İran'ın Kiram şehrinde Kasım Süleymani'yi anma törenleri sırasında yapılan saldırıyı DEAŞ'ın üstlenmesi bu örgütü yakından tanıyanlar ve kimin ürünü olduğunu bilenler tarafından inandırıcı gelmemiştir. Elbette DEAŞ yapmış olabilir. Buna fazla bir itiraz olmayacaktır. Öncelikle bu örgütün kuruluş nedenine ve kurduranlara bakmak gerekmektedir. Sonra'da emperyalizmin bir numaralı temsilcisi ABD'nin korkulu rüyası olan ve ABD tarafından katledilen Kasım Süleymani'nin anma töreninin neden seçildiğini dikkate almak gerekir.

DEAŞ’ın kurulma amacı Irak ve Suriye coğrafyasında İran’ın bölgedeki etkinliğini azaltmayı ve kırmayı amaçlayan (mezhepsel güç olarak Şii karşıtı) Suudi destekli bağımsız bir tampon devlet veya üniter siyasi bir yapı oluşturmak olarak tanımlanabilir. Bu proje ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi ile de uyumlu görünmektedir.

SÖZDE MÜCADELE

DEAŞ’ın ABD ve takipçileri ile de mücadelesi sözdedir. Sözde bu mücadele, ABD’nin Suriye topraklarını işgal etmesine ve Irak’ta kalıcılığına neden oluşturmuştur. ABD, bu gerekçe ile bütçesinden mali kaynak ile harp silah ve araçlarını sözde DEAŞ ile birlikte mücadele ettiğini belirtiği PKK terör örgütü ve uzantısı olan YPG ve SDG adı verilen yapılara, bu örgütlerin aracılığı ile de bu kaynakların DEAŞ’a aktarıldığı bilinmektedir. 13.02.2019 tarihli TRT Haber web sayfasında yer verilen aşağıda haber bu ilişkiyi doğrulayan çok sayıda haberden sadece biridir.

“Terör örgütleri arasındaki iş birliğinde özellikle silah ticareti öne çıkıyor. Amerika Birleşik Devletleri YPG/PKK'ya şimdiye kadar 23 bin TIR silah gönderdi. Terör örgütü ise bu silahların bir kısmını DEAŞ'a sattı. Bu nedenle DEAŞ'ın silah varlığının büyük bölümünü Amerika menşeili silahlar oluşturuyor.”

Suriye ve Irak’ta ABD’nin izin verdiği ölçüde devletleşme sürecinde mesafe kat eden ve kontrolden çıkma aşamasında müdahale ile Bağdat’a az bir mesafe kala durdurulan DEAŞ, 2.0 versiyonu ile yeniden sahaya sürülmektedir. DEAŞ’ın sahaya sürülmesi için en büyük katkıyı PKK-ABD iş birliği gerçekleştirmiş ve gerçekleştirmektedir. Türkiye’nin Suriye Kuzeyine operasyonu sonucu hapishanelerdeki DEAŞ’lıları serbest bırakan ve onları para karşılığı güvenli bölgelere nakleden PKK terör örgütüdür. Güvenli bölgelere nakledilenler şimdi karşımıza DEAŞ’ı yeniden çıkarmaktadırlar. Anadolu Ajansı web sayfasında yer verilen 15.10.2019 tarihli haber aralarında ki ilişkiyi gösteren diğer bir kaynak olarak dikkate alınmalıdır

“Türkiye’nin operasyonu sonrasında Tel Abyad'da YPG/PKK teröristlerinin kontrolünde olan ve DEAŞ'lıları serbest bıraktıkları hapishanenin görüntüleri ortaya çıkmıştı. Güvenlik kaynaklarından edinilen bilgiye göre, varılan mutabakat kapsamında Türkiye'nin kontrolü sağlamaya hazır olduğu Tel Abyad'daki hapishanenin boşaltıldığı tespit edilmişti. Hapishane teröristlerce tamamen boşaltılırken yüksek duvarlarla çevrili binanın açık kapıları dikkat çekti. YPG'li teröristlerin terk ettiği hapishanede terör örgütü elebaşının posterleri ile çeşitli dosyalar da görüntülere yansımıştı.”

İSPATLANMIŞ HALİ

PKK’nın DEAŞ’a nasıl dayanak olduğu gösteren Suriye’nin Rakka şehrinden ellerinde silahlarla bir kamyona bindirilmiş olarak gönderilen DEAŞ’lıların görüntüleri halen hafızalarımızdadır. BBC News Türkçe web sayfasında yer alan 15.10.2017 tarihli haber bu ilişkinin görüntülerle ispatlanmış halini bizlere göstermektedir. ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) yüzlerce IŞİD militanı’nın Rakka'yı terk etmesi için yaptığı gizli anlaşma BBC tarafından ortaya çıkarılmıştır.

“BBC muhabirleri Quentin Sommerville ile Riam Dalati, IŞİD militanlarını Rakka'dan tahliye eden kamyonların şoförleriyle konuşmuş, aralarında yabancı militanların da bulunduğu yüzlerce IŞİD'linin Rakka'yı SDG gözetiminde silahlarıyla birlikte terk etmesine göz yumulduğunu ortaya koymuştu.”

Türkiye Dışişleri Bakanlığı "PYD/YPG'nin Suriye'deki amacı DEAŞ'e karşı mücadele etmek değil, sahada gayrimeşru oldu bittiler yaratmak, toprak işgal etmek ve buralarda demografik yapıyı değiştirmektir. Söz konusu anlaşma, bir terör örgütüyle mücadelenin başka bir terör örgütüyle yürütülmesi halinde bu terör örgütlerinin eninde sonunda birbiriyle iş birliğine gideceği gerçeğinin yeni bir örneği olmuştur" diyerek bu iş birliğini kınamıştır.

Benzer iş birliğinin petrol konusunda da yaşandığı, YPG/PKK ile DEAŞ petrol ticaretini ortak yürüttükleri, Deyr-i Zor ve çevresinden YPG tarafından çıkarılan petrolün, DEAŞ tarafından pazarlandığı, gelirin paylaşıldığı, tutuklu pazarlığı konusunda da yakın ilişki içinde oldukları, 1 milyon lira ile serbest kalan DEAŞ elebaşlarından Ebu Halit El Suri'nin de onlardan biri olduğu, altın ve dolar karşılığı serbest bırakılan DEAŞ'lıların sayısı binlerle ifade edildiği, PKK/YPG’nin, DEAŞ'ı Türkiye'ye saldırı için taşeron olarak da kullandığı çok sayıda habere konu olmuştur. Zamanın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun iki örgütün, 100 DEAŞ'lının serbest bırakılması karşılığında Türkiye'ye bir saldırı konusunda anlaştığını ifade etmesi de bu ilişkileri doğrular niteliktedir.

DEVLET TERÖRÜNÜN BİR NUMARALI UYGULAYICISI

ABD görünürde PKK/YPG’yi vekil olarak kullanmakta, ancak kurduğu DEAŞ’ı ise PKK/YPG şemsiyesi altında kullanmaya devam etmektedir. Türkiye, Lübnan, Suriye, Irak ve İran’daki her saldırının altında devlet terörünün bir numaralı uygulayıcısı ABD ve onun taşeronu olan iki terör örgütünün olduğu bir gerçekliktir. İki örgütü destekleyenler arasında diğer bir devlet terörünü ilke edinmiş İsrail’i saymamak eksik olacaktır. Bugüne kadar İsrail’de DEAŞ eylem yapmış mıdır dediğimizde karşılığı koskoca bir hayır olacaktır. İki terör örgütü ekmek ve suyunu verenlere ihanet etmemekte, istediklerinin sahada uygulayıcısı olmaya devam etmektedirler.

DEAŞ’ın bugüne kadar Suriye’de İran milislerini, Irak’ta Haşdi Şabii ve benzeri Şii kökenli örgütleri hedef aldığı eylem çok nadirdir. İran içinde ise DEAŞ saldırısının son saldırıya kadar görülmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. O zaman DEAŞ, başka bir eylem ile varlığı göstermek yerine neden ABD emperyalizminin düşmanı olan Kasım Süleymani’yi anma törenini kana bulamıştır.? Bu eylemi Irak veya Suriye’deki İran güçlerine karşı yapmamış, sivilleri katletmiştir? Bu örgütün hedefi İran Şiiliği ve İran olduğu bilinmektedir. Bu maksatla yapıldığı söylenebilir. Üstelik tam Türkiye-İran Cumhurbaşkanlarının görüşmeleri öncesi yapılması manidardır. Muhtemelen bu görüşmede PKK ve onun İran ayağı olan PJAK ile ortak mücadelenin de masada olacağını öngördükleri için ABD/PKK’nın yönlendirmesi ile bu saldırıyı gerçekleştirdikleri düşünülmektedir. İki ülkenin ortak hareket etmesi ABD’nin asla işine gelmemektedir. İki güçlü devletin yakın iş birliği ve sahada ortak uygulamalar başlamaları PKK/DEAŞ’ın zayıflaması anlamına gelebilecek, bu durum ise ABD’nin taşeronlarını kaybetmesi ve en önemlisi Büyük Ortadoğu Projesinin bir kez daha kesintiye uğraması anlamını taşıyabilecek, DEAŞ’ın ortadan kalkması ABD’nin bölgedeki varlık nedeninin sona ermesi anlamına gelebilecektir.

Bu saldırının tek sorumlusu DEAŞ değildir. PKK/PJAK ve elbette ABD/İsrail’de aynı derecede sorumludur. Türk askerlerine yönelik son Irak kuzeyindeki saldırılarda da bu iş birliğini aramak gerekir.