Dokuz yıldır devam eden Suriye iç savaşı, küresel ve bölgesel güçlerin vekilleri aracılığıyla yürüttüğü güç gösterisine sahne oluyor.
Türkiye, İdlib’de birer hafta arayla yapılan iki ayrı saldırıda toplam 13 şehit verdi.
Misliyle karşılık verilen saldırılar Ankara-Moskova hattında iplerin gerilmesine yol açtı.
Zira saldırıyı gerçekleştiren Esad güçlerinin arkasında Rusya var.
O nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan her iki saldırı sonrasında Şam rejimiyle birlikte Moskova’yı da uyardı.
Rusya, söz konusu saldırılara gerekçe olarak Türkiye’nin gözlem noktalarının bulunduğu alan içinden kendilerine yönelik yapılan saldırıları gerekçe gösteriyor.
Esad rejimi de bunu fırsat bilerek hâkimiyet alanını genişletme çabasına giriyor.
Yani ortada bir provokasyon var.
Ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan son saldırı sonrasındaki AK Parti grup toplantısında, “Bölgedeki muhalif gruplardan başıbozuk hareket ederek rejime saldırı bahanesi verenlere de artık tavizsiz davranacağımızın mesajını illettik. Geldiğimiz noktada artık kimsenin taşkınlığına, bağnazlığına, satılmışlığına, provokasyonlarına göz yumacak değiliz” diyerek bu duruma dikkat çekti.
Kim bu başıbozuk hareket eden, taşkınlık yapan, satılmış gruplar?
Öne çıkan isim El Kaide kırması Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) ya da ona bağlı bazı unsurlar.
Dokuz yıldır devam eden Suriye iç savaşı, küresel ve bölgesel güçlerin vekilleri aracılığıyla yürüttüğü güç gösterisine sahne oluyor.
Her gücün bir ya da birden fazla vekili var.
Hatta bir grup aynı anda birden fazla güç adına vekâlet savaşı verebiliyor.
Erdoğan’ın sözünü ettiği provokasyonların hedefinin Türkiye ile Rusya’yı karşı karşıya getirmek olduğu çok açık.
Bunu yaptıran kim?
Birinci şüpheli ABD, ikinci şüpheli İran.
İran’ın en önemli hedefi Suriye’deki Türkiye etkinliğini zayıflatmak.
ABD’nin ise birden fazla hedefi var.
En önemlisi Moskova ile Ankara’nın arasını açmak.
Bir diğeri Türkiye İdlib ile uğraşırken Fırat’ın doğusunda PKK/PYD hakimiyetini pekiştirmek hatta hakimiyet alanını genişletmek.
Belki bir sonraki aşamada Türkiye’yi, Zeytindalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla hâkimiyet sağladığı alanlardan çekilmesini zorlayarak bu bölgelere yeniden PYD’nin yerleşmesini sağlamak.
Şüphesiz Ankara bu durumun farkında.
O nedenle, Washington’dan gelen destek açıklamalarını “eyvallah, teşekkür ederiz” deyip yan cebine sokarken, destek açıklamalarıyla eş zamanlı olarak ABD’nin 2021 bütçesinden PYD’ye 200 milyon dolar ayrılmış olmasını da not ediyor.
Hâsılı kelâm ABD, PYD’ye yönelik desteğini çekmedikçe, PYD üzerinden Türkiye aleyhine hayata geçirmeye çalıştığı senaryoları çöpe atmadıkça, “müttefikimiz, arkasındayız, destekliyoruz” vs laflarının tümü havada kalmaya devam edecek.