AK PARTİ'NİN İKTİDAR KÜLTÜRÜ (*)

Doç. Dr. Can CEYLAN
Kültürel iktidar meselesi gündeme geldiğinden beri çok şey yazıldı, çizildi.

Ünlü Alman yazar ve düşünür Goethe’nin şu tespiti çok önemlidir: “Bir kişinin gerçek anlamda üniversite mezunu olması demek, âilesinde kendisinden önceki iki neslin üniversite mezunu olması demektir.”

Goethe burada, üniversite mezuniyetinin bir üniversiteden diploma almaktan çok daha öte bir şey olduğunu vurgulamaktadır. Bir kişinin “üniversite serüveni”, üniversite mezunu bir anne ve babanın çocuğu olarak dünyâya gelmesine bağlıdır. Ancak bu serüven, anne ve babasının da üniversite mezunu olan birer anne ve babanın çocukları olarak dünyâya gelmesiyle başlar. Bu serüven, âdeta âilecek tecrübe edilen ve sürdürülen bir seyr-i sulûktur.

Goethe, bu tespitiyle gerçek anlamda üniversite mezuniyetinin, ilk nüvesi âileden alınan bir kültür ile mümkün olacağını ortaya koymuştur. Bu tespiti, zenginlik için de yapabiliriz. Gerçek zenginlik, ya sosyal sermâyesi yüksek bir çevrede veya refah seviyesi çok yüksek bir âilede doğmuş ve büyümüş olmak demektir. Aksi takdirde, sonradan görmüşlük tuzağına düşme ve hazımsızlık yaşama tehlikesi vardır.

Kültürel iktidar meselesi gündeme geldiğinden beri çok şey yazıldı, çizildi. Benim de bu köşede en çok ele aldığım konu, kültür ve kültürel iktidar konusu oldu. Maalesef kültür konusunun bir “iktidar çeşidi” olarak dile getirilmesinin siyâsetçiler tarafından yapılması bile, bu konudaki zâfiyetin göstergesidir.  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti’nin yirmi yıla yaklaşan siyâsî iktidârına rağmen, kültürel iktidar olma konusunda başarısız olduğu yönündeki çıkışı yerindeydi, ama yerini bulamadı. Zira bu sözün muhatapları, konuyu hem yüzeysel ele aldılar, hem de kolaycılığa başvurup göz boyama yolunu tuttular. Bunun sonucunda da, sanki kültürel faaliyet (ne demekse!) yapınca kültürel iktidar olunacağı gibi bir çıkmaz sokağa ve kısır döngüye girildi. Artık neredeyse beş vakit “kültürel faaliyet” yapılıyor.

AK Parti ve CHP seçmenlerinde iktidar kültürü

Niyet okuması yapmak haddime değil, ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan acaba “kültürel iktidar” konusunu gündeme getirirken, AK Parti’yi iktidar yapan seçmen tabanının “iktidar kültürü”ne mi dikkat çekti? Tıpkı Goethe’nin “üniversite mezunu” tespitindeki nokta gibi, acaba esas mesele, AK Parti ve AK Parti’ye oy verenler, iktidar kültürünü içselleştirebildiler mi? Daha açık ifâdeyle söylemek gerekirse, AK Parti tabanı, siyâsî iktidârı devam ettirmede kendine ne kadar güveniyor? Bu konuda içi rahat mı? “Cumhur İttifâkı”na rağmen, siyâsî iktidârın devam etmesinden şüphe duyanlar var mı?

Konuya karşı cepheden yâni muhalefetten bakalım. Türkiye’nin seçim kaybetmede en istikrarlı(!) siyâsî partisi olan CHP’nin iktidar kültürü, AK Parti’nin iktidar kültüründen daha sağlamdır. O kadar ki, her seçim öncesi seçimi yine kaybedeceklerini asla düşünmezler. CHP, siyâsî iktidar değildir. Ama hiçbir CHP’linin “kültürel iktidar” diye bir derdi yoktur. Zira, müzmin seçim mağlubiyetlerine rağmen, iktidar kültürünü içselleştirmiş bir anlayışa sâhiptir. Bunun başlıca sebebi, CHP’nin yaşadığımız siyasal düzenin kurucu partisi olmasıdır. Her ne kadar, işleri kötü giden esnafın eski defteri karıştırıp teselli bulmasına benzer bir durum olsa da, 1923’te adı konmuş olan ve öncesindeki Tanzimat ve İttihat-Terakki dönemindeki süreçlerle temeli atılan iktidar kültürü, CHP’nin en ve hatta belki de tek güçlü olduğu taraftır. Bunun sebebi, CHP seçmen tabanının en az üç nesillik bir iktidar kültürüne sâhip olmasıdır. AK Parti seçmeni, “CHP başa gelirse, yandık” diye haklı ama abartılı bir endişe duyarken, CHP seçmeni demokratik anlamda hiç iktidar olamamasına ve olamayacağına rağmen, benzer bir endişe duymaz. Cumhuriyet târihiyle eşit bir geçmişe sâhip olan bu iktidar kültürü sebebiyle, CHP’nin kültürel iktidar gibi bir derdi yoktur. Ama CHP’nin bu iktidar kültürü içinde “kendini devletin sâhibi zannetmek” gibi ukala bir damar da vardır. Yâni CHP, iktidar kültürünü yozlaştırmıştır. Bu yozlaşmanın bir yan etkisi olarak, yeni iktidar kültürleri oluşmaya başlamıştır.

CHP’nin her hangi bir meseleyi dert edindiği söylenemez. Ama CHP’de bu yıkılmaz gibi görünen iktidar kültürü de nesilden nesle korunmadığı sürece azalmaktadır. CHP’nin iktidar kültürü nicedir boşalmaya başlamıştır ve boşalan yere, yeni iktidar kültürleri gelmektedir.

İktidar kültüründe, sürekli iktidar olmak şart değildir

Ana ve müzmin muhalefet partisi CHP’nin karşısında siyasal iktidârı en uzun süreli elinde bulundurma başarısı göstermiş olan AK Parti’de ise iktidar kültürü yeni yeni oluşmaktadır. AK Parti seçmeni henüz birinci nesildedir. AK Parti seçmeninin ikinci nesli yeni ortaya çıkmaktadır. Çoğunluk hâlâ birinci nesildedir. Dolayısıyla AK Parti’de iktidar kültürünün oluşmasının önündeki en büyük ve kaçınılmaz engel, zamandır. Bu engelinde aşılması da kendine güven ve kararlılıkla mümkündür. Kazanılan seçimler sonrasında yaşanan rehâvet, seçimler öncesinde “acaba” sorusuna dönüştüğü sürece iktidar kültürü, önemli bir sorundur.

İktidar kültüründeki diğer önemli bir husus da, iktidârın siyasal taban olarak parti ya da kişiden bağımsız olmasıdır. Erdoğan’dan sonra AK Parti veya AK Parti’den başka bir partinin aynı siyâsal çizgiyi devam ettirmesi de iktidar kültürünün bir özelliğidir.

Ancak şunu da belirtmek isterim ki, iktidar kültürü, sürekli siyâsal iktidârda kalmakla oluşmaz. Çok bilinen bir sözün işâret ettiği gibi, zayıflık düşmek değil; düşünce kalkamamaktır. İktidar kültürünün özünde, siyasal iktidar olmayınca da güçlü olmak ve güçlü olduğunu düşünmek vardır. Bu da özgüvenle olur. Ama yozlaşmamalıdır.

Kuruluşundan kısa bir süre sonra tek başına iktidar olan bir partiden, Cumhuriyet ile yaşıt bir partinin siyasal tavrını ve özgüvenini beklemek haksızlık olur. Ancak AK Parti’nin en büyük avantajı, Cumhuriyet târihinde kendisinden önceki icraatların toplamından fazla icraat yaparak, aradaki açığı icraat ve hizmet kültürü ile kapatmasıdır. Ara kapatmada ikinci ve daha önemli sırada olan mesele ise sanat, edebiyat ve teknoloji alanındaki özgüven ve himâyedir.

Yeni neslin iktidar kültürü

2023 seçimlerinde ilk defa oy kullanacak yedi milyona yakın genç seçmenden alınacak oy oranı, iktidar kültürünün ne kadar yerleştiği açısından önemli bir gösterge olacaktır. Genç nesil artık yaptığı muhalif açıklamalara “cep telefonunu çıkar” şeklinde yapılan savunmalara prim vermemektedir. Onların istediği “konuşan” değil, “dinleyen” siyasetçidir. Kendi aralarında her şeyi konuşan, sosyal medyada her şeyi konuşabilen genç nesil, karşısında “konuşan” siyâsetçi değil, “onunla konuşan” veya “dinleyen” siyâsetçi istemektedir. CHP, bunu sâdece dinleyip sonrasında hiçbir şey yapmayarak kotarırken, AK Parti’nin “icraat” geleneğini “dinleyen ve yapan” şeklinde gençlere göstermelidir. O zaman kültürel iktidarı da berâberinde getirecek olan “iktidar kültürü” oluşacaktır.   

(*) 9 Aralık 2018 târihli “Kültürel iktidar mı, iktidar kültürü mü?” başlıklı yazının güncellenmiş hâlidir.