1877-2017

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
Wimbledon'dan bahsettiğimizi anlamışsınızdır başlıktan.

Wimbledon’dan bahsettiğimizi anlamışsınızdır başlıktan. Turnuva ilk kez 1877 yılında “All England Lawn Tennis & Croquet Club” tarafından düzenlendi, o gün bu gündür de düzenlenmeye devam ediliyor. Tenis sporunu sevsin sevmesin her sporseverin bildiği ve merakla izlediği yüzlerce detay barındıran bir spor/kültür efsanesidir turnuva. 

Bu sene de 3 Temmuz Pazartesi günü öğle saatlerinden itibaren, 16 Temmuz Pazar günü akşamına kadar “cremé de la cremé” onlarca tenisçi kortlarda, İngiltere Kraliyet Ailesi, Kent Dükü ve Düşesi ile Şeref Locası’nda ve binlerce tenissever tribünlerde, biz de televizyon karşısında yerlerimizi alacağız.

Kimi zaman yağan yağmurdan korumak için çimlere branda çeken çocuklardaki heyecanı, kimi zaman bir moda defilesini andıran, birbirinden şık hanımları-beyleri, kimi zaman “ace”leri, “back-hand”leri, “for-hand”leri izlemekten keyif alacağız. 

İzlediğimiz bir spor mu? yoksa spor/tenis sadece fon mu? soruları uzun zamandır zihinleri meşgul ediyor. Bir kısım sosyolog; aslında Wimbledon Tenis Turnuvası’nın dünyanın en büyük moda defile organizasyonu olduğunu iddia eder durur nice zamandır. Onlara göre zaten “zengin sporu” olan tenis bahanesiyle, Merkez Kort başta olmak üzere tribünlere akın eden (Jet-Set denilen) “society” o senenin moda trendlerini dünyaya duyuruyor. Bir nevi Londra Moda Haftası’nın “Dünya Premieri” bu turnuva ile sergileniyor. (Haksız da değiller bence.) Bu sene tribünlere ve sporculara bir de bu gözle tekrar bakmakta fayda var.

Gelelim Turnuva detaylarına; her tekler klasmanında 128 oyuncu, çiftler klasmanında 64 çift oyuncu ve karışık çiftler klasmanında da 48 çift oyuncu turnuvaya kabul edilir. Tek ve çift olarak oyuncuların kabul edilme kriterleri, uluslararası sıralamadaki yerleri ve çim sahalardaki performanslarıdır. Şu anda seribaşı olarak 32 tek erkek ve kadın oyuncu ile 16 takım bulunmaktadır.

Turnuvaya katılan tüm erkek ve kadın tenisçilerin beyaz giyme mecburiyeti olması, tüm maçların yemyeşil çim kortlarda yapılması, tüm sporcuların aynı set havlu kullanması (bir ara Denizli’den bir firma yapardı bu havluları), giriş-çıkış protokol kuralları diğer Grand Slam turnuvalarından (Avustralya Açık, Amerika Açık ve Roland Garros/Fransa Açık) farklı düzenlemeler içerir. Beyaz giyim konusundaki takıntı; Federer’in turuncu tabanlı spor ayakkabıları ve Bouchard’ın siyah sütyen askısına kadar birçok detaya ulaşınca sporcular homurdanmaya başlamıştı.

2009 yılında bir Türk Kızı Melis SEZER Junior Kategori’de ve Çağla BÜYÜKAKÇAY da geçen sene Ana Tablo’da raket sallayarak Türk Tenis Tarihi’ne geçtiler. Bir Özbek Türkü olan Marsel İLHAN ise Wimbledon’a 2010 yılında katılarak (hem de ilk turda Brezilyalı rakibini yenerek) tarihe geçti. Şu sıralarda maalesef başka tenisçiler yetiştiremediğimiz için bu hikâyeye uzun bir ara vermiş durumdayız Türk Milleti olarak.

Spor dolu günler dilerim.