İnsanlık tarihi silahlanmanın en kötü sonuçlarını gördüğü 06 Ağustos 1945 tarihinde Hiroşima ve 09 Ağustos 1945 tarihinde Nagasaki'ye atılan atom bombalarına rağmen küresel güçler ve izin verdikleri, ders almamışçasına nükleerleşmeye hız kesmeden devam etmektedirler.
Atom bombanın atıldığı 6 Ağustos 1945’te, ABD Başkanlığı görevinde bulunan Truman, Hiroşima'ya atılan atom bombası ile ilgili ayrıntılı bilgileri halka sesleniş konuşmasıyla açıklamıştır: ''Hiroşima’ya atılan atom bombası 13 Şubat 1945'te 130 bin Alman askerinin ölümüyle sonuçlanan Dresden Katliamı'na neden olan on tonluk bombalardan yaklaşık 2 bin kat daha güçlüdür. Atom bombasının Almanlardan önce keşfedilmiş olması insanlığı kurtarmaya yönelik çok önemli bir zaferdir.''
İnsanlık tarihi silahlanmanın en kötü sonuçlarını gördüğü 06 Ağustos 1945 tarihinde Hiroşima ve 09 Ağustos 1945 tarihinde Nagasaki’ye atılan atom bombalarına rağmen küresel güçler ve izin verdikleri, ders almamışçasına nükleerleşmeye hız kesmeden devam etmektedirler. Soğuk savaş döneminde iş gördüğü düşünülen bu silahlanma türünün yine aynı fonksiyonu görebileceği öngörülüyor olabilir. Ancak, kullanılmaları halinde etkilerinin daha önce kullanılanlardan kat be kat fazla olacağı kesindir.
Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI)’nün 2023 raporu, dünya genelinde operasyonel nükleer silahların sayısının arttığını belirterek, küresel güvenliğe yönelik genel nükleer tehlikenin tırmandığı uyarısında bulunmaktadır. Raporda, 2023 Ocak ayı itibarıyla dünyada tahmini olarak 12 bin 512 nükleer başlık bulunduğu, aralarında 9 bin 576’sının potansiyel kullanım için depolarda hazır bulundurulduğu, kullanıma hazır nükleer başlık sayısının 2020 Ocak ayına göre 86 arttığı belirtilmektedir.
NÜKLEER KUVVETE SAHİP OLMA
SIPRI’nin söz konusu son raporunda nükleer cephaneliğindeki hızlı büyüme sayesinde Çin de on yıl sonra ABD ve Rusya’nın nükleer stokuna ulaşabileceği, bu durumun dünyanın nükleer hesaplarını alt üst edebileceği, Çin’in hamlesi yalnızca ulusal güvenliğini sürdürmek için gereken asgari nükleer kuvvete sahip olma hedefiyle bağdaştırmanın giderek zorlaştığı da dikkat çekici bir gelişme olarak belirtilmektedir
Ukrayna-Rusya savaşın devam ederken, Rusya’nın Belarus’a taktik nükleer silahlar yerleştirmesi, ABD’nin Ukrayna’ya etkisi yüksek misket bombaları vermesi, savaşın Rusya topraklarına taşınma çabaları nükleer riski soğuk savaş döneminden bile daha yüksek olarak karşımıza çıkarmaktadır. Soğuk savaş döneminde adı üstünde sıcak bir savaş olmamasına rağmen nükleer silah kullanma endişesi hakimken, devam eden savaşta karşılıklı hamlelere bakarak bu endişenin ciddi boyutlarda arttığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
“NAGASAKİ’NİN ÇANLARI”
1945 yılında ABD tarafından Nagasaki’ye atom bombasının atıldığı sırada hastane radyoloji bölümünde çalışan Takaşi Nagai’nin “Nagasaki’nin Çanları” adlı anı kitabı insanlığın kendi eli ile nasıl yok edildiğini, nasıl acı çekildiğini ortaya koyan son derece çarpıcı bir eserdir. İthaki yayını olarak Türkçeye de çevrilen bu eserin mutlaka okunması ve okutulması, yayılması önem taşımaktadır.
Bu eserden birkaç pasaj bile sonuçların nasıl korkunç olduğunu göstermektedir.
-Eczacılık bölümünün büyük binaları yerinde yoktu. Çitlerin dışında ki evler onlarda yok olmuştu. Herşey yok olmuş, yerine bir ateş topu kalmıştı.
-Bazılarının kulaklarından ve burunlarından kan geliyordu. Bazılarının ağızlarından köpüK köpük kan akıyordu.
-Gün ışığı zayıflamış, etraf gün batımındaki gibi kararmış, aniden soğumuştu. Katı madde gibi yoğun ,kara bulutun tüm gökyüzünü kaplamıştı.
-Çam ve kafur ağaçları köklerinden sökülmüş, taş duvarda baş aşağı sallanan kolları bacakları kopmuş kişiler vardı, yol boyunca yerlerde insanlar görülüyordu. Tarlalar göz alabildiğince cesetle doluydu.
-4982 derecede ki yüksek sıcaklıkta her şey yanıp kül oldu. Akkorlaşmış parçalar ateş topu halinde yağmur gibi yağdı ve bir anda bütün yüzeyde azgın alevler yükseldi.
Eserde Nagai’nin “Ne olursa olsun bu yaşananlar savaş etiğine sığmayan çok mühim olaylardı “sözü savaş etiği diye eskiden iyi kötü uygulanan bir kavrama vurgu yapıyor olması önemli. Bugün ise anlaşmalar ve etik güçlünün kendine göre uyguladığı ve yorumladığı kavramlar olarak karşımızda yer alıyor ve bu kavramlar insanlık için hiçbir anlam ifade etmiyor.
Anılara başka kaynaklardan devam ettiğimizde korkunç sonuçlar karşısında insanların nasıl çaresiz kaldıkları görülmektedir.
6 Ağustos 1945 sabah saat 8:15 civarında Hiroşima semalarında Japonların "B-san" (Bay B) olarak adlandırdıkları dev Amerikan B-29 savaş uçağının bıraktığı bombadan kurtulan Alman misyoner Wilhelm Kleinsorge, üzerinde ölümcül yanıklar oluşan insanların sığındığı nehrin kenarında gördüğü manzarayı şöyle anlatıyor: "Yaralılar sessizdi. Acıdan haykırmak ne kelime, kimse ağlamıyordu bile. Kimse şikayet etmiyordu... Çocuklar bile ağlamıyordu."
Japonya Atom Bombası ve Hidrojen Bombası Mağdurları Federasyonu Genel Sekreter Yardımcısı Miçiko Kodama soykırımı yaşayanlardan biri: 6 Ağustos 1945 sabahı Hiroşima’ya atom bombası atıldığında 7 yaşında olan ve yaz mevsimi sebebiyle vücut yanıklarının iltihaplandığını kaydeden Miçiko, kuzeninin kollarında can verdiği anları şöyle anlatmıştır: “Yaralar açık olduğu için kurt kaynıyordu. Sırtı yanmış bir insanın sırt bölgesi bembeyazmış gibi kurtlar vardı. Kuzenim bana ‘Miççan’ derdi, ben de ona ‘Abla’ derdim. Bize geldiği zaman önce onu tanıyamadım. Yaralarına bakıyor, sırtındaki kurtları sıyırıyordum, yardımcı oluyordum. Su içemiyor, yemek yiyemiyordu. Bir sabah benden su istedi. Bahçeye çıkıp bezi sulandırdım ve ağzına sıktım. Ağzını açtı, su damlalarını ağzına sıktım, içecek yutkunacak gücü bile yoktu ve kollarımda hayatını kaybetti."
Atom bombası patlamalarından etkilenen ve kurtulanlara Japonca “ışın yiyen insan” anlamına gelen “Hibakuşa” (Hibakusha) ismi verilmiştir. Hibakuşa’lar yaşadıkları felaket yetmezmiş gibi, felaketin ardında bıraktığı gözle görülen veya görülmeyen izler yüzünden toplumdan dışlanmış, çocukları sakat doğacak diye sağlıklı bir insanla evlenme şansları olmamış, işe alınmamış, sosyal hayatta uzak bırakılmışlar ve yalnızlığa terkedilip hor görülmüşlerdir . Japonya, ancak 1957'de geç de olsa bu kişileri hatırlayıp onlara bedava sağlık hizmeti alma hakkı vermiş ve maaş bağlamıştır.
Amerika Birleşik Devletleri Japonların hayat ve hareket tarzlarını araştırarak onların en çok dışarıda oldukları saati saptayarak saldırı saatini kararlaştırmıştır. Siyaset bilimcilere göre bombanın kullanılma nedeni sadece İkinci Dünya Savaşı’nı bitirmek değildi. ABD bu bombayla aynı zamanda SSCB’ye gözdağı vererek Soğuk Savaş’a bir adım önde başlamak istemiştir. Avrupa’da artan Sovyetler Birliği’nin nüfuz alanını daraltmak ve bu ülkeye uyarıcı bir mesaj iletmek için atom bombalarının kullanılması uygun bulunmuştur. Soğuk Savaş bu memorandum ile başlamış oldu ve atom bombasının da bu dönemin ilk ayağı olması kararlaştırılmıştır.
Kaynakça:
Öztürk,Ö.(202).Hiroşima ve Nagazaki’ye Atom Bombası Atılması; Neden, Nasıl?, https://ozhanozturk.com/2021/05/02/hirosima-ve-nagazakiye-atom-bombasi-atilmasi-neden-nasil/
Sarıtaş,Ü.(2022). Hiroşima ve Nagazaki’nin Mirası: Hibakuşa’lar, Akademik Akıl, https://www.akademikakil.com/hirosima-ve-nagazakinin-mirasi hibakusalar/.
Mercan,F.,A.(2020).Hiroşima’da Atom Bombası Mağduru Tanık Olduğu Trajedi’nin Ağırlığını 75 Yıldır Taşıyor, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/hirosimada-atom-bombasi-magduru-tanik-oldugu-trajedinin-agirligini-75-yildir-tasiyor/
https://www.sabah.com.tr/galeri/dunya/insanligin-kaybettigi-yerhirosima
https://www.evrensel.net/haber/492235/sipri-raporu-dunya-genelinde-nukleer-silahlanma-artiyor.
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-53671515