Yeni Zelanda'da sapık ve cani bir terörist tarafından şehit edilen kardeşlerimizi rahmetle anıyorum. Her zamanki ikiyüzlülüğünü gösteren, emperyalist batı devletlerini de lanetliyor ve kınıyorum.
18 Mart Çanakkale Zaferini kutluyor, başta Atatürk olmak üzere kahraman atalarımızın ruhlarına bir Fatiha okuyorum. Ruhları şad olsun.
***
Son iki yazıda Merkez Bankası’nın para politikası hakkında iki önemli noktayı vurguladım. Birincisi para politikasının faiz ve enflasyon oranları ile kur düzeyi arasındaki ilişkiyi bozmaması gerektiği idi. İkincisi ise, enflasyon hedeflemesinin hem bu uyumu hem de mevcut kur ve para politikaları arasındaki eşgüdümü bozduğu idi. Çare olarak değil ama belki daha tutarlı bir alternatif olarak parasal hedeflemeyi önermiştim. Bugün parasal hedeflemeyi anlatacağım.
Bir politikayı belirlerken daha baştan bir plana sahip olmanız gerekir. Merkez Bankası’nın bir numaralı görev ve sorumluluğu fiyat istikrarıdır. Fiyat istikrarı ise merkez bankasının enflasyonu –makul bir düzeyde- kontrol edebilmesidir. Bunun için de Merkez Bankası’nın kamuoyuna deklare ettiği bir enflasyon hedefi bulunmalıdır. Bu enflasyon hedefini tutturursa Merkez Bankası başarılı sayılacaktır.
Para piyasaları emtia piyasalarına benzemez. Tabir-i caizse, emtia piyasalarında – altın, petrol, buğday, kırmızı et gibi- maddi gerçekliklere değer biçilirken, para ve mali varlık piyasalarında – hisse senedi, döviz, tahvil gibi- itibari varlıklara tahmini değer biçilir. (Finans uzmanı kardeşlerimizi çok kırmayalım, büsbütün “hayali varlıklar piyasası” diyebilirdim, ama demedim!) Bu ne demek şimdi? Şu demek oluyor ki, para ve mali varlık piyasalarında fiyatlandırma mali varlığa şimdi duyulan maddi ihtiyaç veya o mali varlığın şimdi sağlayacağı reel fayda üzerinden değil, ancak belli bir vade sonunda elde edeceği muhtemel değer ve yine bu vade sonunda gerçekleşebilecek tahmini getirisi üzerinden yapılır. Yani fiyatlandırma süreci esas olarak, maddi ihtiyaç ve donanımlara göre değil ama piyasada o varlığın değeri hakkında oluşan algıya göre oluşur. Şimdi, eğer Merkez Bankası enflasyon hedefini gerçekleştirilebilecek düzeylerde belirlemezse, o takdirde, her seferinde hedefi tutturamayacak ve başarısız olacaktır. Ancak bu, Merkez Bankası’nın kredibilitesi – güvenilirliğini düşürecek, her başarısızlıktan sonra insanların Merkez Bankası’na olan inancı azalacaktır. Bu yüzden, yani insanlar Merkez Bankası’nın başarılı olacağına inanmadığından, Merkez Bankasının politikalarının başarısızlık oranı yükselecektir. Sonuçta, her şeyden önce, Merkez Bankası gerçekçi ve ulaşılabilir bir enflasyon hedefi çizmelidir.
İş enflasyon hedefi ile bitmez. Bu hedefe ulaşacak uygun stratejinin belirlenmesi gerekir. İktisat biliminde bile önce, insanların, aydın ve mütefekkirlerin bildiği veya farkında olduğu en eski iktisadi ilişki para miktarı ile fiyatlar arasındaki ilişkidir. Buna iktisatta Paranın Miktar Kuramı denir. Herkesin anlayacağı dille anlatırsak, enflasyon oranları uzun vadede para miktarının büyüme hızına yakınsar. Yani enflasyonu kontrol edebilmek için en kolay ve en temel ilişki para miktarının büyüme hızının kontrol edilmesidir.
Burada karşımıza iki soru çıkmaktadır: İlki, “Merkez Bankası para miktarını kontrol edebilir mi?” İkincisi ise, “Ederse, ne derece kontrol edebilir?”
İlk soruya verilecek cevap “Evet, edebilir.”, şeklinde olacaktır. Çünkü para arzı musluktan akan suya benzetilirse, Merkez Bankası da suyun kaynağıdır. Aslında, para arzının sadece bir kısmı basılan nakit paradır. Para arzının daha geniş kısmını ise bankacılık ve finans kesiminin hesaplarında oluşan satın alma gücü belirler. Buna kaydi para mekanizması denir. Örneğin ben maaş aldığım zaman, bu bankadaki hesabıma yatırılır. Ben ilk günde bütün paramı nakit olarak çekmem. Hatta birçok vatandaş, hesapta duran parasının onda birini bile nakit olarak yanında taşımaz. İşlemlerin çoğu kredi ve maaş kartıyla, ya da doğrudan telefonlarınız vasıtasıyla internetteki hesaplar üzerinden yapılır. Bu kaydi para, piyasada dolaşan nakit paranın birkaç katını oluşturur.
İşte tam bu noktada ikinci soruyu cevaplamak gerekir: “Merkez Bankası’nın toplam para arzını kontrol edebilme gücü, kaydi parayı kontrol edebilme gücüne bağlıdır.” Bu kaydi paranın düzeyi, zorunlu karşılık oranları, vatandaşın nakit tutma alışkanlıkları ve bankacılık kesiminin kredi politikası ile belirlenir. Merkez Bankası toplam nakit parayı doğrudan kontrol edebilirken, kaydi para mekanizmasını dolaylı yoldan –zorunlu karşılık oranları vasıtasıyla- kısmen belirler. Burada kritik olan Merkez Bankası’nın kaydi parayı kontrol edebilme gücüdür. Eğer vatandaşların nakit tutma alışkanlığı sürekli değişmiyorsa – yani istikrarlıysa- ve/veya bankacılık kesimi ile Merkez Bankası uyumlu ve koordineli bir ilişki içinde ise Merkez Bankası’nın kaydi parayı kontrol gücü artar. Tersi durumda ise, yani vatandaşların nakit tutma alışkanlığı istikrarsızsa ve/veya bankacılık kesimi ile Merkez Bankası uyumlu ve koordineli bir ilişki içinde değilse, Merkez Bankası’nın kaydi parayı kontrol gücü azalır. Bunlara ilave olarak, ekonominin dışa açıklık oranı arttıkça Merkez Bankası’nın kaydi para üzerindeki kontrol gücü zayıflar.
Parasal hedefleme, Merkez Bankası’nın para arzını belli bir düzeyde tutma stratejisidir. Bu strateji için ara hedefler olarak net iç varlıklar ve/veya bankacılık kredi arzı belirlenebilir. Parasal hedeflemenin ayırıcı noktası Merkez Bankası’nın para miktarını ve bunun büyüme oranın kontrol etmeye odaklanması ve döviz kurlarına veya faiz oranlarına Merkez Bankası’nın – çok acil durumlar haricinde- müdahale etmemesidir. Bu da, hem kurların hem de faizlerin doğrudan piyasada belirlenmesi anlamına gelir. Bu sayede faiz oranları ve döviz kurları arasındaki doğal ilişki bozulmaz. Bu sonucun istisnası, yüksek belirsizliğin olduğu dönemlerdir. Ancak, yukarıda da bahsettiğimiz gibi, belirsizliğin ana kaynağı, Merkez Bankası’na olan güvenin azalmasıdır.
Parasal hedeflemenin avantajı, her şeyden önce, dalgalı kur rejimiyle çelişmemesi ve bu kur rejiminde en kuvvetli politika olmasından kaynaklanır. Aynı zamanda eğer Merkez Bankası para arzı üzerinde kontrolü sağlayabilirse, uzun vadede enflasyonu da kontrol edebilir. Gerçekçi belirlenmiş bir enflasyon hedefi ile bankacılık ve finans ve kesimi ile koordineli bir politika uygulaması, parasal hedeflemenin uzun vadede enflasyon hedeflemesinden çok daha başarılı olacağını söyler. Merkez Bankası kendi hedeflerini tutturdukça, para politikasına güven artacak ve belirsizlik azalacaktır.
Parasal hedeflemenin dezavantajı ise, para arzı üzerinde kontrolün kısa vadede hissedilmemesidir. Buna ek olarak hem döviz kurları hem de faizler daha oynak olacaktır. Kur ve faizlerin piyasada belirlenmesi, ödemeler bilançosu problemlerini önler ve cari açık problemini minimize ederken, artan faiz ve kur oynaklığı belirsizliği arttırabilir.
İki hedeflemeyi karşılaştırırsak, parasal hedefleme dalgalı kur rejimi ve açık ekonomi ile uyumludur. Enflasyon hedeflemesi ise uyumsuzdur, çünkü doğrudan faizi belirleyerek kurların da döviz piyasasını dengeye getirecek şekilde hareket etmesini engeller. Parasal hedeflemede, nakit para arzı üzerinde tam kontrol ve kaydi para arzı üzerinde kısmi kontrol var iken, enflasyon hedeflemesinde Merkez Bankası bırakın kaydi para üzerindekini nakit para arzı üzerindeki kontrolünü bile kaydetmektedir. Parasal hedeflemede uzun vadede enflasyon hedefine ulaşmada başarı ihtimali yüksekken, enflasyon hedeflemesinde bu ihtimal düşüktür. Çünkü paranın kontrolü olmadan enflasyonu kontrol edemezsiniz.