Şair Tayyip Atmaca’nın “Hece Taşları”, 117.sayısıyla devam ediyor. 14-16 Kasım 2024 tarihleri arasında Cihannümanın organize ettiği Yedi Güzel Adam Sempozyumu nedeniyle Kahramanmaraş’taydım.

Muhabbeti, mütebessim çehresi ile şiirin bulunduğu her yerde Şair Tayyip Atmaca dostumuzla karşılaşırız. Ayaküstü kucaklaşıp hal hatır sorduksa da muhabbeti bir başka bahara bırakmış olduk. Ne Tayyip Bey kardeşime ne de bana pek uymadı. Şair ve Fotoğraf sanatçısı Yasin Mortaş ile Şair Şeyh Ali Özdemir’in suretini de aramadım değil elbette. Yedi Hilal Derneği, İlim Yayma, Tügva gibi kuruluşlarda hizmetini sürdüren kıymetli kardeşim Sebahattin Kaya ve özelde Kahramanmaraş'ın kültür, edebiyat ve tefekkürüne katkılar veren kıymetli dostum Şair Duran Boz’un gayretleri de unutulmaz elbette.

On yıl kadar önce Türk Şiirinin Beyaz Kartalı rahmetli Bahattin Karakoç Ağabey için Sütçü İmam Üniversitesine bir vesile ile gelmiş Gençlik ve Spor Bakanlığı ile TRT iş birliği içinde hazırladığımız “Yaşayan Hazineler” için çekimini gerçekleştirmiştik. Elbette ondan sonra da birçok defa gelip döndük.

Tayyip Atmaca, kendi şiir yolculuğu için şöyle sesleniyor: “Evet, benim şiirim sırtını geleneğe yaslayan zaman zaman halk şiirinin bütün unsurlarını içinde barındıran aynı zamanda hecenin akış ritmi ve kafiyelerinden de faydalanılarak yazdığım serbest hece şiirdir. Herkes kendi şiirini yazar. Geleneksel şiirimizden beslenmeyen daha doğrusu bu şiirleri görmezden gelerek şiir yazmak kendi köklerinizi inkâr etme anlamına gelir. Kökü olmayan hiçbir meyve, hiçbir ağaç yoktur. Atalarımızın “Otu çek köküne bak” demeleri buraya cuk diye oturur. Gelenekten ne kadar beslenirseniz şiirleriniz de, nesirleriniz de yerli ve milli bir duygu hâkim olur. Hece Taşları Şiir dergisi ise, geleneğe sahip çıkarak hece ve aruz ölçüsünde şiir yazanların şiirlerinin yayınlandığı bir dergi olmadığından ve gelecek nesiller için hem örnek hem de ilk olması bakımından e-dergi olarak Eskişehir'de yayın hayatına başladı ve Kahramanmaraş'ta yayın hayatını sürdürüyor” diye tanımlıyor. 117. sayısına ulaşan e-dergicilikte kendine özgü duruşuyla yerini belirleyen bir dergiye dönüşmüştür. “Kendi Ateşini Taşır Her Kişi” şiirinde şöyle söylüyor:

Yüreğine aşk tohumu ekenin

Bülbül olan kahrın çeker dikenin

Yâd ellerde yar hasreti çekenin

Her gece gözyaşı şaraba döner

 

Yorulmak usanmak değil er işi

Kendi ateşini taşır her kişi

Kapıda örklü at kırar kirişi

Ruhum uçar tenim türaba döner

Cihannüma Çalıştayları, Sempozyumları, Anadolu Şiir Akşamları, Cihannüma Dergi ve İstanbul Formu devam ediyor. Medeniyetin inşası; ilim, irfan, hikmet, bilgi, tefekkür, teknik, şiir, sanat ve edebiyat olmadan yapılamaz. Elbette edebiyattan, şiirden, sanattan, ilim ve irfandan bahsediliyorsa orada medeniyetten de bahsedilebilir. Kahramanmaraş, Necip Fazıl’dan Nuri Pakdil’e, Erdem Bayazıt’tan Ahmet Bayazıt’a, Mehmet Akif İnan’dan Cahit Zarifoğlu’na, Alaeddin Özdenören’den Rasim Özdenören’e, Abdurrahim Karakoç’tan Bahattin Karakoç’a, İsmail Kıllıoğlu’dan, Kamil Aydoğan’a, Vehbi Vakkasoğlu’ndan Prof. Dr. Bakir Karlığa’ya vb. sayısız isimlerin varlığıyla değerlendirilmelidir. Türk Edebiyatının belirleyici isimleridir. Şimdilerde Duran Boz’un yönetiminde devam eden dergiler de var. Örneğin “Yitik Söz” 5. Yılında ve 25.sayıyla okurların elinde. Diğer şehirlerin yöneticilerinin örnek alması gereken önemli bir sanat, edebiyat ve düşünce dergisidir. “Berdücesi” 11.sayısıyla masamın üzerindeki yerini almış bulunuyor. “Yitik Söz” son sayısının kapağına İbrahim Demirci’nin “Ey Kudüs/Bu tende can, bu göğüste nefes durdukça/Aşkımız sensin, umudumuz sen” mısralarını taşımış. Nuri Pakdil Ustanın “Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum” mısralarını hatırlatıyor. Üstat Sezai Karakoç’un “Ve Kudüs şehri. Gökte yapılıp yere indirilen şehir/Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri” ifadelerini çağırıyor. Cihannüma Sempozyumunda bir armağan kitap olarak Mustafa Kirenci’nin “Bir Gülü Yetiştirmek İçin – Sezai Karakoç ve Dirilişe Dair” eseri, Büyükşehir Belediyesi kültür yayınlarındandır. 1952 ve 1958 yılları arasında “Hamle” dergisinin tıpkıbasımını yapmışlar ve armağan olarak katılımcılara hediye etmişler. Daha önce de “İkindi Yazıları”nın tıpkıbasımı yapılmış ve yazarlarına ulaştırılmıştır. Bunların her birinde Duran Boz dostumuzun çabası ve emeği var. Unutulmaması gereken bir teşekkürü hak ediyor. Ömrüne bereketlerle nice yeni çalışmalar temennimdir. Efendim Maraştaki kültür, sanat, düşünce hareketliliğini bu kısa yazı da yazabilme imkânımız olmasa da e-dergi olarak yayınlanan “Hece Taşları” dergisinin Yayın Yönetmeni Şair Tayyip Atmaca’ya da ayrı bir teşekkür gerekiyor. Bu teşekkürü dergideki bir iki kalemin şiirlerinden birer ikişer dörtlükle gerçekleştirelim. “İman ve Ümit” şiirinde söyle Ahmet Efe şöyle söylüyor:

Kararan gecenin sabahı vardır

Cümle sıkıntının felahı vardır

Şu gönül kuşunun ilahı vardır

Hem pervaz eyleyip göklerde uçar...

 

Cehalet yurdunu çarçabuk terk et

İmanla, ümitle kalbini berk et

İblisin yolundan hemence çark et

Besmele çekersen yanından kaçar...

Yusuf Dursun’nun “Yurdum Var Benim” şiirinde şöyle seslenir:

Benim, dost bağına selam yollayan;

Benim, mazlumları canı belleyen.

Fitne fesat için fırsat kollayan

Namert kapısında merdim var benim.

 

Yalnız Türkiye’mde çıkmaz avazım,

Gönül coğrafyamda çalınır sazım.

Yüce Rabb’im, kabul eyle niyazım;

Kızılelma gibi derdim var benim.

Gazeteci ve Şair Ekrem Kaftan’da “Hece Taşları”nda; “Yazarız” diyor:

Sanmayın bir güzele meftûnuz da yazarız

Bezm-i elestten beri dil-hûnuz da yazarız

Görürüz her zerrede ilâhî güzelliği

Hepsini halk edene medyûnuz da yazarız

 

Bakmayın arz üstünde gezip tozduğumuza

Nice güzel gönülde medfûnuz da yazarız

Gönül ummânımızın ufku asla görülmez

Sûre-i Kalem’deki ilk Nûn’uz da yazarız

Kâfî değil yazmaya söz ve kalem dostluğu

Âsumânda Şems gibi meskûnuz da yazarız

Hece Taşlarına, Yitik Söz’e, Evvelahir’e, 81.sayıya ulaşan Açıkkara’ya şiire, sanata ve düşünceye emek verenlere selam olsun.