ATMOSFER

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
​İlkokul Dördüncü Sınıf Hayat Bilgisi derslerinden biliriz ki; "Dünyamız için en önemli üç şey, su, güneş ve atmosferdir.

İlkokul Dördüncü Sınıf Hayat Bilgisi derslerinden biliriz ki; “Dünyamız için en önemli üç şey, su, güneş ve atmosferdir. Atmosfer, yaşamı oluşturur ve devamını sağlar, güneşten gelen zararlı ışınları filtre eder, iklimlerin oluşmasını sağlar vs. yani gördüğümüz gibi “hayati” bir öneme sahip dünyamız için.

Daha önceki yazılarımızda da alıntıladığımız gibi, Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filminin en akılda kalan repliği “hayat fena halde futbola benzer”den hareket edersek; bir spor/futbol kulübünün hayatiyetinin devamı için gereken en önemli şeylerden bir tanesi atmosferidir. 

O atmosferde yaşanır her şey. Futbol maçı sadece bir doksan dakikadan ibaret değil ki, bunun antrenmanı var, taktik/teknik altyapısı var, futbolcuların psikolojik durumları var, kiminin eşiyle kiminin sevgilisiyle, kiminin arabasıyla derdi var. Var oğlu var. Eğer atmosfer steril, deliksiz, yamasız, gaz kaçırmasız bir ortam ise sistemin paydaşları bu temiz ortamda tam verimli olabilirler. Hedeflenen yolda tık-nefes olmadan, delinen ozon tabakasından sızan zararlı ışınımlara maruz kalmadan, akıllarındaki, yüreklerindekini takımları, kulüpleri, camiaları için seferber ederler. Başarı da; böyle ortamlarda yetişen nadide bir çiçektir gerçekte.

Bazı spor kulüplerimizde asıl problem “atmosfer” olduğu halde, kulüp yöneticileri kabahati hep başka yerlerde ararlar çaresizce. Kimi zaman suçlu hakemdir, kimi zaman suçlu Federasyondur, kimi zaman suçlu “ruhsuz futbolcular”dır. Kimi zaman seyirci, kimi zaman eski yöneticilerdir kabahatli olan. Asla ve kat’a kendi kirlettikleri, delik deşik ettikleri atmosfere kabahat bulamazlar maalesef. Aslında tek suçlu kendileri ve hayata bakış açılarıdır. Bunu anlamazlar, anlayamazlar.

O kirli atmosferde debelenen futbolcular da rahat nefes alamadıkları için olsa gerek, verebilecekleri performansın çok uzağında kalırlar. Kontratlarında yazan süreyi doldurup, paracıkları “cukka”ladıktan sonra kendilerini dar atarlar dışarıya. Bu durum, profesyonel futbolcular için tabii olmasına rağmen; bir de ihanetle, satılmışlıkla, paragözlükle itham edilirler ki; taraftar eleştiri oklarını yönetime değil, rahatı, huzuru seçen futbolculara doğrultsun diye.

Seyirciler de kulübe olan bağlılıklarına halel getirmemek için gider kombinesini, formasını alır, üstüne düşen görevi yerine getirir ama oynanan orta oyununa dahil olmamak için tribünlere gelip oturmaz. Daha eğlenceli ve temiz birçok şey vardır nasıl olsa kendi dünyasında.

“Biz onların maaşlarını ve transfer taksitlerini günü gününe ödüyoruz” demek artık yeterli değil günümüzde. Profesyonel futbolcuların birçoğu zaten “dünyalıklarını” yapmış durumdalar ve salt  duygusal! olarak bakıyorlar dünyaya. Rahat, huzur ve “kafa konforu” arıyorlar kariyerlerinde. Bu da sağlıklı bir iklim ve sağlıklı bir ortamdan geçiyor. Reçetesiz satılan Azizsilinium Notatum’la artık bu işler olmuyor ne yazık ki. (O ilaç yan etkilerinden dolayı toplatıldı geçenlerde.)

İsterseniz Jose MOURINHO’yu, isterseniz Golatan/Zlatan İBRAHİMOVİÇ’i getirin takımınıza katın, atmosfer temiz değilse onların başarılı olmaları bile imkânsızdır. Ha diyorsanız ki; son yirmi yılda, altı şampiyonluk neyinize yetmiyor, o zaman şu Atasözü tam size göre: Durmuş bir saat bile günde iki defa doğru zamanı gösteriyor. Siz neyin kafasındasınız? 

Haydi yolunuz açık olsun…