Şu sözü duymuşsunuzdur: "Zor zamanlar güçlü insanları; güçlü insanlar iyi zamanları; iyi zamanlar zayıf insanları; zayıf insanlar da zor zamanları yaratır!"
Yerli ve millî olmanın sınırlarını çizerken pergelin ucunu Türkçeye ve Türkçe eğitime sâbitlememiz gerekmektedir.
Kısaca tanımlamak gerekirse, Suskunluk Sarmalı teorisi, toplumun bir kesimi çeşitli konular hakkında hiçbir çekince duymadan konuşurken, başka bir kesimin ya da diğer bütün kesimlerin suskun kalmasını sorunsal olarak gören bir teoridir.
En zor zamanda, yenilginin kaçınılmaz olduğu anda bile Allah'tan ümidini kesmeyen ve "Hayır olandadır" sözünü şiâr edinen bir zihniyetin söz ustalarından da aksi beklenemez.
Yaşı otuz civârında olan herkes hatırlayacaktır. Yirmi, yirmi beş sene öncesinde popüler olan siyâsî konuların başında şeriat ve dindarlaşma (âmiyâne tâbirle "dincilik") vardı.
Evet, kelimenin tam anlamıyla kar yağdı böyle oldu. Hem de neler neler oldu!
Vakıflar, dernekler, kamu ve özel kuruluşlar, holdingler, belediyeler gibi birçok kurum bu konuda taşın altına elini koymaktadır.
Kültürel iktidar meselesi gündeme geldiğinden beri çok şey yazıldı, çizildi.