ABD'nin Ortadoğu'daki rolü sona ermeyeceği, aksine daha geniş ve daha kalıcı olacağı öngörüsünün dile getirildiği yazıda, "ABD'nin giderek daha fazla Kürtlere ihtiyaç duyma olasılığı giderek yükselen bir ihtimaldir.
“1. Ortadoğu'da Kürt davası tarihi bir fırsata doğru ilerliyor. Fırsatlar tehditlerden daha ağır basıyor.
2. ABD'nin Irak ve Ortadoğu'daki rolü sona ermeyecek, aksine daha geniş ve daha kalıcı olması da muhtemeldir.
3. Şu anda Kürtler arasında yaratılmakta olan bu yenilgi ve çaresizlik psikolojisi, etrafımızda oluşan uluslararası gerçeklere aykırıdır.”
Bu ifadeler Erbil merkezli Rudaw yayın grubunun Mecid Nizamedin Gıli adlı New York temsilcisinin “Kürtler için uluslararası öngörüler” başlıklı yazısının giriş bölümü.
ABD'nin Ortadoğu'daki rolü sona ermeyeceği, aksine daha geniş ve daha kalıcı olacağı öngörüsünün dile getirildiği yazıda, “ABD’nin giderek daha fazla Kürtlere ihtiyaç duyma olasılığı giderek yükselen bir ihtimaldir. Ama aynı zamanda benim ve senin bir hayal edemeyeceği şekilde Ortadoğu’da bazı Kürt düşmanlarının başkentine zor ve kaos bulaştırma ihtimali de var.” ifadelerine yer veriliyor.
Yazıda Kürt düşmanı olarak nitelendirilen ve zor ve kaos bulaştırılacağı başkentlerin hangileri olacağı da devamındaki paragrafta dile getiriliyor:
“Ortadoğu, Çin ile ABD arasındaki bir başka rekabet alanı haline geliyor ve bölgede halihazırda var olan bölgesel rekabetlerin derinleşmesine yol açıyor. Tüm bunlar Kürtler için daha fazla fırsat kaynağı olabilir. Ancak bu sefer fırsatların sadece Bağdat ve Şam'da değil, Ankara ve Tahran'ı da kapsaması ihtimallerden uzak değil.”
ABD’nin müdahalesiyle Saddam’ın yıkılmasının ardından Kuzey Irak’ta Federe bir Kürt yönetimi oluşmasına yine Suriye’de de ABD’nin desteğiyle terör örgütü PKK/PYD unsurlarının bazı bölgelerde hakimiyet elde etmesine atıfta bulunan Rudaw temsilcisi, yakın bir zamanda yine ABD’nin desteğiyle benzer bir yapının Türkiye’de ve İran’da da kurulma ihtimalinden söz ediyor:
“Türkiye ve İran'ın Irak ve Suriye'den daha güçlü olduğu doğrudur. Normal bir zamanda Türkiye ve İran'ın iç ve dış politikadaki bu büyük serkeşliğinin kolaylıkla geçişebileceği ve Kürtler için tarihi bir fırsat yaratmayacağı doğrudur, ama şimdi normal bir zaman değil.”
Bu görüşler, Türkiye düşmanı bir gazetecinin hezeyanları denilerek es geçilebilir ama öyle değil.
Bunlar, önemli ölçüde ABD’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika Sorumlusu Brett McGurk gibi, ABD’nin eski Suriye Temsilcisi James Jeffrey gibi isimler tarafından hayata geçirilmeye çalışılan ve bu çevreler tarafından bazı Kürt grupların kulaklarına fısıldanan hatta zaman zaman aynı bu açıklıkta net ifadelerle dillendirilen derin ABD’nin bölgemize dair kaos planlarını yansıtıyor.
O nedenle bu yazıda yer alan kimi bilgileri, kimi görüş ve ifadeleri fazlasıyla ciddiye almakta yarar var diye düşünüyorum.
ERBİL MERKEZLİ YAYIN ORGANLARININ TÜRKİYE KARŞITLIĞI
Öncelikle başta bu gazetecinin temsilcisi olduğu yayın grubu Rudaw olmak üzere Erbil merkezli K24 ve Basnews gibi bazı yayın organlarına dair birkaç şey söylemek gerek.
Bu yayın organlarının tümü güya Türkiye’yi kardeş ve dost bildiklerini sürekli olarak dile getiren IKYB’nin başındaki Barzani ailesine bağlı.
Türkiye’de de ofisleri, merkezleri bulunan bu yayın organlarının yayınları incelendiğinde büyük ölçüde yukarıdaki yazıda dile getirilen Türkiye’de kaos ve kargaşa çıkarmaya yönelik PKK’nın amaçlarına hizmet eden bir çizgide hareket ettikleri görülecektir.
Bu yayın organlarında zaman zaman PKK karşıtlığına da yer verilir ancak bu durum daha ziyade PKK ile KDP arasındaki anlaşmazlıkları konu alan yayınlar için geçerli.
Söz konusu olan Türkiye olunca açık ve net bir şekilde PKK’dan yana bir tavır gösteriyorlar.
Bu, yıllardan bu yana süregelen bir durum olmasına karşın muhtemelen Erbil yönetimiyle ilişkilerin gerilmemesi adına Ankara’nın bu yayınlara toleranslı davrandığını düşünüyorum ancak bu yayınların özellikle Doğu ve Güneydoğu’daki sıradan insanlar üzerinde PKK’nın yayın organlarından çok daha fazla ciddi olumsuz etkileri olduğunun altını çizmekte yarar var.
“KÜRT KARTI” YENİDEN DEVREDE
Gelelim yazının içeriğine…
ABD’nin yakın ve orta vadede Ortadoğu’dan çekilmesinin beklenmemesi gerektiği, aksine bu yazıda belirtildiği gibi Çin ile rekabet alanlarından birisi olacağı için bu bölgede daha güçlü şekilde yer almaya çalışacağı yönündeki öngörüleri paylaştığımızı belirtelim.
Yine yazıda belirtildiği gibi ABD’nin buradaki varlığını korumak için “Kürt kartını” çok daha güçlü şekilde devreye sokmaya çalışma ihtimali de yüksek.
Geçtiğimiz hafta içinde aralarında üst düzey yöneticilerin de bulunduğu ABD’li heyetlerin Suriye ve Kuzey Irak’ta mekik dokumaları, yaklaşık bir yıldan bu yana ara verilen terör örgütü PKK/PYD ile diğer Kürt gruplar arasındaki ittifak görüşmelerini yeniden canlandırmaya çalışmaları bunların işaretleri.
Zira “Kürtler arası birlik” dedikleri bu konu, ABD’nin “Kürt kartı” planlarının ana omurgalarından birini oluşturuyor.
Bu köşede daha önce birçok kez dikkat çekmeye çalıştığımız gibi KDP ve PKK arasındaki anlaşmazlıkların giderilerek Irak ve Suriye’de KDP ve ona bağlı veya yakın Kürt grupların terör örgütüyle ortak hareket etmesinin sağlanarak bölgede bir “terör devleti” oluşturma çabalarına hız verilecek gibi.
TÜRKİYE PLANLARININ APARATI HDP VE MİLLET İTTİFAKI
Kuşkusuz bu kaos planlarının hayata geçirilmeye çalışılacağı en önemli ülkelerden biri, bu Rudaw temsilcisinin yazısında dile getirildiği gibi Türkiye olacak.
Bunun için hangi yolu izleyeceklerini, henüz ABD Başkanı seçilmeden önce söylemişti Joe Biden; “Muhalefeti destekleyerek, Erdoğan’ı indirmek.”
Bu çirkin kaos planlarından vazgeçilmediği gibi faz arttırarak çabalarını sürdüreceğe benziyorlar.
Bunu da, son iki haftadan bu yana ismi kamuoyu gündeminde olan soy ismi Güzel kendisi çirkin vekil örneğinde olduğu gibi, vekillerinin ve yöneticilerinin büyük kısmı doğrudan terör örgütü yöneticilerince belirlenen HDP adlı parti ve bu parti ile ittifakta herhangi bir beis görmeyen, kimi temsilcilerinin bu kaos planlarını idrak etmekten yoksun olduğu, kiminin de doğrudan içinde yer aldığı Millet İttifakı üzerinden hayata geçirmeye çalıştıkları gün gibi aşikâr.
Lakin bu toplum, bu halk, bu millet, yüz yılı aşkın süredir bu bölgeye kan ve gözyaşından başka hiçbir şey getirmemiş küresel güçlerin yeni kan ve gözyaşı içeren kaos planlarını boşa çıkaracağı gibi, bu küresel güçlerin kaos planlarıyla afaki hayallere kapılan hayalperestlerin hayallerini yıkacağına da kuşku duymuyorum.