GÜNLÜK KORKULARIN BÜYÜK SONUÇLARI

Milena Berfin GÜLDOĞAN
Tüm Yazıları
Ne zaman kendime 'artık korku filmi eleştirmek yok' desem bir anda kendimi Türk korku filmleri hakkında yazarken buluyorum. Ben korku filmlerini eleştirince, eleştiri de alıyorum. Bu filmlerin amacına hizmet ettiğini, gayet korkuttuğunu ve daha ne beklediğimi anlamadıklarını söylüyorlar. Benim derdim 'korkutmuyor' oluşları değil.

Keza ben de irkiliyorum, korkuyorum hatta bazen izlemeye çekindiğim Türk korku filmleri de oluyor. Ancak bunu yapmanın tek yolunun din olmadığını, bir sürü korku film türü olduğunu söylemeye çalışıyorum. Sağa sola yazılmış birkaç Arapça kelime ile, ne olduğunu bile anlamadığımız birkaç bağırış çağırış Arapça söz ile korkutmayı kaçar yol olarak kullanmalarını eleştiriyorum. Dini ile bütün bir insana din ile ilgili ne söyleseniz zaten çekinir, bu elde edilmiş büyük bir başarı değil. Ne kadar konuşmak istemiyorum desem de eleştirmekten, anlatmaya çalışmaktan kendimi alamıyorum. Farklı fikirlere, zengin senaryolara ihtiyacı olan mevcut Türk sinemasına kayıtsız kalamıyorum. 

Peki ben yine neden böyle dert yandım size? Vizyondaki Küffar filmi yüzünden… Filmin fragmanı inanılmaz rahatsız edici. Bunu bir korku filmi için telaffuz edince övüyorum sanabilirsiniz ancak hayır, iyi bir şey söylemiyorum. Artık bile isteye insanların psikolojilerine oynayan, korkutmak için özellikle rahatsız edici olmayı düstur edinen bu filmleri eleştiriyorum. Filmin kapağında bile “Bu sözleri sakın zikretmeyin” uyarısı yazısı koyup hemen altına Arap alfabesini andıran bir fontla gayet okunur şekilde bazı kelimeler yazmış olmalarını iyi yorumlamam mümkün bile değil. Sinema bir araç. Haberleşme aracı, bilgilendirme aracı ama en çok da eğlence aracı. Yapılan bu küçük ‘oyunlar’ insanların seyir zevkini hiç fark etmediğimiz şekilde düşürüyor ve zamanla sinemanın birçok işlevini sorgular hale getiriyor. İşin özeti benim için bir noktadan sonra insanları sinemadan uzaklaştırıyor. İşte bu denli hassas bir terazide, kanayan bir yarayı sürekli deşiyorsunuz, ben de sessiz kalamıyorum.

NİSANDA ÜCRETSİZ BİRKAÇ KONSER 

Nisan ayında birçok ünlü isim ücretsiz konserleriyle İstanbul’un dört bir yanında sevenleriyle buluşacak. Son zamanlarda şarkılarını sıkça duyduğumuz Emre Fel; 6 Nisan Cumartesi günü (bugün) Kadıköy Festival Park’ta sahne alacak. Yıllardır birçok yaştan insanın şarkılarına eşlik ettiği Ezginin Günlüğü’nü 17 Nisan Çarşamba günü ve elektronik-akustik müziğin temsilcilerinden Perdenin Ardındakiler’i 24 Nisan Çarşamba günü Müze Gazhane’de dinleyebilirsiniz. 

ÇUBUKLU SİLOLAR

İstinye’de yaşayan biri olarak Çubuklu Silolar’ın atıl zamanından kalma dışarıdan görüntüsüne oldukça hakimim. Oldukça geniş bir alana yayılan siloları zamanında araştırmıştım; 19.yüzyılda gaz depolarken ardından da petrol tankeri olarak kullanılmış. Uzun zamandır atıl durumda, boğazın en güzel köşelerinden birinde görüntü kirliliği görevi görmekten başka bir işe yaramıyordu. Şimdiyse restore edildi ve içinde müzeleriyle, restoranlarıyla, konser ve festival alanıyla, kütüphanesiyle İstanbullular için bir yaşam alanına dönüştürüldü. 

İyileştirmenin kademe kademe yayıldığına inanan bu nedenle restorasyon işine hassasiyetle yaklaşan biriyim. İBB Kültür’ün restore ettiği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun deyişiyle İstanbullulara emanet edilen bu özel yerleri gezmeniz, görmeniz ve bu yerlere hak ettikleri değeri vermeniz önemli. Yapılan tüm bu restorasyonlar, açılan yeni kütüphaneler, gidilecek görülecek müzeler/sergiler, konserler ve daha birçoğu... Hepsi bizler için, hepsi İstanbul’da yaşamakla kazandığımız birer nimet, tadını çıkarmamız gereken bir güzellik… Tam da bahar havaları gelmişken İstinye’den arabalı feribotla ya da Üsküdar’dan vapurla biraz da boğaz havası alarak Çubuklu Silolar’ı ziyaret etmek güzel bir hafta sonu planı olabilir.