​KGF VE OLİGOPOL

Yusuf DİNÇ 15 Eyl 2017

Yusuf DİNÇ
Tüm Yazıları
Bir ülke hayal ediyorum.

Bir ülke hayal ediyorum. 20 farklı mobil operatörü 10 farklı internet sağlayıcısı olan bir ülke. Dünyanın en büyük havalimanlarından birinde 20 havayolu taşıma şirketi bulunan bir ülke. 10 farklı raylı taşımacılık firmasına sahip bir ülke. Enerji üretimi ile ön plana çıkmış bir ülke. Dünyanın tarım ürünleri sağlayıcısı bir ülke. Pırıl pırıl doğasını ve sularını koruyan bir ülke. 200 sigorta şirketi, borsada binlerce firması bulunan bir ülke hayal ediyorum. Firmaları uluslararası pazarlarda rekabet edebilen bir ülke ve malları dünyanın her yerinde satılan bir ülke. Coğrafi avantajını dünya ticaretinin merkezine yerleştirmiş bir ülke. 

Bunlara sahip olmak için en az 200 bankası bulunan bir ülke hayal ediyorum. 

Oligopollü yapılardan bu memlekete ve bu güzel insanlara hayır gelmez. Bu çapta bir ekonominin bir elin parmakları kadar bankaya mahkum edilmiş olması kabul edilemez.

Yüksek enflasyon ve yüksek faizi bir araç olarak kullanarak dikkat çekici bir büyüme sağladık. Bir sorunu avantaj olarak kullanmak başarıdır. Yüksek faiz ile yurtiçine büyük tutarda fon cezbettik.

Ancak bu fonları biz zaten kendimiz üretebilirdik. Yüksek faizi kullanmak durumunda değildik. Bunu başarmak için yeterli sayıda bankaya sahip olmamız gerekirdi. 

Banka kurmak için sermaye sorunumuz bulunması önemli bir belirleyicidir. Ancak banka ortaklık yapıları ile ilgili dünyada uygulanan alternatifleri düzenleme alanı içine alırsak yerli ve milli formda önemli tutarda sermaye sağlayabiliriz. Yani sermaye var mevzuat dar.

Yeterli sayıda bankaya ulaşabilirsek para piyasalarında rekabeti sağlayabiliriz. Uzmanlaşmış bankalarla proje finansmanları geliştirebiliriz. Böylece kredi maliyetlerini indirgeyip, çok bankanın mevduat çarpanı işletmesiyle mevduata sunulan faiz oranlarını kontrol edebiliriz. 

Kayıtdışılık ve mevduat çarpanının zayıf olması ve emisyonun yüksek büyüme değerlerine rağmen genişletil(e)memesi ekonomiyi ve firmalarımızı zorluyor.

Mesela bu yüzden KGF teminatlı limitler genişletilerek firmaların nefes alması amaçlandı.

Fakat oligopollü bankacılık yapısı, KGF teminatlı kredileri, büyük oranda kucağında kalmış sorunlu firmaların riskini KGF üzerine aktarmak üzere manipüle etti. 

Türkiye’de firmaların mevcut borçluluk seviyeleriyle sistemin sürdürülemeyeceğini, bankalar da ekonomi yönetimi de biliyor. KGF ile kamunun üzerine aldığı büyük oranda yüksek riskli firmalardır. KGF’nin aldığı bu yükü, sistemi sterilize etmek üzere kullanmamız gerekiyor. Bunun için zamanlama iyi değil. Fakat riski kamuya yükleyerek sistemi sağlıklı bir yapıya kavuşturma şansını tekrar elde etmek güç olabilir.

Bu nedenle KGF üzerine ilave stratejiler geliştirirken ana hedeflerin belirlenmesinde piyasaların strelizasyonu göz önünde bulundurulmalıdır.