MESCİD-İ AKSA VE KUDÜS

Ümit G. CEYLAN 27 Tem 2017

Ümit G. CEYLAN
Tüm Yazıları
İsrail Filistin'i işgal etmeden öncesine kadar öyleydi.

HARUN YAHYA İNGİLTERE’DE

İki gün önce Oxford’da kaldığımız evin kapısına bir kitapçık bırakılmış. Nam-ı diğer Adnan Hoca olarak bilinen zatın “Fosiller Evrimi nasıl çürütüyor” isimli kitabı. Adnan Oktar’ın Türkiye’de de Harun Yahya adıyla bilinen, Kuran-ı Kerim’den ve diğer kutsal kitaplardan ayetlerle ve bilimsel olarak da fosil örnekleri ile Darvinizm’i çürütmeye yönelik bir kitap. Darvinizme dayalı evrim anlayışı özellikle Charles Darvin ile birlikte bugün de tartışma konusu olmaktadır. Bizde de İlahiyatcılar, Antropologlar, Biologlar bol bol ekranlarda tartışırlar. TV yapımcılarının gözde konularından biridir. Geçen haftada bu anlamda ekranlarda gereksiz bir tartışmanın yapıldığını sosyal medyadan öğrendim. Anlaşılan o ki bu konu hiç bitmeyecek. Ancak Adnan Oktar’ın İngiltere’de bu kitabı dağıtmasının amacının insanları İslam’a davet etmek midir? Yoksa biyografisinde felsefe eğitimi aldığını belirten bu kişi akıllarının karışık olduğunu düşündüğü İngilizleri Darvinizm sevdasından vazgeçirmek midir? İnanın bende bilemedim! Okuyucularımın bir fikri varsa eposta adresimi biliyorsunuz. 

MESCİD-İ AKSA VE KUDÜS

MescidiAksa22

Kudüs’te birlikte yaşam mümkün değil midir?

İsrail Filistin’i işgal etmeden öncesine kadar öyleydi. Yani üç semavi dine mensup Araplar Filistin bayrağı altında yaşıyorlardı. Osmanlı döneminde ciddi bir problem yaşanmamış olan bu topraklar Osmanlı’dan sonra huzur bulmadı. Nedense Osmanlı’dan sonra bir anda bu topraklarda İsrail adına bir devlet kurulması kararı hızla uygulanmaya başlandı. Devamında da,  bu devlet iddiasının temellendirilmesi Tevrat’ta vaadedilmiş olduğu söylenen topraklar olarak kesin olmamakla birlikte bugünkü Filistin gösterilerek gerçekleştirildi. Tabii birileri bir takım iddiaları ortaya atabilir ve bunu da kutsallık atfederek bir dinin kitabına bağlayabilir. Nitekim öyle olduğu için de yıllardır Müslüman kanı Filistin’de durmamaktadır. Mescid-i Aksa da Müslümanların ilk kıblesi olması hasebiyle sadece Filistinlilerin değil, bütün Müslümanların ortak değeridir. Kudüs aynı zamanda üç semavi dinin mensuplarının bir arada yaşadığı kutsal bir şehirdir. Her inançtan insan, bir arada yaşama kültürünün de bir göstergesidir. İslam itikadında dinde ikrah yoktur. İnsanların birbirinden inanç, mezhep, meşrep ve diğer farklılıkları birbiri için birer zenginliktir. Ne yazık ki siyonist emeller sadece Filistin’de değil, aynı zamanda bütün dünyada fitne fesat tohumları ekerek savaşları körüklemektedir. Hepimiz aynı insanlık gemisindeyiz. Nuh’un tufanı ve Ebabil kuşları bir başka türlü tezahür edebilir!.. Kim can yakarsa onun da canı yakılır.

Bu kavga niye?

Güçlünün güçsüze zor kullanarak toprak işgal edilmesine göz yuman ve bunu işgal değil de, bir hak olarak gören devletlerin veya bazı odakların amacının başka olduğunu görebilmek lazım. Bu kutsiyet atfedilen toprakların peşine düşme macerası değildir. Allah’u Teala hiçbir kitabında toprak için mazlumun ezilmesini emretmez. Allah’ın insanlara en büyük öğüdü yeryüzünde fesat çıkarılmaması yönündedir. Hazreti Davud’un, Hazreti Musa’nın ve Hazreti Süleyman’ın yolundan gidenlerin aklı selimle düşünerek politikacıların oyunlarına gelmemeleri ve birlikte yaşamanın yollarını arayacak şekilde artık bu olanlara tepki göstermeleri gerekir. Çünkü Yahudiler bir şekilde dünyayı yöneten odaklar tarafından ciddi şekilde kandırılıp, kullanılıyorlar. Unutmamak gerekir ki, siyaseten zulmün temsilcisi siyonizmdir.

Hepsi Allah’ın Peygamberi

Hazreti Davud, Hazreti Musa, Hazreti Süleyman, Hazreti İsa ve Hazreti Muhammed’e kadar gelen tüm peygamberler Allah’ın elçileridir. Onlar Allah’ın elçileri olarak tebliğ vazifelerini yaparak görevlerini yerine getirmişlerdir. Her semavi din birlikte yaşamayı, tevhidi öğütlemiştir.

Müslümanlara düşen nedir?

Müslüman olarak bizler tepkimizi yıllardır meydanlarda gösterilerle gerçekleştiriyoruz. Filistin’e yardım için paralar topluyor, koliler gönderiyoruz. Evet bunları yapıyoruz. Gazetelerde, köşelerde haberlerle tepkimizi dile getiriyoruz. Ancak yeni bir şey söyleyemiyoruz. Ezberi tekrarın ötesine geçmiyoruz. Müslüman olarak mahallemizde kim zor durumda, kimin bir teselliye ihtiyacı var veya kimin çocuğu hasta biliyor muyuz? Yaşlılar bakımevlerindeyken, çocukların ellerine son model cep telefonları ile büyüklerini mi arayıp soracaklar? Arkadaşımızın başarısını dahi sindiremeyip arkasından çelme takarken boynunuza geçirdiğiniz Filistin poşusunu samimi bulabilir miyiz? İslam önce ihlas ve samimiyet demektir. Bunu gerçekleştirmediğimiz sürece Filistin’de acılar bitmez. Kuru üzüm kuş sütü eksik sofralarda Filistin’i kurtaramayız. Kurtarmamız gereken önce kendi Müslümanlığımızdır. Bunu yaptığımızda zaten gerisi kendiliğinden gelecektir. Kendi müslümanlığımızın kurtuluşu, ancak hep birlikte şuur halinde oluşumuzdur. Şuurlu bir milletin ve ümmetin önünde zulum duramaz. Bırakın insanın zulüm görmesini, açlık ve sefalet içinde olmasını, bir çiçek boynunu bükmez, bir böcek ölmez ve bir karınca bile ezilemez. 

Müslümanlar için Kudüs ve Mescidi Aksanın önemi nedir?

• Hazreti Peygamberin Hicretinden önce yaklaşık on yedi ay, bugünkü adıyla Mescidi Aksa’nın kıble olarak kabul edildiğini biliyoruz. Bu yüzden Müslümanlar tarafından ilk kıble olarak kabul edilmektedir.

• Hazreti Peygamber’e beş vakit namaz emrinin müjdelendiği miraç hadisesinin yaşandığı yer. Hazreti Peygamber, miraç gecesi, Kabe'den Mescid-i Aksa'ya gelir, bugün siyah kubbeli olan Mescid-i Aksa'nın bulunduğu yere iner.

• Bugün sarı kubbeli olan Kubbetüssahra caminin içindeki havada asılı halde duran kayanın üzerine basarak, oradan yedi kat semaya yükselir. O kaya bugün hala Kubbetüssahra'nın içinde, tam ortada, havada asılı olarak durmaktadır ve adına Muallak Taşı denmektedir.

• Hazreti Peygamber Miraç gecesinde kendisinden önce gelen bütün peygamberlerle buluşur ve onlara imamlık ederek, namaz kıldırır. Müslümanların Kabe'den önceki ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa, bugün Mekke ve Medine'den sonra İslam dininin en kutsal üçüncü mekanıdır. Mescid-i Aksa, İsra Suresinde "etrafını bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa…" olarak Kuran-ı Kerim'de geçer.

Yahudiler için Kudüs ve Mescidi Aksa’nın önemi nedir?

• Haremüşerif'in batı duvarında Yahudilerin kutsal mekânı olan ağlama duvarı vardır. Ancak Yahudiler, Mescid-i Aksa'nın altında kendileri için kutsal sayılan Hazreti Süleyman Mabedi ile Hazreti Musa'nın sandığının bulunduğuna inanır. Onlara göre sandığın içinde eski ahit vardır. Yahudilere göre hem mabed hem de sandığın geri alınması için Mescid-i Aksa'nın yıkılması gerekir. 

Hristiyanlar için Kudüs ve Mescidi Aksa’nın önemi nedir?

• Hristiyanlar için daha çok Kudüs şehri kutsaldır. Zira Hazreti İsa Kudüs’te Hristiyanlığı tebliğ etmeye başlamıştır. Kudüs Hazreti İsa’nın doğduğu, çarmıha gerildiği kutsal şehir olarak kabul edilir. İsa’nın kabri olduğunu düşündükleri yeri Aedicule (küçük ev) denilen türbe haline getirip, bunu da içine alan ve birkaç kez yenilenen Sepulcre (Kutsal Kabir) Kilisesini yapmışlardır. Hristiyanlar için bu şehir birçok önemli olaya Hazreti İsa ve Havarilerinin yaşam hatıralarına sahiptir. Hristiyanlar her yıl, özellikle Paskalya da Kudüs’e gelir buraları ziyaret edip, hacı olurlar.

27-Temmuz--Kuş2

DONDURMA SERİNLETİR

Temmuz ayı; yazın cavcavı, cehennem sıcağıdır. İnsanoğlu serinlemenin binbir türlü imkanlarına sahip olabiliyor. Kedilerin, köpeklerin bu yaz sıcaklarında neler çektiğini bir Allah bilir bir de kendileri. Ya kuşlar!.. Onlar da yeşillik ve sulak yerler arar. Çünkü su azizdir ve canlılar için en değerli bir nimettir. Çünkü su hayattır.  Susuzluktan ölen nice hayvanlar, nice kuşlar, ağaçlar, bitkiler kuraklık çeken  ülkelerde yanıp kavrulurlar. Sulak yerler canlıların yaşadığı ve medeniyetin yeşerdiği yerlerdir. Vicdanı olan insan sadece kendini düşünmez, diğer canlıları da düşünür. Onların  gönlünü kazanmak ister. Yediğinden yedirir içtiğinden içirir. Kalbi güzel birinin, küçücük bir serçeyle dondurmasını paylaştığı gibi... Yazın yakıcı sıcağında sevap kazanmak bu olsa gerek!..

SILA-İ RAHİM

Yüce Allah Muhammed suresinde; “Demek idâreyi ve hâkimiyeti ele alırsanız hemen yeryüzünde fesat çıkaracak, akrabalık bağlarını bile parçalayıp keseceksiniz öyle mi? Onlar öyle kimselerdir ki Allah kendilerini rahmetinden kovmuş da duygularını almış ve gözlerini kör eylemiştir” demektedir.

Dinimizin en önemli sosyal işlevlerinden biri öncelikle yakın akrabalarımızla bağlarımızı koparmamaya özen göstermemizi istemesidir. Büyük şehirlerde yaşayanlar, özellikle ilk fırsat bulduklarında memleketteki yakınlarını görmek için kısa süreliğine yanlarına giderler. İhtiyaçlarını giderirler, hal hatırlarını sorarlar. Gidemeseler bile telefonla, giden başka yakınlarıyla gerekeni yapmaya çalışırlar. Zamanla yaşlılık nedeniyle aile büyüklerinden yalnız kalan anne veya babalarımızı kendi geleneklerimiz içinde yanımıza alır ölene kadar bakarız. Bizde yaşlanan aile büyüklerimiz huzurevine gönderilmezler. Ayette de denildiği gibi aile bağlarını kesen, kin tutanların Allah’ın rahmetinden uzaklaştığının bir göstergesidir. Yaşlılık hepimizin başına gelecek bir sonuçtur. Aile bağlarının ve toplumun güçlü bir şekilde devam etmesi için sıla-i rahimi terk etmemek gerekir. Aile bağlarının güçlü olduğu evde büyüyen çocuklarda daha farklı bir değerler manzumesi ile yetişirler. Bu da toplumun hafızasının yok olmasına mani olur. Tavsiyemiz o dur ki; her ne kadar şehir hayatının içinde boğulsak da telefonla sık sık büyüklerimizi arayıp ilk fırsatta onların yanlarına gitmek, sofralarına oturarak muhabbet etmeliyiz. Büyüklerimiz bazen yaşlarının verdiği duygularla olumsuz duygular besleyip, aksi davranabilirler bize düşen onlara sert davranmadan güler yüzümüzü gösterebilmemizdir. Bu şekilde davranabilmek çok zor olsa da kendimizle barışık olduğumuzun da bir göstergesidir.