Bâzıları, dinî bir niteleme olunca daha dikkat çektiği için daha seküler ve postmodern tanımlamaları tercih etseler de, bunların hepsi aynı rengin farklı tonlarıdır.
Genel ifâde ile “dinî görünümlü” olduğu iddia edilen, ama kendini “spiritüel”, “mistik” veya “sufi” gibi kelimelerle tanımlayan, toplantılarını “buluşma” ya da havalı(!) olsun diye “workshop” gibi özenti göstergesi kelimeleri tanımlayan grupların sayısı bir hayli arttı. Müşterileri olduğu sürece bu tip gruplar artmaya devam edecek. Eskiyen ya da foyası meydana çıkan gruplar, varlıklarını isim değişikliği ile “yenilenerek” devam ettirecekler. Hatta utanma hisleri olmadığı ve ar damarları çoktan patlamış olduğu için, foyalarını gizlemek için “Dün dünde kaldı cancağızım, şimdi yeni şeyler söylemek lâzım” deyip Hz. Mevlânâ’yı suistimâl etmekten çekinmeyecekler.
Bâzıları, dinî bir niteleme olunca daha dikkat çektiği için daha seküler ve postmodern tanımlamaları tercih etseler de, bunların hepsi aynı rengin farklı tonlarıdır. Durduğu yere göre renk değiştiren bukelemun gibi kendilerini gizleme becerisine sâhiptir. Ama açıkları elbette vardır.
Sosyal çevreye dikkat
Din ile ilgisi olmayan ama “dinî görünümlü” olmayı çok iyi beceren bu grupların, daha önceki maddelerde ele aldığım özelliklerinin yanı sıra, en belirgin bir diğer özelliği, mensuplarının sosyal çevrelerinin “homojen” olmasıdır. Yâni belli çevreden, belli zevk ve görüş sâhibi belli tipler bir araya gelmiştir. Bu, dışarıdan ilk bakışta bir disiplin havası yaratıp, sahte bir estetik imaj ortaya koyabilir. Bâzı insanlar nedense üniforma ve tek tip olma konusuna çok meyillidir. İşte bu belli tiplerin oluşturduğu ve girenlerin de o tipi benimsediği grupların, cicim ayları çabuk biter. Ama tıpkı imzâyı atmak kolay ama geri dönüşünün zor olması gibi, bu gruplara girip o tipi benimsedikten sonra gruptan çıkmak ve tipten sıyrılmak kolay değildir. Bunun sebebi, kurbağanın atıldığı suyun yavaş yavaş ısıtılması gibi, sıcaklık hissedilince kurtulmak için pek mecâlin kalmamasıdır.
Bu gruplar, zehirli sarmaşığın ağacı sarıp kurutması gibi, yavaş yavaş ama kararlı bir şekilde, yeni mensuplarının eski sosyal çevrelerini ortadan kaldırırlar. Yeni olduğu için daha câzip olan bu grupların heyecânı, hareketliliği, “işte tam aradığım” hissini yaratmaları gibi sebeplerle, eski arkadaşlar ve sosyal çevreye ayrılan zaman giderek azalır. Hem karşıt cinslerden hem de hemcinslerden gösterilen yakınlık, kişinin dört bir yandan kuşatılmasına sebep olur.
Pasif popülerite
Yeni ünlü veya zengin olmuş birinin, yeni hayâtının ışıltılarıyla eski arkadaşlarını unutması gibi, bu tip gruplara girenler, etraflarının yeni kişiler tarafından sarıldığını anlamayacaktır. Benzer örnek olarak politikacılar verilebilir. O politikacıyı o makama getiren kişiler bir anda görmezden gelinir. O kişiler o politikacıya arkadaşları olarak ulaşmada zorluk çekerler ve ulaşamazlar.
Eski hayâtından şöhret veya siyâset sebebiyle koparılanlar gibi, bu gruplara giren insanlar da, sosyal bir nankörlük örneği gösterip, eski arkadaşlarını ne ararlar ne de sorarlar. Belki fırsat bulduklarında onları da bu gruba dâvet ederler. Birkaçı kabûl ederse durum daha vahim hâle gelir, çünkü eski sosyal çevrenin de kabûl ve tasvip etmesi, bu “dinî görünümlü” grupların “doğru yer” yanılgısını güçlendirir. Bu gruba yeni dâhil olanlar, eski sosyal çevrelerine karşı pasif bir popülerite içine girer ve orada kaybolurlar.
Yalancı ortak paydalar
Bu yazısı dizisinde Madde-4’te ele aldığım gibi, gruba girip çıkanların sayısı çok ve gruptaki uzun geçmişi olanları sayısı az ise, bu gruplardan en az zararla kurtulmanın yolları bir an önce aranmalıdır. Bu hızlı devirdâim, grubun mensuplarını uzun süre tatmin edemediği ve kişilerin kısa zamanda ya sıkıldığını ya da çıkmaza girip uzunlaştığını gösterir.
Sosyal hâyatını yeniden yapılandıracak kadar ileri götürenler, bu devirdâim içinde özel hayatlarına girecek kişiyle karşılabilirler. Bu ise en büyük ve telâfisi en zor durum olan evlilik gibi bir yanlışa düşmek demektir. Zâten gözü kör olan aşk, bir de bu geçici sarhoşluk ortamında gerçek olmayan ortak paydaları, varmış gibi zannedebilir. Bu koşuşturma ve heyecan içinde birleştirilen hayatlar, evlilik seviyesine ulaşmasa bile, kısa süre içinde dolgu zemine yapılan evlerin ilk depremde yıkılması gibi, enkaza dönüşür ve altında kalanları psikolojik mefta hâline getirir.
En marjinal örneğini FETÖ’de “katalogtan evlenme” şeklinde gördüğümüz bu uygulamaların sonuçları, bu yanlışı yapan iki yetişkinden başka küçük bir çocuğun ya da çocukların da hak etmedikleri bir çilenin içine doğmalarına ve böyle hayat yaşamalarına sebep olur.
Bireyler bütün bu sorunlarla cebelleşip baş etmeye çalışırken, bu ilişkilerin oluşmasına zemin hazırlayan gruplar ya çoktan kendi dertlerine düşmüştür, ya da yeni katılanların güveni hemen sarsılmasın diye “Büyüğümüze sormamışlardı zâten” gibi sorumluluk kabûl etmeyen ve zeytinyağı gibi üste çıkan söylem ve tavırlar ortaya koyarlar.