KAFA GÖZÜ KALP GÖZÜ

Ümit G. CEYLAN 10 May 2018

Ümit G. CEYLAN
Tüm Yazıları

EDİTÖR

İşinizi ciddiye alın

Eskisi kadar plan yapan biri değilim. Yapıyorum tabii ama o planlara delicesine bağlanmıyorum. Hayattın öğrettiği şeylerden biri de esnek olabilme kabiliyetidir. Aksi takdirde katı, sevimsiz, diktatör ruhlu biri oluyorsunuz, kendinizi de yıpratıyorsunuz. Aylak aylak plansız programsız, hedefsiz dolaşalım demiyorum. Ancak katı bir şekilde sanayi üretimi yapacak gibi proseslere bağlı bir hayat çekilmez oluyor.. Yapılacak şey planı yapmak Allah’a teslim olmak ve işinizi ciddiye almak. En önemli kısmı da bu “ciddiye almak”.

…..

Belediyelerin gençlik merkezlerinde kına gecesi tertiplemeyi uygun bulmuyorum. Siz yukarıdaki salonda bir okur-yazar buluşması üzerine şiir dinlerken aşağıdan aniden davul zurna sesiyle irkiliyorsunuz. Bu da Gençlik Kültür Merkezi olarak kültüre verdiğimiz değeri ortaya koyuyor.

…..

Nasipse haftaya Ramazan başlıyor ve biz yine sizlerle her gün birlikte olacağız. Tabii sağlığımız ve gücümüz yeterli olduğu sürece. Şimdiden Hayırlı Ramazanlar diliyorum.

KAFA GÖZÜ KALP GÖZÜ

Her insanda bakmak için iki göz vardır; biri kafa gözü, diğeri kalp gözüdür. Biri bakar kördür; bakar ama göremez, yani idrak edemez. Diğeri bakar, anlar idrak eder. Meseleyi toparlarsak; hülasa biri insanın gaflet halidir. Diğeri ise insanın şuur halidir. Bu konuyu bir hikâye ile açıklığa kavuşturabiliriz.

Kim Kör

Adamın biri, ilk defa gittiği küçük kasabada şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa:

- Buraların yabancısıyım, demiş. Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler. Çocuk arabanın penceresini iyice açtıktan sonra:                                                                              

-Bende buraya ilk defa geliyorum, demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde. Adam çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez.

Çocuk: -Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş. Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.  -İyi ama, demiş adam. Bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği ne malum?

-Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk. Üstelik manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmek kokusunu duyacaksınız.                                                                                                                                        Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, cebinden bir kağıt para çıkartıp teşekkür ederken fark etmiş onun kör olduğunu. Çocuk ise konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış adamın kendisini fark ettiğini. Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken:   -Üç yıl önce bir kaza geçirdim, demiş. Görmeyi o kadar çok özledim ki. Sizinkiler sağlam öyle değil mi?Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken: -Artık emin değilim, demiş. Emin olduğum tek şey benden iyi gördüğündür.

Zenginlik nedir?

Yokluk zenginlik de izafidir. Zenginlik para, pul, mal, mülk müdür? Makam, mevkii, şan, şöhret midir? Nedir? Zenginlik sadece bunlarla ifade edilemez! Zenginlik başta imandır, ümittir. Huzur ve mutluluktur. Sağlıktır, ilmi ve irfâni tecrübedir. Zenginlik garipliktir. Gariplik Allah’a yakın olmak demektir.

Kalp gözü ile görebilmek

Kalp gözü ile görebilmek bir şuur halidir dedik. Peki bu şuur halini nasıl elde edeceğiz? İnsan doğar, yaşar ve ölür. Ancak bu kadar basit tanımın içinde insanın ruhu ne yapar neyle beslenir? Öyle değil mi? İnsanın bir kalp gözü olduğuna göre sadece bir et parçası olmadığı muhakkak. Ruhun tekâmül etmesi ile elde edilen kalp gözünün açılması için öncelikle içimize bakmamız ve oradaki çer, çöp, süfli her türlü şeyi ayıklamamız gerekmektedir. Haset, kıskançlık, kin, nefret, tembellik gibi her türlü olumsuz davranışları gıpta, merhamet, şefkat, diğergamlik, civanmertlik gibi olumlu duygulara çevirerek başlamalıyız. Bu uzun bir yol. Bu yolda zaman zaman ayağımız tökezleyecek ama bizi ayağa tekrar kaldıracak olan iman olacaktır. Bu hayatta yalnız da değiliz. Sevenlerimiz, dostlarımız birbirimizi gözüne bakarak anlayanlarımız var. Rabbim kalp gözü ile görebilmeyi nasip etsin vesselam.

FOTO KRİTİK

Nimeti görmek

Bir adam başında beyaz şapka. Önünde nimetler dizi dizi serili; semiz balıklar, şişe dizilmiş kebaplık etler. Adam içeriden dışarıya bakıyor; kimseyi gözü görmüyor. Önündekileri de görmüyor. Görse de bakmıyor. Ona dışarıdan bakan kişi fotoğrafını çekiyor, onu bile görmüyor. Öyle dalgın, öyle kayıp. Farkına vardığında çoktan kadraja girmiş bile. Daha fark edemediği neler var kim bilir? İnsanoğlu işte! Önündeki nimeti görmez de böyle bakar boşluğa. Kaderini suçlar akılsızlığına yanmaz. Elimizdekileri görmeli, şükretmeli. Daha nice nice hazineler var, bakmasını bilmeli. 

POZİTİF – NEGATİF

Kimine rahmet kimine zahmet

Karikatürist Gözüyle köşesinde her hafta bizlerle birlikte olan çizgileriyle kâh gülümseten kâh düşündüren Mehmet Akyıl ağabeyimiz kısa bir süreliğine köyüne gitti. Gidiş nedeni ise köy evinin damını yaptırmak olmak üzere tadilat ve tamirat işleri. Fakat bahar mevsimindeyiz. İzmir’in Tire ilçesine bağlı Kırtepe’deki baba yâdigarı evinin damını aktardıkları gece bardaktan boşalırcasına kızılca kıyamet, gökyüzü delinircesine yağmur yağmış. Ben vah vah diye üzülürken o seviniyordu. Allah Allah Mehmet abi dedim her şey perişan oldu, sizde komşu da gecelemişsiniz. Başka zaman girişseydiniz bu işe, dedim. Ama o çok sevindiğini çiftçinin bu yağmurdan dolayı bayram ettiklerini söyledi. Onların mutluluğuna eşlik ediyorum. Bizim eşyalar o kadar da önemli değil. Telafi edilir şeyler, dedi. Kimine zahmet gibi görünen şey başkasına rahmet olunca sevinerek sevinenlere eşlik etmek hayata güzel bakabilenlerin meziyeti olsa gerek diye düşündüm.

PROJEKSİYON

Mim Kemal Öke;

“Her devrin adamı değil, her devir adam ol(maya çalış)! Adem ol! Hazreti İnsan’sın o zaman.

PERİSKOP

Aramızda selamı yayalım

Efşus Selame beyneküm

Büyük bir özgüven ve kendini fark ediş eylemidir müminin selâm vermesi. Özellikle de günümüzde kimsenin kimseyi tanımadığı burunların kâfdağında, zirvede yapayalnızken. Hiç kimseye öteki demeden bu karmaşık hayatta selâmı bir tevhid dalgası olarak yayabilmek büyük cesaret. Keşke korkusuzca tıpkı bir Mevlevi ayinindeki gibi nefes alarak, içselleştirerek Allah’ta hemhâl olup yok olabilsek selâm ile. Mümkün mü? Yok olup tekrar dirilmek mümkün mü? Neden olmasın? Her selâm ile diriliriz aslında. Kendimizi tanırız. Kendimizi anlarız başkasının yüzünde farklı aynalarda selâm vererek. Aramızda selâmı yayarak kendimizle barışırız. Barışı tavsiye ederiz selâm vererek. Kırık yanlarımızı tamir ederiz, endişelerimizi güvenli limanlara bağlarız selâm ile. Yalnızlığımıza sırt çeviririz selâm ile. Ne de çok şey yaparmışız selâm vermekle. En etkili ilaçtan daha kalıcı ve inandırıcı olan bu güzel hasletimizi yerine getirmeye ha gayret biraz cesaret.