Kayseri’deki Galler maçında son dakikalarda altın tepsi içinde ayağımıza kadar gelen kısmeti tepip Kerem penaltıyı direğe nişanlayınca Uluslar Ligi A kategoriye çıkma şansımız son maça kalmıştı.
Ondan da Karadağ’da sefilleri oynayarak puan alamayınca hem Dünya Kupası’na gitme yolundaki alternatiflerden birisini Kaf Dağı’nın ardına bıraktık hem de Play-off oynamak mecburiyetinde kaldık.
Karadağ’da yaşananları hepimiz seyrettik. Yanlış yanlış üstüne geldi ve adamlar grup maçlarındaki ilk üç puanlarını bizim maçta alabildiler hem de ne futbol oynayarak. Bizim çocuklar sanki üzerlerine ölü toprağı serpilmiş gibiydi. Galler maçını kazanacağımıza o kadar inanmışız ki Kerem o penaltıyı kaçırınca bizim bütün zemberek boşaldı ve Karadağ maçı için zerre kadar umut kalmadı içimizde.
Neyse olan oldu şimdi Uluslar A Ligi’ne çıkabilmek için daha zor bir imtihan bizi bekliyor. Macaristan’la 20 ve 23 Mart’ta iki maç daha oynayacağız. Ya herru, ya merru. Macarlar A Ligi’nden B Ligi’ne düşme tehlikesi yaşıyorlar. Bu play-offta bizi geçerlerse biz sezon daha A Ligi’nde kalacaklar bu prestiji kaybetmek istemeyeceklerdir.
Aynı imkan bizim için de geçerli. Eğer biz Macaristan’ı elersek A Ligi’ne terfi edebileceğiz. Kayseri’de Overlokçu ayağımıza kadar gelmişti, şimdi keyfimize bakacaktık ama haydi bakalım işin yoksa şimdi bir de teknik direktör tartışmaları içerisinde Macar maçına hazırlanacağız.
Muhtemeldir ki o play-off maçlarına Montella ile çıkmayacağız. Çıkarsak sürpriz olur ve Türkiye’de bir şeylerin değişmeye başladığına işarettir ama güzel ve şanssız Ülkemiz bizi hiç yanıltmaz merak etmeyin, öncelikle yerli hocaların federasyona ve yukarıya yakın olanları çoktaaan kulis atmaya başladılar bile. Karadeniz lobisi Cumhur İttifakının iki bileşinin de hoşuna gidecek bir isim olarak, Ünal Karaman’ın adını ne zamandır tedavüle sokmuştu bile. (gerçi Ünal Hoca’nın bu zamana kadar ne başarısı var, ne yapmış, ne etmiş, kimi bir yerden almış bir yere taşımış gibi gereksiz sorulara yer yok elbette.)
İşe göre adam değil de adama göre iş prensibi hiç şaşmaz bu ülkede. Bir pozisyon boşalmaya yüz tuttu mu daha ilk andan itibaren herkes “kendi adamını” o göreve layık görür. O elemanın müktesebatı yeterli mi değil mi önemli değildir.
Ünal Hoca olmazsa Tolunay Hoca var, Şenol Hoca var. Hatta Fatih Hoca bile aday adayı adayı. Aykut Hoca ve “Arap” İsmail’in bu konjonktürde hiç şansları olmadığını hepimiz bilmekteyiz.
Kontenjan Senatörü olarak Yılmaz Vural Hocam bile yapar, ne olacak tecrübe ise tecrübe, yabancı dil ise en yabancısından iki üç dil bilir Hocam. Köln Spor Akademisi’nde Daum’la sınıf arkadaşıydı hatırladığımız kadarıyla.
Ahh Kerem Ah işte bir penaltıyı kaçırdın bak başımıza ne işler açıldı. Şimdi papatya falı bakmaya başladık zemherinin ortasında papatyayı nereden bulacaksak.
Haydi kalın sağlıcakla, en azından Mart’a kadar bol bol zaman var ve bu hamur daha çok su kaldırır.