Daha önceki yazılarda defalarca belirttiğim gibi İktidar en zayıf ve en kırılgan dönemini yaşamaktadır. Vatandaş yirmi yıllık iktidarları boyunca olduğundan çok daha büyük bir tepkiyi AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanı'na göstermektedir.
Memleketimizin siyaset kumpanyası o kadar yaratıcı ki, benim “küçük kıyamet” dediğim 6 Şubat Depremini unutturacak temsiller sahneye konmaya başladı bile. Müzikali var, gizemi var, trajedisi var, ne ararsanız var… Ama son tahlilde iş hep komediye bağlanmakta…
Sayın Akşener’in geçen akşam başrolünü oynadığı, kendi yazıp yönettiği tek kişilik piyes bir trajedi olarak başladı. Benim her zaman başarısına ve siyasetine belli bir şüpheyle yaklaştığım “Altılı Masa’da” Sayın Akşener ve partisine dramatik bir kumpas kurulmuştu. Birinci perde bu şekilde tamamlandı. Dram, trajedi ne isterseniz vardı. İzleyiciler ağlamaklı olmuşlardı ki, ikinci perde başladı: Sayın Akşener ve partisi epik oyunculuğun en güzel örneklerini verdi, kumpas kuran masayı bir vuruşta devirdi, “Ya tarih yazarız, ya da tarih oluruz!”, dedi. İzleyiciler bu muhteşem performans karşısında kahramanlık duygularıyla dolmuşlardı ki, üçüncü perde açıldı. Üçüncü perde de ikinci bir oyuncu devreye girdi. Sayın Akşener’in kazanacak aday olarak seçtiği Ersan Şen kendi özgeçmişini dramatik bir ifadeyle seyircilerle paylaştı. İfade ne kadar dramatik olursa, oyun da o kadar komediye dönüştü. Oyun sonlanırken seyirciler gülmekten yerlere kapanıyordu.
Şaka bir yana… Altılı Masa’nın bir buçuk yıldır gerçek anlamda bir siyaset ürettiğini görmedik. Ben böyle söyledikçe muhalefet taraftarları “Aman Hocam, yapmayın! CHP’nin, İYİ Parti’nin, Gelecek ve DEVA Partilerinin, Demokrat Parti ve Saadet Partisinin programları internette açık. Okuyun, çok güzel projeleri var!” demekteydiler. Evet, her partinin kendi programı vardır. Bu programlar kimsenin itiraz etmeyeceği noktalara işaret eder, güzel kelimeler ve oturaklı bir üslûpla kaleme alınır. Bu her parti için, hatta Dolunay Partisi için de, geçerlidir. Eğer internete bilmem kaç puntoyla ve falanca fontla yazılmış programlar kazanmak için yeterli olsaydı niye siyasi mitingler yapılmaktadır, niye her parti karizmatik liderler aramaktadır? Çünkü vatandaş internetteki programa değil, partiyi temsil eden konuşmacılara bakar.
Bu anlamda Altılı Masa kendi ortak ekonomik programını bile çok geç açıklamıştır. Daha bir Cumhurbaşkanı adayı yoktur. Nasıl bir propaganda süreci geçirilecek belli değildir. Bir durgunluk ve atalet masaya hâkimdir. Bu ortamda masanın kurucusu ve bu yolda çok emek sarf etmiş olan Sayın Kılıçdaroğlu’nun masa kurulmadan önceki stratejisi olan “CHP + İYİ Parti + HDP = İktidar” formülünü bozulmadan hayata geçirmesi en temel hedefi olmalıydı. Bu zor bir hedefti ama bir kere başarılı olmuştu. Diğer buçukluk partiler daha az önem içermekteydi. Bu üç partiden biri masadan küstürülüp uzaklaştırılırsa, bütün plan yatardı. Benim kanaatim Sayın Cumhurbaşkanı’nın birinci hedefi de bu birlikteliği bozmaktı. Dünkü piyes ve sonunda Sayın Akşener’in köprüleri atmasında ne derece İktidarın payı vardır, ne derece başta Sayın Akşener ve Sayın Kılıçdaroğlu olmak üzere muhalefetin iç uyumsuzluğu vardır, bilemem. Ama gerçek şudur: İYİ Parti’nin ayrılması Masaya büyük güç kaybettirmiş ve bu işten en büyük kazanan Sayın Cumhurbaşkanı olmuştur. Hatta büyük bir güvenle söyleyebilirim ki, geçen akşam oynanan piyesten en büyük keyfi Sayın Cumhurbaşkanı almıştır.
Sayın Akşener ve partisi tabiî Masadan ayrılma kararı vermekte özgürdür. Neticede her siyasi parti kendi oy maksimizasyonunu temel alır. Ancak 2019 seçimlerinden beri beraber hareket CHP ve İYİ Parti bunun sonucunu pozitif olarak almıştı. Eğer seçimleri muhalefet kazanırsa, iktidarın içinde Sayın Akşener’in belirleyici bir rolü olacaktı. Bu gerçeklere rağmen, Sayın Akşener nasıl bir strateji geliştirmiştir ki Masadan ayrılma kararı versin? Burada iki seçenek bulunmaktadır:
Birincisi, Sayın Akşener, seçimi muhalefetin kazanacağını ama bu iktidarın bir geçiş dönemi iktidarı olacağını, yoğun iktisadi problemlerle boğuşacağını bunun da iktidardaki partileri zayıflatacağını öngörmüş olabilir. Seçimi masanın kazanması ihtimaline bağlı olarak AK Parti ve MHP’nin zayıflayacağını da hesaplamıştır. Bu anlamda Meclis’te güçlü bir muhalefet yaparak sağın yeni patron
partisi olmayı amaçlamış olabilir. Tabii ki bu strateji seçimin Altılı Masa tarafından kazanılacağını ve AK Partinin dağılacağını varsaymaktadır. Bu ne kadar gerçekçidir?
İkincisi Sayın Akşener seçimleri Altılı Masa’nın, Sayın Kılıçdaroğlu’nun muhtemel adaylığıyla, kazanamayacağını öngörmüştür. Bu durumda belki tek başına seçime girmenin ve sonrasında Meclis’te Cumhur İttifakı ile birlikte hareket etmenin kendisi ve partisi adına daha akılcı olduğu sonucuna varmış olabilir. Bu daha gerçekçidir, ancak ben Sayın Akşener’in Cumhur İttifakı ile birlikte hareket etmek isteyeceğine çok ihtimal vermiyorum.
Sonuçta bu durum, yani İYİ Parti’nin masadan ayrılması, ne CHP’ye ne de İYİ Parti’ye yaramaktadır. Partililerin şimdiden başlayan ağız dalaşı ve işi geri dönülemeyecek noktaya götüren karşılıklı hakaretleri her iki tarafı da yıpratmakta, teşkilatların motivasyonunu düşürmektedir. İşin seçmen tarafı daha vahimdir: Özellikle ekonomik kriz ve doğal afet durumlarında seçmen kendisine güven veren, güçlü duruşu olan siyasi figürleri tercih eder. Muhalefet partileri bu toz duman altındaki manzarayla, bırakın memleketi bir masayı bile idare edemedikleri algısını oluşturmaktadırlar. İktidar ise, kavgaya hiç karışmadan, memleket meseleleri ile uğraştığı imajını pekiştirmektedir. İYİ Parti ve CHP arasındaki bu kavga devam ederse, bırakın kararsızları kendi seçmenlerini bile İktidara kaptırabilirler.
Daha önceki yazılarda defalarca belirttiğim gibi İktidar en zayıf ve en kırılgan dönemini yaşamaktadır. Vatandaş yirmi yıllık iktidarları boyunca olduğundan çok daha büyük bir tepkiyi AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanı’na göstermektedir. Eğer bu durumda dahi ortak bir strateji oluşturup, doğru bir program ve etkili bir propaganda ile muhalefet iktidara gelemezse bir daha hiç gelemezler.
Seçime 70 gün var. Artık Beşli Masa mı olarak devam ederler, HDP’yi Masaya mı alırlar, nasıl bir yol izleyecekler, bilemem. Ancak Altılı Masa’nın parti gerek teşkilatlarını gerekse de seçmenlerini uyarması ve İYİ Parti seçmenini küstürecek söylemlerden kaçınmaları gerekir. Çünkü İYİ Parti Masada olmasa bile seçmeninden gelecek oya halâ daha ihtiyaç vardır. Bir an önce Cumhurbaşkanı adayını (muhtemelen Sayın Kılıçdaroğlu’nu) ilan edip beş parti bütün teşkilatlarıyla birlikte sahaya inip propagandaya başlamalı. Çünkü siyaset öncelikle vatandaşın kalbini kazanıp iknâ etme sanatıdır. Unutulmasın, en zayıf anında olsa bile, karşılarındaki rakip Türk siyaset tarihinin en usta siyasetçilerinden biridir. Bu bilinçle, düzen ve eşgüdümle bir kampanya üretilmeli, parti çıkarının üzerinde ortak hedefler öne çıkarılmalıdır. Yoksa Sayın Cumhurbaşkanı atını eğerlemeye başlamıştır. Üsküdar’a yola çıkması an meselesidir.