'Eril dilin esiri haline gelmiş, cinsiyetçiliğin dibine batmasının yanı sıra hiçbir ahlaki normla örtüşmeyen bu reklama her iddiasına girerim, tepki gösterildiği kadar "ne var bunda" diyenler de vardır.'
Meşhur ton balığı firmasının Türkiye-İtalya maçı öncesi paylaştığı sosyal medya reklamı çok konuşuldu. Birçok kişinin haklı olarak tepkisini çeken reklam apar topar kaldırıldı kaldırılmasına ama bu reklam dilinin üretildiği zihniyetlerin kolayca yok olacağını söylemek mümkün değil.
Bu ülkenin kronik problemlerinden birisi futbol dilinin artık kabak tadı veren cinsel imgelerden kurtulamaması. Futbolu cinselliğe dayandırarak konuşmanın karşı tarafın üzerinde bir tahakküm kuracağına inananlar maalesef o kadar da az değil. Bu ülkede bir spor gazetesinin ismi bir küfrün mesaj dilindeki kısaltılışı. Daha ne olsun?
House of Cards dizisinin unutulmaz oyuncusu Frank Underwood’un da kullandığı Oscar Wilde’nin o meşhur “Dünyada seks dışında her şey seksle ilgilidir. Çünkü seks güçle ilgilidir” cümlesinin alıcı bulduğu yer futbol rekabeti oluyor. Yeşil sahalarda karşı tarafa güç gösterisi yapmanın erkekler tarafından en basit yolu bu olsa gerek. Normalde kendisine söylense fiziksel şiddete başvurmadan edemeyeceği küfürler statlarda on binlerce kişi tarafından yankılanıyor, bol eril soslu marşlardan ortalık geçilmiyor.
Eril dilin esiri haline gelmiş, cinsiyetçiliğin dibine batmasının yanı sıra hiçbir ahlaki normla örtüşmeyen bu reklama her iddiasına girerim, tepki gösterildiği kadar “ne var bunda” diyenler de vardır. Futbolda böyle şeylerin olabileceğini söyleyenler, hatta işi daha ileriye götürüp “zekice bir reklam” diye sınıflandıranlar da yok değildir. Çünkü bir yerden sonra erkek egemen zihniyetin vardığı bu eril dilin “normalleştirilmesi” çok zaman almıyor, konu “futbolun doğası” gereğine indirgeniyor, zaten kadınların bu alanda yeri olmadığına “inanılarak”, sıradan “erkek muhabbetinin” bu olacağı, futbolu bu dilden konuşmayanların da yine aynı cinsiyetçilikle “entel dantel” olarak kategorize edilmesi mutlak kabul görüyor.
Reklam sadece reklam değil. Hiçbir zaman da olmadı. Sinema ve dizi alanı nasıl bir algı çalışması yürütüyorsa reklam da bunun kısa metrajlı hali. Ve senaryosunda çok karakter barındırmadığı için de daha etkili. Çünkü karakterler yerine daha ilgi çekici olacağı düşünülen cinsellik temel kimlik oluyor. Cinsellik de paydaş olarak ele alınmıyor, güç gösterisi kadının cinselliği üzerinden sergilenirken, “erkek gücü ve rolü” ön plana çıkartılıyor, ikinci sınıf haline gelen kadın oluyor, nereden bakarsanız bakın basit bir cinsiyetçilikten çok daha ötesi aslında bu durum.
Sadece Türkiye’de değil, dünyada da bu durum böyle. Biyolojik farklılıklara biçilen cinsiyet rollerinin reklamlarda sık sık tekrara başvurması da toplumun bunu kanıksaması için kullanılan lümpen ezberler. Dünyaca ünlü bir lastik şirketi de araba kullanmak sadece erkeklerin işiymiş gibi bir reklam filminde “iyi lastik karınız direksiyondayken bile güvenli olandır” dememiş miydi? Futbolu saymıyorum bile, eski bir futbolcunun kadın spikere “ben kadınlarla futbol konuşmam” deyişi hala hafızalarımızda.
Günün sonunda bir şey değişeceğinden dolayı yazmıyorum bunları, Murathan Mungan’ın dediği gibi, “bu ülkede her şey olursunuz ama rezil olamazsınız” cümlesi geçerliliğini koruyor hala.