SOSYAL MEDYA PANDEMİSİ: HEPSİNİ KAPATIN GİTSİN

Micheal KUYUCU 03 Tem 2020

Micheal KUYUCU
Sosyal medya ilk çıktığında ben, insanlığın bu kadar büyük bir komplonun içine girerek bu mecraların tuzağına düşeceğini tahmin etmiyordum.

YA ADAM OLSUNLAR YA DA ŞALTERİ İNDİRİLERİM SUSSUNLAR

Sosyal medya ilk çıktığında ben, insanlığın bu kadar büyük bir komplonun içine girerek bu mecraların tuzağına düşeceğini tahmin etmiyordum. Sosyal medya çıkıncaya kadar internette sörf popülerdi, internet siteleri değerliydi. Herkesin bireysel bir internet sitesi vardı, burada bir ekonomi dönüyordu, burada bir iletişim vardı. Sonra zamanla internet siteleri gündemden düştü ve herkes sosyal medyanın uşağı oldu.

Demokrasi korkakların sığınağıdır

Sosyal medya ciddi bir bela. Bu konuyu demokrasi palavralarıyla bağdaştırmak ise ahmaklık. Belki çok kişi onu sevmez ama, Yalçın Küçük’ün aklımdan gitmeyen bir sözü vardır: “Demokrasi korkakların sığındığı yerdir” derdi. Bu sözü her zaman aklımda tuttum. Her şeyin fazlasının zarar olduğu gibi demokrasinin de fazlasının zarar olduğunu düşünenlerdenim. Hiçbir yetki, hiçbir düşünce, bir uygulama veya söz ya da eylem sınırsız olmamalı. Her şeyin bir sınırı olmalı. Sosyal medyanın da.

Kimse farkında değil ama sosyal medya dünyanın içine etti. İletişim, ekonomik, sosyoloji, psikoloji aklınıza gelen tüm alanlarda insanlığa zarar verdi. Belki teorik olarak çıkış noktası güzeldi, bilgi paylaşmak, iletişim kurmak adına güzel bir medya gibiydi. Ama insanlar bunun cıvığını iyice çıkarttı, bir deşarj merkezine çevirdi bu mecraları.

Sosyal medyanın iki önemli kırılmaz noktası

Sosyal medya tarihinin iki önemli kırılma noktası vardır. Birincisi sosyal medyayı kurumların sahiplenmesi ve kullanması, ikincisi ise sosyal medyayı devletlerin ve kamunun kullanması. Bana ikisi de şaka gibi geldi. Ben bu iki kırılmanın olacağına asla ihtimal vermiyordum. Bir marka kendi kontrolünde olan web sitesi varken, kendisi için bir özkaynak olabilecek bir web sitesine yatırım yapmak yerine neden sosyal medyaya sarılır? İnsanlar orada diyeceksiniz. Markalar oraya giderse insanlar da gidecek tabii ki. Öyle bir pislik ki bu sosyal medya, viral çalışıyor. Size bir veriyor, bir alıyor, sonra yarım veriyor, bir alıyor, sonra çeyrek veriyor yine sizden bir alıyor. Sonra bakmışsınız ki siz hep veren taraftasınız. Markaların sosyal medyaya teslim olması beni çok şaşırttı. Bir akademisyen, bir devlet ya da ne bileyim bir Allah’ın kulu çıkıp bunu söylemedi. Sosyal medyanın ikinci kırılma noktası, devletlerin de bu mecraya iştirak etmesi oldu. Yani devlet kurumlarının, liderlerin, siyasetçilerin de sosyal medyaya girmesi dünyanın sosyal medyaya teslim olmasının tescili oldu. Şimdi diyeceksiniz ki, insanlar orada ne yapsınlar. Yine aynı şeyi söyleyeceğim, siz oradasınız diye insanlar orada.Yani siz oraya girdikçe insanlar oraya daha fazla girmeye başladı.

Sağlık Bakanı neden koronavirüs tablosunu Twitter’dan yayınlıyor?

Mesela beni son dönemlerde çok şaşırtan bir şey var. Sağlık Bakanı her akşam “Türkiye’nin Koronavirüs Tablosunu” açıklıyor. Bunu bir aydır düşünüyorum. Neden bunu Amerikalının Twitter mecrasındaki kendi heabından açıklıyor. Bunu neden Sağlık Bakanlığının twitter hesabından açıklamıyor? Ya da asıl konumuza dönelim, neden bu tabloyu Sağlık Bakanlığının resmi internet sitesinden açıklamıyor? Biz daha maça çıkmadan teslim oluyoruz. Diğer ülkeleri bilmiyorum ama ben hiçbir büyük ülkenin bu verileri öyle Twitter’dan filan duyurduğuna ihtimal vermiyorum. Bu ülkenin kurumsallığına uygun değil. Sen daha kendi korona tablonu bile sosyal medyadan açıklıyorsan, sosyal medya ne yapsın.

Başlatmayın demokrasinize

Sosyal medyanın dünyaya, insanlığa verdiği zararın haddi hesabı yok. Herkeste bir sosyal medya yalakalığı var. İlah sanki, sanırsınız ki Allah tövbe. Bir tane bile eleştirisel cümle yazsanız yandaş diyorlar, tehdit ediyorlar sizi. Neymiş efendim “demokrasiymiş, özgürlükmüş”. Başlatmayın lan özgürlüğünüzden. Biri çıkacak sana küfredecek, anana babana sövecek, sonra da özgürlük diyeceksiniz değil mi? Ben yemem arkadaş. 2010 yılında Youtube’u yasaklayan kimdi? Bugünün iktidar muhalifleri değil miydi? Peki kim açtı? Yine bugünün iktidarı değil mi?

Vergi kaçakçılığının yeni platformu

Bu sosyal medya denen illetin insanlığa zerre yararı yok. Akademisyenlere de seslenmek istiyorum, bırakın bu sosyal medya yalakalığını da sosyal medyanın insanlara verdiği psikolojik, ekonomik, sosyolojik zararları araştırın. Çıkartın o at gözlüklerinizi efendiler. Böyle akademisyenlik olmaz. Bu sosyal medyanın ekonomik anlamda ülkelere verdiği zararı da kimse takmıyor. Derslerimde hep verilerle anlatıyorum, inim inim ağlıyorum, gençler önce karşı çıkıyor, sonra “haklısınız” diyor. En basit iki örnek: Bugün reklam pastasında dijital medyanın aldığı pay her yıl büyüyor. Bunun içinde sosyal medya reklamcılığının da payı büyüyor. Bu para nereye gidiyor? Yurt dışına gidiyor. Mesela Twitter’a, Faebook’a, Instagram’a reklam verdiniz reklam paraları nereye gidiyor? Merkezi yurt dışında olan bu şirketlere gidiyor. Reklam pastasının büyük bir bölümü her geçen yıl yabancı kaynaklı sosyal medya işletmelerine gidiyor. Ulusal, Türk medyası ekonomik anlamda küçülmek zorunda kalıyor. Peki, bu sosyal medya markaları reklam paralarını cukkaladıktan sonra vergi ödüyor mu? Hayır! Bunu bir Türk firması yaptığı zaman ne oluyor? Bunu Almanya’da bir Alman markası yaptığı zaman ne oluyor? Peki ya Amerika’da bir firma vergi vermediği zaman ne oluyor? Anası ağlıyor. Ama bu küresel markalar istedikleri gibi cirit atıyorlar dünyada. Bunun adı ne biliyor musunuz? Vergi kaçakçılığı!

Kutsal kitap olma yolunda ilerliyor

Twitter, Youtube, Instagram, Facebook ve diğerleri.. Kısaca sosyal medya abileri siz Tanrı mısınız ya? Kendinizi ne sanıyorsunuz? Bir kere ahlaksızlığa prim veriyorsunuz. Siz mendebursunuz. Dedikoducusunuz. Vergi kaçakçısısınız. Küresel tektipleşen dünyayı yönettiğini sanan, insanları avucunun içine alan bir düşmansınız. Ülkelerin egemenliklerini bozmaya çalışan, gençlerin ahlakını bozan, insanların psikolojisini bozan birer mahluksunuz. Bu mahkluklardan bir tek Türkiye’nin değil, bütün dünya ülkelerinin ortak bir paydada buluşarak savaş açması bu sosyal medya denen illete bir standardizasyon getirmesi lazım. Yoksa bu sosyal medya tek tip bir dünya yaratacak ve bir kutsal kitap gibi dünyayı yönetecek.

Yaratık tektip fenomenler

Eskiden mahallenin kabadıyaları vardı, mafya vardı, şimdi sosyal medya çıktı. Bu sosyal medya küresel bir mafya gibi oldu. İstediğini kesiyor, istediğini biçiyor. Kanun tanımıyor, cebinden paranı alıyor, başından aklını alıyor, namusunu alıyor. Bütün sektörlerde istediği tüm gündemi belirliyor.  Sahtekarlara prim tanıyor. Yok efendim YouTube’da şu kadar izlenme satın alayım,  yok efendim Twitter’da şu kadar takipçi alayım, şunu alayım bunu yapayım. Abuk sabuk fenomenler, ülkesine, dinine küfreden abuk sabuk adamlar.. Hepsi de sosyal medyanın ürünü. Sosyal medyanın icat ettiği bu fenomenlere de bir bakın, bana sakın kimse bunların halk rızasıyla çıktığını söylemesin kimse. Bu sosyal medyayı yöneten küresel güçlerin uşakları kendileri belirliyor bu fenomenleri. İstekleri çok net, dinden uzak, milliyetçilikten uzak, eğitimsiz, abuk sabuk bir gençlik yaratmak. Böylece geleceği daha rahat kontrol etmek. Son beş yılda bu sosyal medyanın ortaya çıkarttığı fenomenlere bakın, hepsi aynı tip. Hepsi de biribirine benzeyen birer “yaratık”.

Kontrolsüz bir alan

Peki bütün bu yazdıklarımın bir kontrol mekanizması var mı? Yok! Televizyonun var, radyonun var, gazetenin var, internet haber portallarının bile var. Ama sosyal medyanın yok. RTÜK diğer mecralara yaptırımlarını yapıyor, sosyal medya ise başı boş. Amcam Amerika’daki ofisinden yönetiyor sosyal medyayı, kimse bir laf edemiyor.

Bu sosyal medya meselesi benim ciddi bir yaram ve ülkesini seven biri olarak hazmedemediğim bir şey. Ben de kullanıyorum, ama mecbur olduğum için. Ben olması gerektiği gibi kullanıyorum, yani bilgi alışverişi, tanıtım gibi konularla ilgili kullanıyorum. Gerisi umurumda değil. Dalga da geçiyorum, eleştiri de yapıyorum ama neye dikkat ediyorum biliyor musunuz? Bir insanın yüzüne söyleyebileceğim şeyleri yazıyorum. Ama herkes birbirinin yüzüne söyleyemediği şeyleri bu mecralarda yazıyor. Ayrıca sosyal medyanın bir manipülasyon aracı olarak kullanıldığını görüyor ve çıldırıyorum. Para ile şöhret olan sahtekarları, sosyal medyada yaşanan ahlaksızları, saygısızlıkları, goygoyu görüyor ve deliriyorum. Peki bunları kim kontrol ediyor? Hiçkimse!

Geçtiğimiz çarşamba günü sosyal medyada saygı sınırların aşan eylemler bir kez daha gündeme geldi. Berat Albayrak ve ailesine yönelik yapılan saygısız sosyal medya paylaşımı bir kez daha bu mecranın ne kadar ahlaksızlaşabileceğini gösterdi. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sosyal medya ile ilgili bir düzenleme yapılması gerektiği konusunu bir kez daha gündeme getirdi. Erdoğan sosyal medya mecraları için: “Bu mecraların bir düzene sokulması şarttır. Bu millete, bu ülkeye bu tür mecralar yakışmıyor. Biz bunları parlamentomuza getirip, bu tür sosyal medya mecralarının kaldırılmasını, kontrol edilmesini istiyoruz. Küresel firmalar içerikle ilgili her türlü hukuki ve mali sorumluluğu üstleniyorlar ancak Türkiye'den kaçınıyorlar. Bizim ailemizin başına gelenleri 83 milyonun her biri yaşayabilir. Bir kişinin yüzüne karşı ifa edildiğinde suç olan her şey sosyal medyada da aynı şekilde karşılaşmalıdır. Cinsel istismar, kumar, dolandırıcılık, terör propagandası başta olmak üzere hak arama yolları açık olmalıdır. Milletimize karşı sorumluluklarımızı işletmemiz gerekiyor. 83 milyonun sosyal medya terörü karşısında eli kolu bağlı kalmasını kabul edemeyiz. Bu kapsamda hukuki düzenleme üzerinde çalışıyoruz. Bu mecraların hukuki ve mali muhataplık tesis etmeleri için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Erişim engeli, adli ve mali yaptırımları devreye sokacağız. Türkiye muz cumhuriyeti değildir.” dedi. İster yandaş deyin, ister küfredin. Yüzde yüz katılıyorum.

Sosyal medyaya acil getirilmesi gereken kurallar

Bu konudan ben de bir vatandaş olarak dertliyim. Sosyal medya terörünün bir an önce bitirilmesi lazım. Bu mecraları kullananların, bu mecraları adam gibi kullanmayı öğrenmesi lazım. Öyle astığım astık, kestiğim kesik olmaz. Bu sosyal medya platformlarına acilen bu üç şart getirilmeli:

1-Online oldukları ülkelerin sınırları içinde yerel bir ofis kuracaklar. Vergilerini ödeyecekler. O ülkenin egemenliğine karşı gelen faaliyetlere izin vermeyecekler ve buna vesile bile olmaya teşebbüs etmeyecekler. Faaliyette bulundukları ülkelerin kültürüne saygılı davranacaklar, hassas olacaklar.

2- Bu sosyal medya mecralarını kullanan kullanıcıların kimlikleri devlet tarafından istendiği zaman, mahkeme yoluyla verilecek. Öyle “özgürlük” palavrasıyla kimlik gizliliği olmaz.

3- Bir devletin, bu devlet Türkiye de olabilir, Almanya da, Nijerya da olabilir. Tüm ülkeler için geçerli. Bir devlet kendi egemenliğini, anayasal haklarını suiistimal eden içerikleri kaldıracaklar. O sosyal medya platformu muhatap alacak devletleri.

Bu firmalar bunu yapar mı? Zor!

Bunlar yapılmazsa ne olacak?

Çok basit şalteri indireceksin.

Kapanacak, uymayanın erişimi kapanacak.

Ben olsam sosyal medyayı anında kapatırım, zerre acımam.

Hatta ülke olarak uluslararası mahkemelere, uluslararası rekabet kuruluna da şikayet ederim.

Vergi kaçakçılığı yapan bu firmaya, kaçırdığı vergi miktarı tespit edilsin ve icraya verilsin.

Bir şey alacağımızdan değil, onları adam etmek için yapılsın. Tek Türkiye değil, tüm dünya sosyal medya ile ilgili bir ortak eylem planı yürütmek zorunda. Yoksa bu sosyal medya koronadan daha beter günler yaşatacak bu dünyaya.

SON NOT:

İktidara Not: Bazı konularda zayıf kaldınız, geride kaldınız. Bunu kabul edin. Bir tane Fahrettin Altun yetmez. En az yirmi, otuz tane Altun kalitesinde ve bilgisinde insan bulmalısınız. Akıllı ve güncel revizyon şart. Yoksa 2023 gider.

Muhalefete Not: Bugün sosyal medya sizin için çalışıyor diye mutlu olabilirsiniz. Ancak unutmayın 2023’te iktidar olursanız, size bugün destek olan sosyal medya, yarın köstek olacak, hem de daha yüksek dozda.

Demokrasi Romantiklerine Not: Romantik sözlerinizin ideolojik olduğunu siz de biliyorsunuz. Biri ananıza, bacınıza sövsün bakalım ne yapacaksınız. İdeolojik düşüncelerinizi romantikleştirmeyin.

Son Söz: Basın özgürlüğü hiçbir zaman kontrolsüzlük mekanizması üzerine kurulamaz.