Esasında Trump'ın seçilmesinin Sayın Cumhurbaşkanı ile olan ikili diyaloğunun bazı sorunların çözümünde rol oynadığı söylense bile Trump'ın yaptıkları da ortadadır.
Ülkemizi, bölgemizi ve dünyayı etkileyen birçok olay daha tam analizi yapılmadan, sonucu alınmadan kalıcı veya geçici izler bırakarak geçip gidiyor. İnsan beyninin yüzde 60’nın gelecek odaklı çalışmasına rağmen genellikle geçmiş ile fazla uğraştığımızdan, geleceği öngöremiyor ve çözüm üretmekte geç kalıyoruz. Son bir yıldır dünya kamuoyunu pandemi dışında meşgul eden ABD seçim sonuçları idi. Ülkelerin bu konuda alternatifli hazırlıklar yapmış ve senaryolar yazmış olmaları gerekir. Trump veya Biden’ın izleyeceği politikalar büyük ölçüde bellidir. Bugüne kadar ABD Başkanları yönetime geldiklerinde amaçta bir değişiklik yapmadan, amaca ulaşmada kullanacakları araçlarda ve amaca ulaşmada izleyecekleri yol haritasında değişiklikler yaptığını görüyoruz. Yine öyle olacaktır. ABD politikasında ciddi sapmalar olmayacaktır. Hegemonik güç olma yolunda önlerine çıkan veya çıkacak engelleri kaldırmaya yönelik girişimlerin yöntemi değişecektir sadece.
Buna rağmen özellikle bizim medyamızda hemen her gün “kim kazanırsa ne olur?” sorusunun cevabı aranmaya çalışılmıştır. Ülkemizi yakından ilgilendiren önemli konular birden gündem dışına çıkarılmıştır. Bu süreçte, seçimin ardından KKTC ve Kıbrıs tartışılmamış, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ harekatı, Libya, İdlip, Somali vb. konular neredeyse unutulmaya yüz tutulmuştur. Oysa özellikle Batı medyasında bizdeki gibi saatler süren ve hemen her gece aynı cümlelerin tekrarlandığı programlar görülmez iken, bizde neden ağırlıkla yer aldığını reyting kaygısı ile açıklamak mümkün olmayacaktır.
Esasında Trump’ın seçilmesinin Sayın Cumhurbaşkanı ile olan ikili diyaloğunun bazı sorunların çözümünde rol oynadığı söylense bile Trump’ın yaptıkları da ortadadır. Suriye Kuzeyinde PKK’yı her açıdan destekleyerek adım adım devlet kurma sürecine götüren, parasını verdiğimiz F-35’leri ABD Hava Kuvvetlerine devreden, F-35 programı kapsamında ülkemizde üretilmekte olan parça üretimine son vererek hem istihdam hem de ihracat açısından bizi sıkıntıya sokan, GKRY’ne 30 yıldır uyguladığı ambargoyu kaldıran, GKRY’ne ziyaret yapan ve KKTC’ne uğramaya tenezzül bile etmeyen, Yunanistan ile olan sınırımızın hemen yakınında Dedeağaç’ta üs açan ve Yunanistan ile krizin yaşandığı bir dönemde krizi tetikleyen davranışlarda bulunan ve Yunanistan ile sözde müttefik olarak tanımladığı Türkiye’ye karşı tatbikat düzenleyen, Yunanistan’ı ziyaret ederken Türkiye’ye uğramayarak Yunanistan’ı açıkça desteklediğini gösteren, Yunanistan, Girit’te konuşlu S-300 hava savunma sistemi ile tatbikat yaparken ses çıkarmayan, ancak Türkiye S-400 sistemini test ettiği gerekçesi ile ortalığı birbirine katan ve Demokles’in kılıcı gibi başımızın üzerinde sallandırdığı yaptırımları uygulamaktan söz eden ve bu konuda hazırlıklarını tamamlayan, Rusya ile başkanlık seçimlerinde iş birliği yapan, ancak söz konusu Türkiye-Rusya iş birliği olunca sesini yaptırımlarla yükselten, Suriye’de Fırat’ın Doğusunda Barış Pınarı Harekatı bölgesinde yapılan mutabakatın hiçbir maddesini uygulamayan, Filistin’in yok olması için adeta seferberlik ilan eden ve Filistin’e sözde yola gelmesi için her türlü yaptırımda bulunmaktan çekinmeyen ,Ülkemize teamüllere aykırı ve ağır ifadeler taşıyan bir mektup gönderen, Çin ile iş birliğinin kesilmesi için Türkiye’yi açıkça tehdit eden, aksi halde Ankara’daki Büyükelçisi aracılığı ile ilaç alacaklarının hemen tahsil edileceğini açıklayan, normalleşme adı altında İsrail’in bölgede güvenliği ve hegemonyasını güçlendirmek için Türkiye’ye karşı hemen her cephede karşıt politika izleyen Suudi Arabistan ve BAE’ni harekete geçirerek ve İsrail ile normalleşme karşılığı bir nevi rüşvet vererek ikna ettiği Sudan ve Fas’ı da ittifaka dahil ederek Türkiye karşıtlığını güçlendirmeye çalışan Trump ve Yönetimi değil midir?
TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNİN KÖTÜ SEYRETTİĞİ SÜREÇ
Dolayısı ile sadece diyaloga imkan veriyor diye Trump’ı desteklemenin hemen hiçbir sorunu çözmediği açıkça görülmektedir. Önceki ABD Başkanları ile mukayese edildiğinde belki de Türkiye-ABD ilişkilerinin son derece kötü seyrettiği sürecin Trump dönemi olduğu görülebilecektir. Haziran 2020’de yapılan bir araştırmada, Türk Kamuoyunun “Türkiye’ye tehdit oluşturan ülkeler” sıralamasında yüzde 70 ile, yüzde 32 ile de en güvenilmez ülke olarak ilk sırada yer alması tesadüf olamaz. ABD ektiğini biçmeye olanca hızı ile devam etmektedir. Kısa ve orta vadede gelişmenin aksi yönde olacağına dair bir belirti de bulunmamaktadır. ABD politikalarına karşı çıkan değil, bütün gücü ile yanında yer alan aktörler istemektedir. NATO’da olduğumuz için olsa gerek doğrudan Türkiye’yi düşman olarak tanımlayamayan ABD, “Ne Dost Ne de Düşman” diyerek Türkiye için ayrı bir tanımlama yapmıştır.
Trump’ın bürokrasiyi bir kenara bırakarak aldığı kararların yol açtığı sapmalar, Biden yönetiminde pek görülmeyeceği değerlendirilmektedir. Bu sapmaların müesses nizam olarak adlandırılan ABD derin devletinin istemediği kararlar olması halinde ise Trump’ın nasıl geri adım attığını gördük. Bu ABD’nin alışık olmadığı bir yöntemdi. Trump’ın izlediği popülist politikaların Ülke içinde ayrımcılığa ve ırkçılığa, dünya da ise her an sözünden dönebilen bir ABD algısının şekillenmesinde önemli etken olduğu söylenebilir. Yalanı siyaset aracı haline getiren Trump’ın söylemlerini analiz etmeden yayımlamayan medya ve tutarsız davranışları Trump’ın sonunu hazırlayan başlıca etmenler olmuştur.
İŞTE AMERİKAN DEMOKRASİSİ
Dijital medya Trump seçimi kaybedince bu kez de adına Dijital Çeteler denilecek şekilde bir araya gelerek Dijital Faşizmin en acı örneklerini vermeye istedikleri kişilere yargı kararı olmadan duvar örmeye başlamışlardır. İşte Amerikan Demokrasisi.
Bu nedenle “gelen gideni aratır” sözünü Trump’ın yaptıklarını hassas bir terazide tarttıktan sonra karar vermeliyiz. Biden’ın siyaset ve dış politika açısından tecrübeli oluşu ve Türkiye’yi yakından tanıması daha keskin ve hızlı kararlar almasına yol açabilecektir. Bu kararların diyalog yolu ile durdurulması veya değiştirilmesi pek mümkün görülmemektedir. Zira Biden’ın, Trump’ın geri plana attığı bürokrasi ile yakından çalışacağını beyan etmiş olması, artık ABD politikalarının Twitter üzerinde değil bürokrasi ile yakın iş birliği içinde üretileceğinin işareti olarak algılanabilir. Bu durum diğer ülkeler nezdinde belirsizliği ortadan kaldırabilecektir.
Biden, seçim etkinlikleri sırasında gündeme getirdiği söylemeleri ile yol haritasını şekillenmeye başlamıştır. Bunun yanı sıra kadrolarını büyük ölçüde belirlemiştir. Halen yürürlükte olan Trump dönemi ulusal güvenlik stratejisi ve 2021 Pentagon bütçesinde yer verilmiş olan güvenlik direktiflerinde yapabileceği düzenlemeler ve en önemlisi silah lobileri yol haritasını kesinleştirecek gibidir. Ancak, medyada yer alan bilgiler önceliğin ABD’de iç kamuoyuna yönelik kırılganlığı giderecek politikalar olacağı izlenimi oluşmaktadır.