Okumak üzerine çok şeyler söylenip yazılıyor sürekli. Çağın yani modernitenin sağladığı imkânlar üzerinden de konuya bakmak gerekir.
“Yaratan Rabbinin adıyla oku.” Alak suresi ayet 1
Okumak üzerine çok şeyler söylenip yazılıyor sürekli. Çağın yani modernitenin sağladığı imkânlar üzerinden de konuya bakmak gerekir. Okuma kültürümüz, geleneğin bize ulaştırdığı sohbetlerle, derslerle açılımlar sağladığı muhakkak. Ev içi-dışı sohbet halkaları asırlardır bu toprakların vazgeçilmez değerleridir. Örneğin saraylarda edebiyat, musiki, ilim, irfan meclisleri kurulmuştur. Bu türden meclislerin kökeni Erkamın evindeki sohbeti gösterir.
Okuma bilinci-şuuru-kültürü; toplum bireylerinin ortak ses, dil, düşünüş, inanç ve değerler bütünüdür. Sözlü-şifahi ve yazı olmak üzere iki ana koldan ilerler. Sözlü Kültür, aile ve toplum içi davranışların, cemiyetteki sosyal iletişimlerin, bütün mekânlardaki sohbetlerin, âşıkların sazlarından ve dillerinden dökülüp gelen değerleri ifade eder. Halk ve âşıklık edebiyatı buna en güzel örnektir.
Yazılı Kültür, yerli ve yabancı eserlerin bize sunduğu bilgiler bütünü ile sorgulama yöntemlerinden elde ettiğimiz düşünce, tahlil ve tefekkür yoluyla kazandığımız birikimlerle sosyal olaylara karşı oluşturduklarımız da birer okumadır. Okuma, salt oturup saatlerce kitap okumak değildir. Çeşitli yollarla bilgi alış verişini gerçekleştirirken elbette ki okumanın verdiği kazanımlar, tat ve ahenk diğerlerinde yeterince yoktur. Yazılı kültürün oluşturduğu düşünce, felsefi derinlik, hayata çok yönlü bakma edinimleri, farklı dostlukların oluşmasını da sağlar. Düşünen duyarlı bireylerin, kazanması gereken en temel beceri okuma kültürüdür. Kültür dediğimizde, bireyden başlayarak toplumun bütününün oluşturduğu 24 saatlik gün içerisindeki bütün eylemlerin adıdır. Okuyan bireylerin toplum içerisindeki yankıları, ilişkiler ağındaki anlaşılır olmaları ve kolay iletişimle ilişkilerin düzeyini ve niteliğini sağlamış olur. Şahsiyet, karakter, ahlak, iletişim ve problemleri çözme yol ve yöntemleriyle bireyi belirgin kılar. Kitabi kültürle, bireylerin alışkanlıklarını, tanzim ettiği topluma ait yaşayış biçimlerini bir bilinçle şekillendiği söylenebilir. Okudukça farklı kavrayışlarla oluşan bir hayat anlayışı çıkar ortaya.
İlim, bilim ve teknik, insan hayatına girdikçe daha şehirli olduğunu söyleyebiliriz. Burada şehirli tanımlaması medeni olmakla, medeniyetle kurduğumuz bir ünsiyet buluşmasıdır. Toplumca benimsenmiş yerleşik ahlaktan, örflerden, adetlerden, dinin yüklediği yükümlülüklerden, adaletten, ortak anlayışlardan bahsediyoruz.
Kültür, bireyde özne değil toplum nezdinde bir kabulleniştir.
Bireyin yetişmesindeki birinci hedef, aile fertlerinin anlayış, kavrayış, yaşayış, inanç, dilin düzgün kullanılmasıyla oluşan bir kültür ocağıdır. Aile büyüklerinin, tavırları, duruşları, ifadeleri, ahlakları, adaletli davranışları, doğru sözlü olmaları, giyim tarzları ile kitaba, ilme, irfana, sanata ve edebiyata verdikleri-ayırdıkları değer ve zamanla ilintilidir. Önden gidenler nasıl inanıyor ve yaşıyorsa geleceğin sahibi olan gençler de öyle inanır ve yaşar. Günlük kahvaltı ve akşam yemeğinde bir araya geldiği gibi, fertlerin okuma alışkanlıkları da o düzeyde önemlidir. Kitaba, okumaya, derse, ilme ve kütüphaneye ayırdığınız vakit, çocukların-gençlerin geleceğinde en önemli unsurlardır.
Kültür, birdenbire oluşmadığı gibi okuma alışkanlığı da birdenbire oluşmaz. Berber çırağının sabrederek kalfa olması nasılsa öyledir. Ya da terzi olabilmek için ustanın yanında yıllarca sabrederek ulaşabileceğini çırak çok iyi bilmelidir. Bu durum bütün sanatlarda da böyledir. Sabretmeyen hedefine ulaşamaz.
Okuma kültürü şu unsurlardan oluşuyor;
1- Görsel anlamda okur-yazarlık,
2- Okuma-yazma becerisini elde etmek,
3- Okuma alışkanlığının tahlil ve düşünceyi geliştireceğine inanmak,
4- Doğru anlama, topluma yol gösterme,
5- Yaşadıklarımız üzerinden tahliller çıkartarak, notlar tutmak, başkalarına aktarmak,
6- Okuduklarımız üzerinde eleştirel bakabilmek, şeksiz şüphesiz, hatasızlık ve kusursuzluğun mümkün olmadığını bilerek eleştirel değerlendirmeler yapmaktır.
Sosyal medya ağlarından, bilişim ve iletişim teknolojilerinden faydalanmak önemlidir lakin doğru kaynaklardan bilgileri, araştırmaları, okumaları elde etmek daha da önemlidir.
Okuma ve yazma becerileri için;
A- Okuma alışkanlığını eleştirel okuma, anlama ve aktarma becerisine ulaştırma,
B- Becerilerimizi, birikimlerle birleştirerek, bilişim teknolojilerinden yararlanarak evrensel bir dile ulaştırmak,
C- Toplum hayatında okuma-yazma kültürünün büyük faydalar sağlayacağına, problemlerin azalacağını, erdemli bir topluma yönelişin artacağına inanmak,
D- Toplumun geleceği olan çocukların ve gençlerin eğitim sürecinin tümel bir anlayışla ele alınmasına özen göstermek, kabiliyetlerini evvelden tespit ederek yönlendirmek,
E- Okuyanların ve yazanların toplumu yöneten, insanlığı aydınlatan, geleceği şekillendiren kişilerin olduğunu öne çıkarmak,
F- Okumanın bir bilince dayandığına, okudukça algıların genişlediğini, istikametinin daha doğru olacağına inanmak,
G- Okuma kültürü, aynı zamanda yazma yöntemlerini, sanat, edebiyat, şiir, musiki gibi alanların yollarını öğrettiğini bilmek önemlidir.
Anne karnında başlayan insanlık eğitimi, aileden cemiyete, ilköğretimden üniversiteye doğru sürüp giden bir süreci gösterir. Beşikten mezara değin sürüp gider. Ana Dilini doğru kullananların daha etkili olduğu ifade edilir. Dil etkileyicidir, tıpkı sesteki ahenk gibi. Türkçe öğretiminin gerçekleştirildiği ilköğretimde atılan temelle yalnızca derslerde başarılı olamaz, hayatı boyunca başarısında etkilidir. Özelde Türkçe öğretimiyle, öğrencilerin anlama-anlatma becerilerinin geliştirilmesi sağlanır.
Okuma, dinleme, konuşma, yazma gibi Türkçenin becerilerinin arttırılması sağlanır. Böylece, anlama -okuma, dinleme- , anlama -konuşma, yazma- hususunda başarı ilköğretimle başlayarak ömür boyu devam eder. Bilinmelidir ki Türkçeyi doğru telaffuz yalnızca Türkçe öğretmenlerine mahsus değildir. Bütün öğretmenlerin, anne ve babaların üzerine sorumluluktur. Eğitimin amacı; okuma bilincinin sağlandığı duyarlı, duruş sahibi bireyler yetiştirmek, öğretmenlerin boynunun borcudur. Dil eğitimi ve öğretimi; duygu ve düşüncenin geliştirilmesi, değerler sistemi üzerinden insanlığa özgün eserlerin ulaştırılmasıdır. Dili düzgün kullananlar, meramlarını doğru anlatır. Okuma, dinleme, konuşma, yazma uğraşları ancak uygulamalarla geliştirilebilir. Özgürlük, hissettiklerimizle elde edilir. Kuşlar, türlü türlü, insanlar da öyledir. İki ayet ve bir hadis ve bir dua ile bitirelim ve üzerinde tefekkür etme imkânımız olsun:
“Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir.” Alak suresi ayet 3
“…Siz takvâ sahibi olursanız, Allah size öğretiyor…” Bakara suresi ayet 282
Müslim “zikir” bahsinde nakledilen bir Hadisi şerifte Peygamberimiz Muhammet Mustafa (sav) şöyle buyuruyor; “Yâ Rabbi diyor, fayda vermeyen ilimlerden Sana sığınırım” buyuruyor.
Efendimiz (as) Muaz (ra) çok severlerdi. Elinden tutarak şu duayı çok oku ya Muaz buyurdular. Ebu Davud Vitr bahsinde geçen bu hadis(dua)şöyle; “Allâhʼım! Senʼi zikretmek, Sana şükretmek ve Sana güzelce kulluk etmek için bana yardım et.”