Türkiye, son 10-15 yıl içinde yargı ve bürokrasi içindeki vesayet güçlerinin kumpaslarından darbe girişimlerine, terör saldırılarından ekonomik kıskaçlara kadar sayısız saldırı girişimine maruz kaldı.
Bu saldırı girişimlerinin hemen hemen tümü batılı küresel güçler ve onlarla birlikte hareket eden güçler tarafından organize edilip kâh doğrudan onlar tarafından, kâh iplerini ellerinde tuttukları FETÖ gibi casusluk şebekeleri tarafından devreye sokuldu.
Tüm bu süreçlerde içerden ve dışardan FETÖ, PKK ve DEAŞ olmak üzere sayısız terör örgütü üzerinden Türkiye’ye yönelik saldırılar gerçekleştirildi.
Bu saldırıların tümünde hedef Erdoğan liderliğindeki hükümeti düşürmek ve Türkiye’yi arzu ettikleri “müstemleke devlet” haline getirmekti.
Yöntem olarak da Joe Biden’ın açık bir şekilde itiraf ettiği gibi “muhalefeti destekleyerek iktidarı düşürmek” seçildi.
CHP Eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi, Türkiye’ye yönelik tüm saldırıları ve saldırı girişimlerinde, saldırıları organize eden güçlerin siyasi hesaplarına uygun ve de bu saldırılarda maşa olarak kullanılan terör örgütlerini destekleyen bir pozisyon takındı.
Kılıçdaroğlu ve CHP, Türkiye’ye yönelik bu saldırılarda hep “koçbaşı” olarak kullanıldı.
Öyle ki, anımsanacağı üzere MHP Lideri Devlet Bahçeli haklı olarak, “Kılıçdaroğlu ve CHP’nin Türkiye için bir bekâ sorunu haline geldiğini” söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da çok sayıda benzer beyanları oldu.
Türkiye halkının kahir ekseriyeti bu kirli hesapları, planları gördüğü için devletinin yanında, hükümetinin arkasında durdu.
Farklı alanlarda yaşanan sayısız sıkıntıya ve kimi yanlışlarına rağmen çok sayıda seçimde halk, Erdoğan’ı ve AK Parti’yi destekledi, Kılıçdaroğlu ve CHP’ye geçit vermedi.
Tüm bu süreçlerden zaferle çıkılmasında halkın, ülkenin varlığı, birliği ve bekâsı için verdiği mücadele nedeniyle Erdoğan ve AK Parti’nin arkasında kenetlenmesinin yanı sıra MHP’nin de Cumhur İttifakı çatısı altında Erdoğan ve AK Parti ile yan yana durmasının da ciddi bir katkısı oldu.
Kuşkusuz tüm bu saldırı ve saldırı girişimlerinden zaferle çıkılması Türkiye için çok önemli, çok değerli.
Türkiye hür, bağımsız, bir ve bütün şekilde dimdik ayakta.
Ancak “her zaferin bir hasarı olur”u gibi bu süreçlerde ağır bedeller de ödendi.
Ekonomik krizler, özgürlük-güvenlik dengesinde güvenlik kefesinin ağır basar hale gelmesi, dolayısıyla demokrasi ve özgürlüklerin kullanılmasında kimi daralmalar, yargı alanında kimi mağduriyetler ve kimi alanlarda kimi yanlışlar…
Ülkenin birliği, bütünlüğü ve bekâsı, vatandaş için birinci endişe kaynağı olmaktan çıkınca ve de tüm zorlu süreçlerde, Türkiye’ye yönelik saldırılarda “koçbaşı” rolü oynayan Kılıçdaroğlu ve ekibi siyaset sahnesinden tasfiye edilince halk, Mart ayındaki yerel seçimlerde tüm bu süreçlerde yaptığı hatalar nedeniyle AK Parti’ye sert bir uyarı verirken Özgür Özel yönetimindeki yeni CHP’ye de ciddi bir kredi kapısı açtı.
Seçimden sonra geçen 1.5 aylık süre içinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ardından da MHP Lideri Bahçeli’yi ziyareti, Bahçeli ve Erdoğan’ın bu ziyareti değerli gördüklerine yönelik beyanatları ve Erdoğan’ın Özel’e iade-i ziyarette bulunmasına yönelik beklentiler siyasette ciddi bir yumuşama süreci başlattı.
Geçen 10-15 yıllık süre içinde CHP’nin Türkiye düşmanlarıyla aynı safta yer almasının ülkeyi nasıl bir gerilime, kutuplaşmaya, ayrışmaya soktuğu, ülkenin birlik, bütünlük ve bekâsının ne tür sınanmalara maruz kaldığı göz önüne alındığında bu yumuşama sürecinin ne denli hayati bir önemde olduğu daha iyi anlaşılır.
Bu ziyaretlerin yanı sıra Özgür Özel’in, “Türkiye’de ana muhalefet ama yurt dışında Türkiye partisiyiz” şeklindeki yabancı güç ve devletlere karşı Türkiye’nin çıkarlarını savunacaklarına dair ifadeleri de kanımca son derece önemli ve değerli.
Siyasette bu olumlu gelişmeler yaşanırken terör örgütü FETÖ bağlantılı unsurlar, geçtiğimiz yılın Eylül ayında yakalanan bir suç örgütü elebaşısı Ayhan Bora Kaplan ve adamlarıyla ilgili soruşturma üzerinden emniyet ayaklı 17/25 Aralık benzeri yeni bir kumpas girişimi başlattı.
FETÖ’cü unsurlar daha önceki tüm kumpas ve saldırı girişimlerinde olduğu gibi bu olayda da CHP’yi siyasi güç olarak kullanma çabasında.
Bu olayın, tüm yönleriyle aydınlatılıp varsa bu suç örgütüyle bağlantılı tüm isimlerin ortaya çıkarılıp adalet önünde hesap vermesinin sağlanması kadar CHP’nin kumpasçı FETÖ unsurlarıyla yan yana durmaması da çok önemli diye düşünüyorum.
Bunun için hükümetin kamuoyunu olduğu kadar Özgür Özel ve CHP yönetimini de ayrıca bilgilendirmesi, elindeki bilgi ve belgeleri onlarla paylaşması ve dolayısıyla CHP’nin FETÖ unsurlarının kirli ve yalan bilgileri üzerinden bir pozisyon almasının önüne geçmekte etkin rol alması gerekmektedir.
Böyle bir yaklaşım, CHP’nin yeniden Türkiye düşmanı unsurlarla aynı rotaya dönmesini önlemeye katkı sağlayacağı gibi siyasette yumuşama sürecini engelleme çabası içinde olanların beklentilerini de boşa çıkartacaktır.